Çalışmak, çalışmak, çalışmak. Dünyanın bir gerçeği. .
Çalışmak, çalışmak, çalışmak.
Dünyanın bir gerçeği.
.
“Yan gel Osman, on dönüm bostan” şeklindeki bedavacılık artık yok gibi.
.
Ancak dünyada yatarak para kazanan belki de tek adam:
Drew Iwanicki…
.
NASA 70 gün boyunca yatacak ve onun kas gücünün ne hale geldiğini belirleyecek bir test için duyuru yapmış.
Drew Iwanicki de müracaat etmiş tıpkı 25 bin kişi gibi.
Sonuçta piyango kendisine çıkmış ve 70 gün boyunca yatmış.
.
Peki yatarak kaç para kazanmış?
Tam 17.800 dolar…
.
Fena para değil.
Allah sağlıkla yemek nasip etsin.
.
Herkes çalışacak, herkes alnının teri ile para kazanacak ve afiyetle yiyecek.
.
Çocuk babasına sormuş:
“Babacığım insanlar neden çalışıyor?”
“Ekmek parası için oğlum…”
“Peki, fırıncılar neden çalışıyor?”
.
Çocuk haklı…
Fırıncılar neden çalışıyor?
.
Aslında dünyanın en zor mesleklerinden birini yapıyorlar.
Gecenin köründen, akşamın son saatlerine kadar karınca gibi çalışıyorlar.
.
Ben hep saygıyla bakmışımdır kendilerine.
.
Mesela kahveci de öyledir,
Bir zamanların mahalle bakkalı da.
.
Ama fırıncıların büyük bir sorunu var.
.
Sattığı malın fiyatını kendileri belirleyemiyorlar.
.
Dışarıdan gazel okuyanlar:
“Ekmek pahalı, halkın ekmeği ile oynuyorlar” şeklinde ortalığa gaz vererek fırıncıların canını alıyorlar.
.
Ekmek girdilerine bakarsak:
Un,
Maya,
Su,
Elektrik,
Gaz,
İşçilik,
Kira,
Dağıtım,
Bayi karı…
.
Tüm bu girdilerin fiyatı “Serbest Piyasa Ekonomisi Kapsamında” artarken ve bunlara müdahale edilemezken,
Ekmeğin satış fiyatını Valilik belirliyor.
.
Bir örnek:
“Ankara Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği’nin, 25 Eylül 2018 tarihli ekmek fiyat tarifesinin değiştirilmesine ilişkin kararı, 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 62 inci maddesi hükümleri çerçevesinde, Ankara Valiliği ile Ankara Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği temsilcileri arasında yapılan müzakereler neticesinde, 01.10.2018 tarihinden geçerli olmak üzere iptal edilmiş ve eski tarife üzerinden ekmek satışlarının devamına karar verilmiştir.”
.
Fırıncı diyor ki:
Önceki hafta mayanın kolisine her hafta zam geliyor.
“Mayada kartel var, üç mayacının elinde, felaket zam yapıyorlar.”
Unun çuvalına “Her alışta 5-10 lira zam geliyor.”
.
“Çalışana ‘haftalık bin lira vereyim’ diyorum, gelmiyor. Çünkü biz işçi değil, köle arıyoruz. Çalışma saatlerimiz bir türlü düzenlenmiyor. Bir de mahalle fırıncısının rakipleri çoğaldı ondan kapasiteler düştü. Zaten kaçak yani ruhsatsız fırınlar var. Bunlara yönetimler müsaade etmemeli.”
.
“Günlük ekmek üretimi 2 bin 500 adet olan bir fırında 200 gram ekmeğin fiyatı 3 liradan az olmaz. Kapasiteler artsa bunu 2 buçuk liraya hatta 2 liraya da çekebiliriz. Çünkü ben 10 bin ekmek üretebileceğim kapasite ile sadece 2 bin 500 ekmek üretebiliyorum. Bunun sorumlusu da kaçak, ruhsatsız fırınlardır…”
.
“Fırıncı zamlarla cebelleşiyor. Eskiden unun ekmeğin maliyeti içindeki payı 3’te 1’di. Şimdi 7’de 1’e geriledi.
Neden?
Çünkü diğer girdileri işte gaz, elektrik, kira, işçi maliyeti o kadar arttı ki un fiyata daha az etki eder hale geldi. Herkes unu konuşuyor ama diğer girdilerin payı daha büyük…”
.
Haklı mı?
Haklı.
.
Kaçak çalışan,
Kaçak ekmek satan onlarca yer var.
.
Ne hijyen açısından,
Ne de vergi açısından denetlenmiyor.
.
Fırıncının demek istediği gibi:
“Kümesteki tavuk varken, diğerlerine gerek yok…”
.
Hani bazen ekmeğe zam gelince ayağa kalkılıyor ya,
Bir de fırıncı gözünden bakın dedim olaya…
***
BİR ŞEYLER UNUTMAK
“Kafayı yedi”,
“Kayış sıyırdı”,
“Bunadı”,
Gibi kelimeleri sık sık duyardık.
.
Sebebi:
Bir dolu dış girdiler sebebi ile (Radyasyon, ilaç yan etkileri, yenilen yemekler, yemek yapmada kullanılan mutfak malzemeleri gibi) genelde yaşlı insanların beyin faaliyetlerindeki aksaklığın meydana gelmesinden kaynaklanıyor.
.
3 dede kahvede bir araya gelirler.
1. dede başlar konuşmaya:
“Sormayın arkadaşlar, bende bir unutkanlık başladı. Eve giderken merdivenleri iki üç basamak çıkıyorum 5 dakika dinleneyim diyorum, dinleniyorum. Sonra düşünüyorum ‘Acaba yukarı mı çıkıyordum yoksa aşağı mı iniyordum?’ diye.”
2. dede söze girer:
“Sendeki de bir şey mi kardeş. Ben sabah pijamalarımı çıkarıyorum tam dolabıma koyacakken düşünüyorum ‘Acaba ben pijamamı giyecektim yoksa dolaba mı koyacaktım?’ diye.”
3. dede hemen atlar lafa:
“Allah’a şükür benim hiç bir sorunum yok” der ve nazar değmesin anlamıyla tahtaya “Tok!Tok!” diye vurur ve sonra hemen başını kaldırıp:
“Kimooo? Kim var orada? Kim çalıyor kapıyııııı?”
.
Neredeyse çağımızın hastalığı haline geldi “Bunamak…”
.
Bakın Dünya Sağlık Örgütü bu konuya nasıl dikkat çekmiş:
“Bunama küresel halk sağlığı sorunu haline geldi. Ülkelerin planı yok…”
.
Bence bu ciddi bir uyarı.
Sadece ülkemizde değil, tüm dünyada yaygın hale geldiyse bunun bir sebebi olmalı.
.
Hemen “Dış minnaklara” suçu atmak kolay tarafı, iş olayın özünü bulmakta.
Derhal ülkeler arası bir komisyon kurup, bunama önlenmeli.
.
Unutkanlıkla baş etmek kolay değil tabi:
Adamın biri doktora gitmiş.
Doktor muayeneye başlamadan önce sormuş:
-“Şikayetiniz nedir?”
Hasta:
-“Unutkanlık...”
-“Belirtileri neler?”
-“Neyin belirtileri?”
-“Unutkanlık dediniz ya!”
-“Ne unutkanlığı?”
.
Adam karısını yabancı bir adamla yakaladı.
Sitemli bir sesle:
-“Beni asla aldatmayacağına söz vermiştin!”
Kadın elini alnına koydu:
-“Bir şeyler unuttuğumu biliyordum…”
.
Siz siz olun sakın bunamayın, unutkan olmayın ve sakın bir şeyler unutmayın.
***
HALK DOLDU
Şu bayram, seyran ve tatil dönüşlerindeki çile köprünü açılması ile nihayet son bulacak.
.
Ve bunu iktidar kendi hanesine yazacak.
Doğru, en azından “Yapmayı kararlaştırdılar.”
.
Peki yapımında “Maddi açıdan” ülke menfaati var mı?
Yok.
.
Günde 40 bin araç geçişi 25 sene Euro bazında garantilenmiş ve en fazla 5 bin aracın geçeceği köprünün hazineye vuracağı darbe tahmin edilemeyecek kadar büyük.
.
Bu konuda şöyle denebilir:
“Bu şartlarda babam da yapar…”
.
Heybeti, büyüklüğü, vereceği hizmeti ile elbette siyasi açıdan çok konuşulacak bir köprü.
.
Ama kimse “Küçükkuyu Tünelleri ne oldu?” diye sormuyor.
Hala bitirilemeyen tünellerde neler oldu?
Kimse bilmiyor.
.
Sürekli Yeşil Bina’yı,
Cennet Otoparkı soranlar bu konuda sessizler.
.
Boğaz Köprüsünden çok önce başlayan ve trafiği oldukça rahatlatacak olan tünelleri bitirememek aynı iktidarın ayıbı olsa gerek.
.
Ne diyelim?
Zaten görevi halkının rahatlığını sağlamak olan iktidarların hazineyi boşaltarak köprü ve yol yaparak hava atması da başka bir çeşitlilik.
.
Bu aralar 20 senedir akıllarına gelmeyen seçim barajlarıyla oynadıklarına göre, gidici oldukları da muhakkak.
.
Bunları da bize, “İşte istediğiniz demokrasiyi getiriyoruz” diye yutturmaya kalkmak da siyasi manevra olsa gerek.
.
Halk iyice doldu,
Patlamak üzere.
.
Yapılan anketler de ortada.
İlk seçimde de bunun sonucunu göreceğiz gibime geliyor.