Daha önceleri milletin sıraya girip, araya torpil yapıp aşamadığı banka kredileri artık kapımızda.
Daha önceleri milletin sıraya girip, araya torpil yapıp aşamadığı banka kredileri artık kapımızda.
.
Sürekli olarak telefonuma,
“Ön onaylı 30 bin lira krediniz hazır. Bankamıza gelip alabilirsiniz” şeklinde mesajlar geliyor.
.
Gıcık olduğum tarafı ise şu:
10 yıldan fazlaca çalıştığım bankam bana 30 bin lira teklif ederken, kapısından bile geçmediğim bir başka banka 60 bin teklif ediyor.
.
İnsan vefasızlığa üzülüyor tabi.
.
Yahu ben sana 10 yılımı vermişim,
Aramızda hiç problem olmamış,
Ben zamanında kredimi ödemişim,
Sen de otomatik ödemelerimi yapmışsın.
.
Sonra?
Elin bankası gelsin, senin bana verdiğini iki katını versin.
Oldu mu şimdi?
.
Yazık değil mi bu ilişkiye?
On yıllık geçmişimizde hiç mi 60 bin liralık hatırımız yok?
Bana 30 bin lirayı mı layık gördünüz?
.
Ayıptır yahu…
.
Neyse,
Önümüzdeki mayıs ayında, aldığım ev kredisi bitecek.
Sizinle hiçbir bağım kalmayacak.
O zaman görüşeceğiz.
Bunları tek tek soracağım.
30 bin neymiş göstereceğim size.
Sıra nasılsa bana da gelecek…
.
Kapıma gelip ağlamaya kalkmayın,
Mesaj gönderip yalvarmaya kalkmayın,
E-mail yollayıp yağlama kalkmayın,
Telefon edip bağlamaya kalkmayın…
.
Peşime düşüp e-mail, mesaj yollarsın.
Telefonlarla ararsın.
Yok öyle “Otuzbeşe beş köfte.”
İnim inim inleteceğim sizi…
.
İşte o zaman:
Seni 60 bin liralık bankayla aldatmazsam neyim.
Görüşürüz bakalım:
“El mi yaman,
Bey mi yaman...”
.
İşin mizah tarafı bir yana, geçen gün bir arkadaşım anlattı.
Yaşlı annesinin banka işlemlerini takip eden biri.
“Anneme para lazımmış. Bankaya para çekmeye gittim. Aman ya Rabbim! Bir de ne göreyim? Hesapta maaşının yanı sıra 60 bin lira var.”
.
Aklına “yanlışlıkla para yatırıldığı” gelmiş normal olarak.
İçeri bankaya girmiş.
.
“Annemin hesabında 60 bin lira fazla para var?”
“Evet haklısınız. Biz kredi olarak yatırdık. Acil ihtiyacı olup, kullanır diye…”
“Ama bizim ihtiyacımız yok…”
“Olsun, 1 ay duracak, sonra silinecek…”
.
O sıralar “2000 liraya ihtiyacınız var” diyelim,
Bankaya da gittiniz,
O parayı gördünüz.
.
Almama şansınız yok.
Alırsanız yandınız, hesabınıza “Faiz” adı altında bir takım borçlar yüklenmeye başlayacak…
Hem de 60 bin üzerinden…
Bankaların faizle para satma yöntemlerinden biri olsa gerek.
Belden aşağıya vurma gibi gözüktü bana…
…
Geçen gün bir bankadan aradılar (ki her zaman ararlar sağolsunlar).
Aslında 800’lü, 0(212)li telefonları açmam.
Sonu 444 ile biten normal bir telefondu.
Uyanamadım zaten.
.
-“Alo sizi … bankasından arıyorum. Hasan Sami Er ile mi görüşüyorum?”
-“Evet, buyurun…”
-“ Ben Tuğba, bu görüşmelerimiz güvenlik sebebiyle kayıt altına alınmaktadır. Size hangi isminizle hitap etmemi istersiniz?”
-“Fark etmez…”
-“Hasan bey bankamızın size yapacağı açıklama sebebiyle güvenliğiniz için öncelikle kimlik tespiti yapmamız gerekecek. Doğum yeriniz?”
-“Bir dakika… Siz benim kimlik tespitimi yapacaksınız da, ben sizin bu banka olduğunuzu nereden bileceğim?”
-“Telefon numaramızın sonu 444 ile bitiyor.”
-“Kusura bakmayın, dolandırıcıların fink attığı bu ortamda bana banka olduğunuzu ispat etmeniz gerekiyor.”
-“Ama efendim böyle bir uygulamamız yok.”
-“Şimdi bu telefon kaydını genel müdürünüze dinletin. ‘Müşterinin size selamı var’ deyin.”
-“Ama efend…”
-“Teşekkür ederim…”
Diyerek kapatıyorum telefonu.
.
Haklı mıyım?
Haksız mıyım?
.
Artık telefonlarınızı kimse açmıyor.
Zira bıktırdınız.
.
Bakın,
Benim e-mail adresim var.
Ne istiyorsanız yollayın mektubunuzu, cevap vereyim.
.
Eğer beni telefonla ararsanız cevap alamazsınız.
Kusura bakmayın…
***
NEFRET HAKKINIZ
“Allah düşmanımın bile akıllısını versin” derler.
.
Doğru söze ne denir.
.
Haberlerde geziniyorum.
Şöyle bir haber vardı:
“Bingöl’ün Genç ilçesi Yolçatı Köyü’nde elektrik arızası yaşandı.
Arızayı gidermek için yola çıkan aracın geçişi sırasında teröristlerin yola tuzakladığı uzaktan kumandalı el yapımı patlayıcı infilak ettirildi.
Kalleş tuzak sonucu 2 işçi şehit düştü.”
.
Düşünsenize:
“Elektrikçi öldürerek propaganda yapmak isteyen bir terörist grubu…”
.
Son yıllarda güvenlik güçlerimizin teröristlerle yaptığı başarılı mücadelede “Beyin takımından” belli ki çok insan öldürülmüş. Zira eskisi gibi hareket edemiyorlar.
“Sansasyon yaratmak”,
“Biz buradayız” demek için savunmasız sivillere karşı böylesi “Hain bir plan” içine girmişler.
“Vay be!”
“Ne büyük bir plan!”
.
Sonuçta ne oldu peki?
Başınız göğe erdi mi?
.
Ne istediniz o insanlardan?
Elinize ne geçti?
Söyleyeyim mi?
“Milyonlarca nefret…”
***
VEFASIZLIĞIN SONUCU NE OLMALI?
Çanakkale İl Müftüsü Şükrü Kabukçu, “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” kapsamında bu senenin teması olan “Vefa” konusunu ele almış.
.
Sayın Kabukçu çok güzel bir konuyu ele almış.
Bu söylediklerini ise cemaate güzelce anlatmış.
.
Keşke Gelibolu’daki Gazi Süleyman Paşa Camii İmamı’na da anlatsaydı da o da vefanın İstanbul’da bir semt ismi olmadığını, “Sevgi ile bağlılık” olduğunu anlasaydı…
.
Konu şu:
Çanakkale Gelibolu Gazi Süleyman Paşa Camii (Büyük Cami) imamı Mehmet Mutlu, eski Başbakan Necmettin Erbakan’ın AK Parti’yi eleştirdiği sözleri içeren bir paylaşımın altına şu cümleleri paylaşmış ve:
“Mustafa Kemal’in itleri öyle düşünüyor…” şeklinde bir yorum yapmış.
.
Şimdi…
Konuyu baştan ele alalım.
.
Mustafa Kemal kimdir?
O imamın o camide çalışarak para kazanmasını sağlayan cumhuriyetin kurucusudur.
.
Özgürce görevini yerine getirmesini M. Kemal’e borçludur.
.
Böylece bu imamın (her Türk vatandaşının olduğu gibi) Atatürk’e bir vefa borcu vardır.
.
Ona hakaret etmek “Vefasızlık” sayılır.
.
İl Müftümüz Sayın Şükrü Kabukçu bu örnekten yola çıkarak imam Mehmet Mutlu’ya “Vefasızlığı”, kendisini görevden alarak iyi anlatabilir sanırım…
***
PARTİ DEVLETİ
Konuşuluyor,
Anlatılıyor,
Söyleniyor…
.
“Bu ülke artık parti devletine dönüştü” diye.
.
Elindeki gücü sürekli olarak kendi amaçları için kullanan bu parti için ortaya konulan “İlk seçimde gidecekler” kehaneti hiç de itiraz edilecek gibi değil.
Savunulacak bir yanı kalmadı.
.
Böylesi olayları AK Parti Genel Başkanı Erdoğan acaba duyuyor mu?
Kendisine söyleniyor mu?
Ben zannetmiyorum.
.
Zira AK Partinin ayakta kalması için gecesini, gündüzünü buna ayırmış bir başkanın kabul edebileceği hareketler değil.
.
Ha, ediyorsa ayrı.
Kendisi bilir.
İlk seçim sonucunda önüne gelen rakamları görünce, “Ben nerede yanlış yaptım?” demesin.
.
Geçen hafta bu anlattıklarıma örnek olacak bir olay yaşanmış:
CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır da olayı şöyle aktarmış:
“AKP İlçe Binası nöbeti sırasında arkadaşının yerine iki saatliğine görev yapan polis memuru Nagihan Ekiz,
AKP ilçe başkanının sekreteri tarafından hakarete uğrar ve aynen şunu söyler: ‘Görevli polis nerede? Ben burada polis azarlamaktan bıktım.’ der.
Bunun üzerine kendisini uyaran polisi AKP Mezitli İlçe Başkanı’na şikâyet eder, sicilini ister. AKP Mezitli İlçe Başkanı, İlçe Emniyet Müdürü’nü arar ve ‘Bu kızı hemen sürgüne göndereceksiniz’ der.
Mezitli İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı, polis kızımızı zorla AKP ilçe binasına götürerek, sekreterin odasında ‘Sokak kadını ağzıyla konuşuyorsun, çabuk sekreterden özür dile’ der.
Polis kızımız ise, ‘Ben ay yıldızlı üniforma taşıyan şerefli bir Türk polisiyim’ şeklinde karşılık verince odada bulunan AKP İlçe Başkan Yardımcısı ‘Bunların başını ezeceksin ki karşılık veremesin’ der ve kendisini odadan kovarlar.
Üst amirleri tarafından uygulanan mobing nedeniyle gururuna yediremeyen polis kızımız, ‘Ben ay yıldızlı üniforma taşıyan şerefli bir Türk polisiyim’ diyerek evine gidip intihar eder…’
.
Genel Başkan Erdoğan bu olanlara derhal el atmalı ve parti yöneticilerinin bu sevimsiz hareketlerine son verip, parti imajını kurtarmalıdır…