Sosyal medyada gördüm bu fotoğrafı. Aklıma ilk ne geldi biliyor musunuz?
Sosyal medyada gördüm bu fotoğrafı.
Aklıma ilk ne geldi biliyor musunuz?
.
Memleketin hali.
.
“Nasıl yani?” demeyin.
.
Farz edin ki:
Bu resme bakanlar memlekete bakmış gibi olsunlar.
.
Hayata “Vız gelir tırıs gider” diye bakan bir grup şöyle der:
“Vallahi helal olsun adama. Millete mikroplu süt vermemek için sütü yıkıyor…”
.
Çok bildiğini zanneden mühendis kafalı bir başkası:
“Bidonlar yolda giderken fazla çalkalanıp dökülmesin diye, sütün üzerini tamamlıyor…”
.
Sürekli iktidar seven biri şöyle der:
“O suyu süte katmasa süt bozulur…”
.
Muhalif biri ise şöyle der:
“Adi herif, süte su katıyor…”
.
Aynı bizi anlatıyor.
Memleketin durumuna bakanlar resimdeki gibi süte su katan sahtekâra çeşitli açıdan bakıp yorumlayabiliyor.
.
Gerçeği görenler,
İşine geldiği gibi görenler,
Menfaati olup görmeyenler…
.
İşte size bir resmin düşündürdükleri…
***
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Belçika’nın Gent şehrinde, gürültü yapan ve ses limitlerini açan araçlara 72 saat süreyle el koymaya karar verilmiş.
.
Yetkilisi bakıyor:
Egzozu mu bozuk?
Teybi mi açık?
Motoru mu gürültülü?
.
“Çek kardeşim kenara”,
“İn arabadan aşağıya”,
“Git dolaş, cezanı da ver ve 72 saat sonra gel al arabanı.”
.
Bir an için bizim memlekette böyle bir kararın uygulandığını düşündüm de,
Vallahi de, billahi de sokaklarda araba kalmaz.
.
Sabah kalktığınızdan itibaren akşama kadar şehrimizi şöyle bir dinleyin.
Motor sesleri,
Otomobil sesleri,
İnşaatlar,
Çim biçme makineleri,
Seyyar satıcılar,
Kamyonlar,
Bağırışlar, çağırışlar…
.
“Ne çok gürültü üretiyormuşuz meğer” dersiniz.
.
Motor kullanıp, özellikle egzozunu bağırtan kesim var.
Sabah sabah damar müziği dinleyip, camlarını açıp sokaklarda gezenler var.
.
İnsanlar bazen “Çıkacağım dağ başına, kafamı dinleyeceğim” diyor ya,
Boşuna değil…
.
“Ne zaman adam oluruz?” sorusuna verilecek en iyi cevaplardan biri de şu olsa gerek:
“Gürültü üretmediğimiz zaman…”
***
EVDE KALMAK
“Evde kalma meselesi” sadece bizim değil, dünya çapında bir problem.
.
Kızlarımızın belli bir yaşa gelip evlenememesi karşısında yaşadıkları stres dayanılmaz.
.
Sürekli olarak pencereden “Beyaz atlı Prensi” beklemiyorlarsa da, ona yakın bir durum söz konusu.
.
Genç yaşlarda beğenmedikleri “Nasiplerini” yaş ilerledikçe seçici davranmaları karşısında iyice kaybedip, içine kapanıyorlar.
.
Bakıyor gelen, giden yok.
Bahane hazır:
“Beni ne doktorlar, ne mühendisler istedi de ben gitmedim…”
.
Sosyal medyada rastladım,
Şimdi ki evde kalma bahanesi şu olmuş.
“Hiçbir erkeği kendimle ödüllendiremem…”
.
Abla nasıl bir ödüldür ki bu?
Ona layık bir erkek bulamadın?
Öz güvenin tavan yapması mı?
Yoksa:
Bırakın istemeye gelinmesini,
“Bir erkeğin Kapının önünden bile geçmemesi mi?”
Bu bildiğimiz:
“Züğürt tesellisi…”
.
Evde kalmayı kendisine guru yapan akıllı bir kızımız bakmış “Gencin kendisine evlenme filan teklif edeceği yok”,
Yapmış organizasyonu,
Çökmüş dizini de önünde çocuğun,
Basmış, “Evlenme teklifini.”
.
Köpeğin insanı değil,
“İnsanın köpeği ısırmasına” benzeyen haber gibi, “Bir kızın evlenme teklif etmesi” biz gazeteciler için iyi bir haber.
.
İnsan düşünüyor da:
İşte kadın hakları bu?
Bence gayet normal.
Hep erkekten teklif gelecek değil ya?
.
Kızcağızın hoşuna gitmiş,
Ömür boyu bir yastıkta kocamaya karar vermiş…
Almış yüzüğünü,
Basmış teklifi.
.
Bundan iyisi Şam’da kayısı.
Allah mesut bahtiyar etsin.
.
Bir an için hayal kurdum ve kızın babası ile aralarındaki diyaloğu düşündüm:
“Baba ben evleniyorum.”
“Hayırdır kızım? Evlenme teklifi mi aldın yoksa?”
“Hayır baba.”
“Peki, nasıl olacak bu?”
“Ben teklif edeceğim.”
“N… nasıl yani?”
“Dün yüzüğü aldım, Selami’nin önünde diz çöküp ona evlenme teklif edeceğim…”
Bir baba olarak empati yapın ve babanın yerine kendinizi koyun.
.
Tanıdığım evli bir çift var.
Çocuğum yaşındalar…
.
Laf açıldığında bir keresinde sormuştum:
“Sizin evlenme teklifi nasıl olmuştu?” diye.
.
Kız anlatmıştı:
“Hasan abi, biz bununla aynı şehirde okurken çıkmaya başladık. Bunun evi vardı. Ben yurtta kalıyordum.
Ara sıra evine gelip, annemin evinde bile yapmadığım temizliği yapıyor, yemekleri hazırlıyordum.
Bir gün buna dedim ki:
‘Biz evlenecek miyiz?’
Yattığı çek-yattan bana dedi ki:
‘Bakarız…’
Okullar bitince memlekete döndük.
Evlendik.
Ama bu bana evlenme teklif etmedi.
Kendisine hatırlattığımda:
‘Çek-yatta yatarken etmiştim ya’ diyor.
Hasan ağabey araya girsen de şu bana tek taş yüzük alıp, bir evlenme teklifi etse…”
.
Aslında ciddi bir konu ama oldukça da komik.
Yahu bir insan çek-yatta evlenme teklif eder mi?
Kızımız ona bile razı fakat “Etmedi” diye ısrar ediyor ve hala konusu açıldığında çocuğun başının etini yiyor.
Bizler de kahkahalarla gülüyoruz.
***
VAKTİ GELDİ
Memleket öylesine kötü yönetiliyor ki…
İktidar sahipleri buna bir bahane bulmakta zorlanıyorlar.
Kolay da değil hani:
Tam 20 sene bahane buldular…
.
Çarşı-Pazar el yakıyor,
Maaşlar sıfırın altında,
Evlere, arabalara yaklaşılmıyor,
Geçim zor,
İş yok,
Bütçe delik,
Ekonomi yerlerde,
Dış politika belirsiz,
İç politika anlamsız,
Yolsuzluk,
Yoksulluk,
Yasaklar devam ediyor…
.
İşte bu merkezde bir bahane lazım.
Yakında bomba patlayacak bekliyoruz.
Artık:
Ay’a mı gideriz?
Yerli araba veya uçak mı yaparız?
Petrol mü, yoksa gaz mı buluruz?
Şahlanır mıyız?
Uçar mıyız?
Batı bizi kıskanır mı?
Dış minnaklar bizi kurcalar mı?
Dünya liderliğine aday mı oluruz?
Basket mi oynarız?
.
Orasını bilemem.
Ama bu yakınlarda bir bomba patlayacak kesin.
Hazırlıklı olun, ürkmeyin…
.
Ha!
Derseniz ki:
“Hayvan terli…”
Ben de size derim ki:
“Kusura bakmayın ama 20 senedir yedik, yine yeriz hiç merak etmeyin.”
***
MARKET MESELESİ
Bakkallarımız vardı mahallelerde.
Zincir marketler geldi dayanamadılar ve oldukça fazlası kapandı, gitti.
.
Şimdi de Reis emir verdi:
“600 metrekareden az olmamak kaydıyla 1000 tane market açılacak ve bu zincir marketlerle rekabet edecek.”
.
Hani devlet rekabet etmezdi?
Bu sebeple:
Sümerbank’ı satmadınız mı?
Petkim’i,
Telekom’u,
Tedaş’ı,
Limanları,
Fabrikaları,
Hepsini okutmadınız mı?
.
Şimdi ne oldu da rekabetçi ruhunuz ayaklandı?
.
Haydi yaptınız diyelim:
Soğanı, patatesi, marulu, havucu, buğdayı, elmayı daha ucuz nasıl alacaksınız?
.
Adamın elektriğine zam yaptınız.
Suyuna,
Benzinine,
Gazına,
Tohumuna,
İşçiliğine,
Depolamasına,
Kirasına,
Nakliyesine,
Vergisine,
Algısına…
.
Çiftçinin anası ağlıyor.
“Anasını alıp gideceği yer de kalmadı.”
Yeni kuracağınız marketleri de partili çalışanlarla doldurup, maliyetleri tavan yaparsınız.
Kısa sürede hepsi zarar eder, kapatırsınız.
.
Hatırlarsanız;
Daha önce de yapmıştınız.
Seçim öncesi apar-topar açmış, seçim sonrası kapatmıştınız.
.
Yeni açılacak ve seçime yetiştirilecek 1000 tane marketi (aynı millet bahçeleri gibi) sabırsızlıkla bekliyoruz.
Çıkışta yerli otomobilimize binip,
1915 Çanakkale köprüsünden geçerek,
600 metrekarelik marketlerden alışveriş yapar,
Ay’a doğalgaz bulmaya gideriz.
Heyyy yooo…
Var mısınız masal dinlemeye?