Dün Dünya Hayvanları Koruma Günü idi. Hayvanını döven sahibinden tutun da ölü bulunan köpek yavrularına kadar çok sayıda haber vardı televizyonlarda.
Dün Dünya Hayvanları Koruma Günü idi. Hayvanını döven sahibinden tutun da ölü bulunan köpek yavrularına kadar çok sayıda haber vardı televizyonlarda. Halbuki hayvanlar geleneklere göre evin, bahçenin ortaklarındandır. Sürekli güzel isimlerle, kahraman isimleriyle anılırlar.
Türkler için hayvanlara isim koyma geleneği çok eskiye dayanır. Tabii yüzyıllar içerisinde geçen zaman ile beraber inanışlar, korkular, göçebe yaşamda değişikliklere sebep olduğundan, isimler ve isim koyma adetleri de değişiklik göstermiştir. Evvelden çeşitli mizansenlerin sergilendiği törenler, aylarca isim konulmadığı zamanlar olsa da, genellikle doğa isimleri ve zaferlerle gelen isimler ön plandaymış. Haliyle savaş gücü yüksek olduğundan; savaş aletleri, yırtıcı ve güçlü hayvan isimleri ağırlıklı olarak tercih edilmiştir.
Konulan isimlerin kaderi etkilediği düşünülmüştür. Bu nedenle erkek çocukların yenilmez, devrilmez, güçlü olması için, başka bir deyişle “gücünü isminden alması” için güçlü isimler konulmuş yahut birçok kelimemizde olduğu gibi, isimden isim türetilerek yeni isimler oluşturulmuştur.
İsimlere böylesine önem verilince, sahip olunan hayvana vereceği isim de çok önemli bir hal almıştır. Çünkü ezelden beri Türkler; hayvanını dost edinmiştir. Hayvanlarla arasında bir bağ oluşmaktadır. Hatta Mısır’da basılmış "Subhul Asas" isimli kitapta, Türklerin çocuklarına isim verirken “boğa” adını çok kullandıkları, hatta boğa isminden yeni isimler türetildiği belirtilmektedir. Bunun yanı sıra, hayvanla arasında kurduğu bağ, onunla geçtiği iletişim, konulan ismi, hayvana seslenmekten öte bir hale getirmektedir.
Hayvanlara isim verme tam olarak ne zamandan beri var bunu bilmemekle beraber, işini gören, ona besin veren, dost olan hayvanına isim koymakla başladığı sanılmaktadır. Hayvanların evcilleştirilmesine kadar gitmektedir isim verme.
Göçebe hayatta ilk olarak hayvan evcilleştirmek vardır, besin bulmak, giyinmek gibi birincil ihtiyaçların yanında doğal yaşamda korunma, konargöçerliğin gerekliliği hayvan temeline dayanır. Böylelikle hayvana duyulan minnet, hayvanın önemi ve bağ kurmak kaçınılmaz olur.
Türkler, İslamiyet’i kabul ettikten sonra Kuran-ı Kerim’de yazan ayet ve sureler ile hayvanların önemini bir kez daha görmüşlerdir. “Bir hayvana iyi davranma, aynen bir insana iyi davranma gibidir, benzer şekilde hayvana kötü davranma aynen insana da kötü davranma gibidir” (Mişkat al-Masabih). “Her şeyden önce insan, yediği yemeğine bir baksın! Gerçekten biz, yağmuru bol bol yağdırdık. Sonra toprağı, iyiden iyiye yardık! Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.” (Abese 80:24-32).
Günümüzden yirmi yıl önceye kadar hayvana fiziksel özelliklerine göre isim verilirken, sahibinin neye benzettiği, yaşı, kuyruk yapısı, deri özelliği, sakal, kulak yapısı, nereden geldiği gibi özellikler dikkate alınmıştır. Günümüzde artık bunlar tarihe karışmış diyebiliriz. Şimdi isimler ünlülerin isimleri, ünlü dizilerin başrol oyuncularının isimlerini halini almış durumdadır. Diğer bir deyişle, Akkız, Sarı Öküz, Zemheri, Karakız, Şaban, Güroğlan, Aynalı çoktan bize el sallamışlar.