Amerika’da büyük bir hastane de 5 meşhur cerrah oturmuş hangi meslekten olan insanları ameliyat etmenin kolay olduğuna dair sohbet ediyorlarmış.
Amerika’da büyük bir hastane de 5 meşhur cerrah oturmuş hangi meslekten olan insanları ameliyat etmenin kolay olduğuna dair sohbet ediyorlarmış.
İlk cerrah;
-“Ben, muhasebecileri, hesap uzmanlarını ameliyat etmeyi severim. İçlerini açtığım zaman her şey numaralıdır, iş kolay olur…”
İkincisi;
-“Doğru ama elektrikçilerin, elektronikçilerin ameliyatı daha kolay olur. Her şey ayrı, ayrı renktedir…”
Üçüncü cerrah;
-“Siz bir de kütüphanecileri, arşivcileri görün. Her şey alfabetik sıradadır, onun için onların ameliyatı çok kolay olur…”
Dördüncüsü;
-“İnşaatçıların ameliyatı da pek kolay olur.
Üstelik onlar iş bittikten sonra içeride parçalar, yabancı maddeler kalmasına alışıktırlar…”
Sonuncu cerrah;
-“Arkadaşlar, siz her halde hiç politikacı ameliyat etmediniz. Onların kalbi, yürekleri yoktur. İçleri bomboştur. Beyinleri de öyle. Üstelik kafalarını alsanız da bir şey değişmez…”
***
Atlet Temel öğünüyordu:
-“Ben 100 metreyi tam 8 saniyede koşuyorum…”
-“Ciddi misin, bu bir dünya rekorudur. Nasıl yapıyorsun bunu?”
-“Kestirmeden gidiyorum…”
***
“Senin kalbini kırdığım için dünden beri uyuyamıyorum… Çok haksızdım… Unutup beni affeder misin? Yokluğunu her an, her saniye içimde hissediyorum… Aptalın biriyim ben… Hiç kimse senin yerini dolduramaz… Seni seviyorum, Aşkımmmm…
Karın…”
Not: Piyangonun yılbaşı büyük ikramiyesini kazandığın için tebrikler
***
Genç kız ağlamaktan şişmiş gözlerle evine gelmiş ve “Hamileyim” demiş annesine. “Neee?” diye çıldırmış annesi, “Babası kim?”
Kız “Ne bileyim?” diye cevap vermiş gözlerini koluyla silerken, “Sürekli bir erkek arkadaş edinmeme izin vermiyorsunuz ki!”
***
Adamın biri gazetede gördüğü, “Şirketimizin alacaklarını tahsil edecek muhasebeci aranıyor” ilanını aramış, telefonu açan kişinin bir hafta önce görüştüğü firma yetkilisi olduğunu anlayınca
-“Daha geçen hafta ben sizi aramıştım, siz de bir tane aldığınızı söylemiştiniz ya? O arkadaş tahsilatlarınızı yapmadı mı?”
-“Yaptı… Yaptı da..! İşte şimdi biz de o şerefsizi arıyoruz!”
***
Öbür dünyaya gelenler sıraya sokuluyor, uygun adım yürüyüşle Sırat Köprüsü başına sevk ediliyordu.
Baş melek Saint Pierre, gelen bir grup erkeğe “Durr!” buyruğunu verdikten sonra:
-“Karısını aldatanlar kendilerini buradan aşağıya, Cehenneme atsınlar!”
Bir kişi hariç gelenlerin hepsi kendini attı. Saint Pierre ona döndü:
-“Hey sen! Sağır numarası yapma! At kendini sen de!”
***
Eski dost iki yaşlı kadın Süpermarkette karşılaşmışlar, birbirlerinin hatırını, sağlığını sorduktan sonra biri diğerinin kocasının nasıl olduğunu sormuş...
“Oh! Ted öldü!” demiş diğeri...
-“Bahçeden öğle yemeği için kabak toplarken bir kalp krizi geçirdi sebzelerin üzerine düşüp öldü!”
-“Oh! Tanrım çok üzüldüm... Peki, ne yaptınız?”
-“Ne yapacaksın? İşte ben de alelacele buraya geldim... Bari konserve alayım da öğlene taze fasulye pişireyim diye...!”
***
“Çok iyi görünüyorsunuz…” demiş doktor, -“Kaç yaşındasınız?”
-“78 efendim…”
-“78? İnanın 60 yaşında gibisiniz. Nasıl bu kadar sağlıklı kalabildiniz?”
-“Evlenirken karımla bir anlaşma yaptık doktor… Karım sinirlendiğinde sakinleşmek için mutfağa gidecekti ben de evimizin arkasındaki ormana... Her gün orman havası, her gün orman havası işte bu hale geldim!”
***
Geçirdiği çok kötü bir kaza sonrası komaya giren Susy’i yaşama döndürmekte zorlanan doktorlar son çare kocasını çağırmışlar…
Susy’nin yatağının başında doktor üzücü durumu anlatmış,
-“Uyandıramıyoruz onu… Onunla konuşmaya çalışın... Cevap vermezse yapacak bir şeyimiz kalmıyor..!”
-“Bir şeyler yapın doktor… O daha 43 yaşında..!”
Susy’den mırıltılarla hemen cevap gelmiş
-“42..!”
***
Orman şefliği, “Ağaç kesecek eleman aranıyor.” diye gazeteye ilan vermiş.
Ertesi gün sıska, yaşlı ve minicik bir adam müracaat edince Şef, adamın tipine bakıp “Olmaz bu...” diyerek reddetmiş.
-“Bir dakika... Benim adım Temel… Henüz 72 yaşındayım... Lütfen bana bir şans verin ve neler yapabileceğimi görün..!”
Orman Şefi Temel’i başından savmak için
-“Tamam… Tamam… Şu karşıdaki dev meşe ağacını görüyor musun? Baltanı al ve onu kes...!”
Şef arkasını dönüp odasına gidemeden dev ağacın yere düşüş kütürtüsü ile birden arkasını dönmüş bir de ne görsün?
Bizim Temel omzunda baltası ile tam karşısında gülümsemekte...
Şef şaşkınlıkla;
-“N... Nasıl yapabildin bunu bu kadar kısa sürede?”
-“Uzun süre ‘Büyük Sahra Ormanı’nda çalıştım…”
-“Büyük Sahra Çölü demek istedin herhalde?”
Temel gülümsemiş;
-“Aa, evet... Şimdi artık oraya böyle diyorlar...!”
***
Bu memlekete hizmet ettiğini sanan bir siyasetçi ölmüş.
Karısı bir medyuma giderek ruhunu çağırıp konuşmak istemiş.
Medyum, “Ey ruh, geldinse masaya 3 kez vur.”
Masadan ses gelmiş, “tak, tak, tak...”
Medyum ürpertiyle sormuş,
-“Ey ruh, bizden bir dileğin var mı?”
Ruh, -“Varsa bir puro verin.”
Puroyu vermişler, siyasetçinin ruhu çekip gitmiş.
“Ayy!..” demiş kadın heyecanla,
“...Cennette misin diye soramadan gitti!”
Medyum kafasını kaldırmış üzgün bir şekilde:
-“Valla hanımefendi, kocanız puronun yanına ateş istemediğine göre pek Cennette değil galiba!...”
***
Kadının biri, bilmeden sahtekar bir hocaya gitmiş ve sormuş.
Kadın: -“Hocam” demiş. “…ben bir doktorla beraber oldum bunun Cehennemde cezası ne kadardır?”
Hoca: -“1 hafta yanarsın…” demiş
Kadın: -“Hocam mühendisle beraberde oldum bunun cezası aynı mıdır?”
Hoca: -“O zaman cezan ikiye katlanır, cezan 2 hafta Cehennem olur…”
Kadın: -“Peki hocam kızmazsanız son bir soru soracağım…”
Hoca: -“Sor” demiş
Kadın: -“Ben bir hoca ile beraber olsam bunun cezası var mıdır?” deyince, hocanın gözleri parlamış, kadına çapkın bir bakış atmış ve;
-“Seni uyanıkkkk seniiii, Cennete gitmek istiyoonnn dimiiii…”
***
Bir gün padişah Nasreddin Hoca’ya sormuş.
“Hocam ben ölünce Cennete mi gideceğim yoksa Cehenneme mi, söyle bakayım?” demiş.
Hoca padişahtan korkmadan:
-“Cehenneme gidersiniz padişahım?” demiş.
Padişahın sinirden sakalları titremiş.
Bu durumu gören Hoca:
-“Kızmayın padişahım ben aslında size ‘Cennete gidersiniz’ diyecektim fakat sizin cellatlarınızın kılıçlarıyla ölen suçsuz kişilerden Cennet dolup taşmış. Bu yüzden ‘Cennete sığmazsınız’ diye Cehenneme gidersiniz dedim” demiş.
***
Ölen politikacının oğlu camide hocanın yanına giderek;
-“Hoca efendi; babam cuma günü öldü, bunun için Cennete gider değil mi?” diye sormuş.
Hoca efendi de bunun üzerine biraz düşünüp;
-“Senin baban hatırladığım kadarıyla içki içiyordu değil mi?” diye sormuş.
Oğul ; -“Evet ama cuma günü öldüğü için Cennete gider değil mi?”
Hoca; -“Zina da yapıyordu sanırım?”
Oğul; -“Evet ama cuma günü ölmüştü ya hocam!”
Hoca; -“Kul hakkı yiyip insanlara kötü davranıyordu değil mi?”
Oğul; -“Evet ama hocam Cuma günü öldü yaa!”
Hoca iyice sinirlenmiş;
-“Haklısın yavrum, cumanın hatırına o gün babana dokunmazlar ama diğer 6 gün anasını bellerler...”
***
Sürekli olarak din tüccarlığı yapan muhafazakâr bir partinin milletvekili oğluna sormuş;
-“Oğlum söyle bakalım, Yunus peygamberi hangi balık ölümden kurtarmıştır?”
-“Yunus balığı babacığım…”
Dedikten sonra merakla babasına sormuş;
-“Baba, peki Yunus Peygamber durumundan memnun mudur sence?”
-“Bilmem, bunu ona kendin sormalısın”
Çocuk derin bir nefes almış;
-“Peki, o zaman Cennete gidince sorarım”
Babası muzip bir tavırla;
-“Peki ya o Cehennemdeyse ?”
Çocuk biraz düşündükten sonra cevap verir;
-“O zaman sen sorarsın.”