Türkiye’de ekili alan miktarı sürekli azalıyor. Çok para kazansalar daha fazla ekerler değil mi? Satabilen kaçıyor.

Türkiye’de ekili alan miktarı sürekli azalıyor. Çok para kazansalar daha fazla ekerler değil mi? Satabilen kaçıyor. Emekli olup, sattığı tarla parasıyla şehirden aldığı evde toprağa hasret yaşayıp gidiyor.
Elbette gıda güvenliği temelinde bu gelişmeler hiç de iç açıcı değil. Tarımsal ürettim maliyetleri sürekli artarken, iktidarı ithalat politikaları ve kaldırılan fonlar nedeniyle ürün fiyatlarının düşmesi çiftçiyi zarar ettirmekte, iflasa sürüklemektedir.
Dövizin, altının uçtuğu bir dönemde, yem fiyatlarının 3 lirayı, gübre fiyatlarının 4 lirayı gördüğü bir dönemde çiftçilerin ne yapması lazım? Kazanamadıklarını, geçinemediklerini, borçlarını ödeyemediklerini, okuyan çocuklarına para gönderemediklerini gür bir sesle dile getirmeleri gerekir değil mi?
Çiftçinin en büyük örgütü olan Ziraat Odalarından, iktidarın ithalat politikalarıyla ilgili gerçek anlamda iktidarı uyaran bir eylem veya söylem duyan var mı? Ne yazık ki yok. Merkez sanki bakanlığın sözcülüğünü yapıyor. Eleştirmesi gereken yerde, eleştirmiyor. Sadece öneride bulunuyor. Yıllardır uygulanan ithalat rejimi, çiftçiyi canından bezdirmekle kalmamış, ekmesem daha iyi psikolojisine sokmuştur.
Uzun süredir hububat ve bakliyat ürün ithalatında gümrük vergisi ve fonlar sıfırlanmış durumda. Türk çiftçisinin ürettiği ürünler harman zamanı yapılan ithalatlar nedeniyle maliyetini kurtarmıyor.
Çiftçinin perişan halini dile getiren yok. Örgütler suskunu oynuyor. Demokrasinin adı kaldı memlekette. Ses çıkarmaya kimsenin yüreği yetmiyor. Ses çıkaranın da zaten başına vuruyorlar. Bir korkudur sarmış memleketi.
Çiftçilerin sokaklara dökülmesi, örgüt organizasyonlarıyla demokratik haklarını kullanmaları ve üretim için katlandıkları zorlukları anlatmaları gerekiyor. En azından kontrolsüz yapılan ithalatları protesto etmeleri, iktidarı uyarmaları gerekiyor.
Çiftçiler korkmazdı eskiden. Daha güçlülerdi. 22 Eylül 2005 tarihinde Manisa mitinginden sonra meydanlarda hiç çiftçi örgütü gördünüz mü? Elbette hayır. Peki ithal edilmeyen tarım ürünü kaldı mı? Hayır! Peki ne oldu çiftçilere, çiftçi örgütlerine?
Türk çiftçisinin ürünü para etmezken, maliyetleri artarken elin çiftçisi para kazanıyor. Enflasyonla mücadelenin bedelini çiftçi ödememelidir. Gıda üretimi her ülkenin en önemli sektörüdür.
Korona salgını durmak bilmiyor. Gıda ihracatçısı ülkeler, stoklarını artırmaya devam ediyorlar. Aynı zamanda sattıkları ürünlerin fiyatlarını da artırıyorlar. Türkiye geçmiş dönemlere göre daha fazla gıda ithal ediyor ve daha fazla döviz ödüyor. Oysa 50 milyon dekara yakın tarla yüksek ekim-üretim maliyetleri nedeniyle yatıyor.
Dışa ödenen dövizin bir kısmı destekleme kalemlerine aktarılsa ekilmeyen tarla kalmaz memlekette. Hem gençlerin de tarım sektörüne kazandırılması için adım atılmış olur.