Dün İYİ Partinin kuruluş yıldönümüydü.
Dün İYİ Partinin kuruluş yıldönümüydü.
4 yılda (anketlere göre) yüzde 10-19 arasında oya ulaşmış gözüküyor.
.
Bu kadar kısa sürede bu oy oranına ulaşmış olmak Türkiye’nin ne halde olduğunu zaten gösteriyor.
Yorum yapmaya bile gerek yok.
Çünkü
“Lafın tamamı deliye anlatılır” derler…
.
Sağ seçmenin genellikle bu partiye oy verdiğini düşünürsek, demek ki diğer sağ partilerden de oldukça fazla bir oy geçişi söz konusu.
.
Ülkemizin “Merkez sağ” konusunda bir sıkıntısı olduğu apaçık.
.
Beceriksiz politikalar sayesinde DYP ve ANAP’ın sandığa gömülüşünden sonra merkezi sağ seçmen kendisine yakın gördüğü AK Partiye yöneldi.
Bazıları da MHP’ye destek verdi.
.
Tek başına iktidarın sistem değişikliği ile sulandırılması ile pek güven vermemesi ve partilerin aşırı şekilde “Liderlik sultasına” dönüşmesi sebebi ile tatmin olamayan seçmen yeni arayışlara girdi.
.
Kendisine en yakın gördüğü İYİ Partiye meyil etti.
.
Bence bugün ortaya çıkan yüzde 10-19 bandının bu kadar açık ara olmasının tek sebebi var.
.
Yapılan anketlerde bu oran (yüzde 20-25) aslında daha çok çıkıyor.
Fakat anket şirketleri bunu pek gerçekçi bulmadıklarından olsa gerek ortaya “Pek makul” bir sonuç yazmayı görev biliyorlar.
.
“Acaba biz yanlış mı ölçtük?”
“Sonra rezil olmayalım?”
Gibi düşünceler içinde olabilirler.
.
Şu anda merkez sağın oldukça fazla bir kısmı İYİ Partiyi, diğer kısmı ise CHP’yi destekler durumda.
.
CHP politikalarını seversiniz sevmezsiniz.
Ancak, Kılıçdaroğlu ve ekibi mükemmel bir siyaset ile yüzde 25 bandını ne yapsa geçemeyeceklerini bildiklerinden, sağa yanaşarak yükseltmeyi başardılar.
.
Sağ seçmene bir türlü “Sempatik” gelmeyen sol taraf, İYİ Partiye vekil transfer edip meclise sokarak sağ seçmen ile arasındaki buzları eritmiş gözüküyor.
.
İYİ Parti ile kurulan Millet İttifakı’nın da seviyeli gitmesi, ülkedeki katı sağcıları bile cezbeder hale geldi.
.
Sürekli “Demokrasiyi” vurgulamaları ile vatandaşın kalbini 12’den vurarak oylarını çalmayı başardılar.
.
Şu anda millet ittifakı merkez sağ oylarının büyük bir çoğunluğunu almış durumda.
.
Seçimde bu değişimin daha büyük olacağını ve geçişlerin devam edeceğini söylemek pek abes olmaz sanırım.
.
Düşüncem şu:
Artık bu ülkede kimse “Sağcıyım, Solcuyum, Dinciyim, Kürdüm, Lazım, Aleviyim, Batılıyım, Doğuluyum” demeyecek.
.
Zira bu iktidarın beceriksizlikleri sayesinde,
En önemli şeyin:
“Hak, Hukuk, Adalet”,
“Demokrasi” ve
“İnsanlık” olduğunu öğrendik.
.
Allah bize acıdı ve dinimizi korumak adına bu iktidarı başımıza getirerek, “Ne yapmamamız” gerektiğini bize yaşatarak gösterdi.
.
Nasıl olacağını öğrendik,
Nasıl olmayacağını da gördük,
Dersimizi aldık ve nereye meyletmeyeceğimizi artık iyi biliyoruz…
.
Yapacağımız tek şey var:
Tek önderimiz olan Atatürk’ün ilke ve inkılaplarına sahip çıkmak,
Bu ülkede yaşayanlar olarak bölücüleri bir kenara itip, kardeş olduğumuza inanmak,
Misak-ı Milliye sınırlarımızı korumak ve genişletme hayallerinden vazgeçmek,
Geliri eşit dağıtmak…
.
Tek bir şeye ihtiyacımız var:
Çalışmak, çalışmak, çalışmak…
Bu suretle dünyada yapamayacağımız hiçbir şey yok…
***
OY YÜZDESİ YETMİYOR
Gazeteci Orhan Uğuroğlu yazısında bir iddiada bulundu ve dedi ki:
“Onlarca AKP milletvekili gidecekleri partilerle görüşüyor.
Kimin hangi partiye gideceği bile belli…”
.
Bu gerçek mi? Yoksa uydurulmuş bir haber mi? diye temkinli olmak gerekir.
Ancak bilinen atasözü var, inkâr da edilemez:
“Ateş olmayan yerden duman çıkmaz…”
.
Grup Başkan Vekillerine sormak lazım.
Zira kulisleri en iyi onlar bilir.
.
Ama buna verilecek cevap belli:
“Yahu şimdi nereden çıktı bu durup dururken?”
Öyle ya!
Nereden çıkacaktı ki?
.
Meslektaşımız Orhan Uğuroğlu “Nereden çıktı?” sorusuna yazısında peşin peşin cevap vermiş ve
“-AKP iktidarından da,
-MHP yandaşlığından da,
-Cumhur İttifakı’ndan da,
-Ucube Tek Adam Rejiminden de,
-5’li müteahhit çetesinden de,
-Kullanılmayan havaalanlarından, yollardan, köprülerden de,
-Kanal İstanbul hayalinden de
-Saraylarından da,
-Uçaklarından da,
-Makam arabalarından da,
-3-5 maaş alan bürokratlarından da,
-Yandaş medyandan da
-Aile vakıflarından da,
-Cemaatlerinden de,
-Tarikatlarından da,
-Yolsuzluklardan da,
-Yoksulluklardan da,
-Yasaklardan da,
Kurtulmak isteyenler var” demiş…
.
Bunların içinde milletvekili olmaz mı yani?
.
Anketler ortada.
Oylar “tomar tomar” başka partilere gidiyor.
Yüzdeler neredeyse tek hanelere düşecek.
Halkın canı sıkkın,
Kadınlar bıkkın,
Gençler üzgün,
Çocuklar büzgün,
İşçiler hak peşinde,
Memurlar baskı altında,
Esnaf mutsuz,
Öğrenci yurtsuz,
Emekli geçim derdinde,
Doktor mağdur,
Öğretmen, polis 3600 bekliyor,
Köylü tarlada perişan,
Nakliyeci şaşkın,
Bankaların aklı karışık,
Piyasalar buruşuk,
Dolar durmuyor,
Altın inmiyor,
Zamlar gitmiyor,
Kısacası milletin derdi bitmiyor…
.
Durum böyle olunca hala seçimde kazanacağını zannetmek, pek akıl karı değil…
.
Anketlerde iktidarın oyu en fazla 30 çıkıyor.
Kısaca:
Yüzde 30 ile
Yüzde 70 yönetiliyor.
.
Biraz garip değil mi?
Sanki sistemin her yıl onanması gerekiyor.
Yapılacak referandumla iktidarın destek oyu tartılmalı.
.
Zira,
Alacağı her karar, halkın üçte biri tarafından desteklenmiş olmuyor mu?
Daha önce destek verenler vazgeçmiş değil mi?
.
Sonuç?
“Azınlığın, çoğunluğa hükmetmesi” şeklinde açıklanabilir mi?
Buyurun siz cevap verin…
.
“Yok öyle bir şey” diyenlere cevabım:
Yapın erken seçim,
Alın güvenoyunu,
Sonra ne yaparsanız yapın…
Ama şu andaki oy yüzdesi her şeyi yapmanıza yetmiyor…
***
KİM KAZANIYOR?
Şimdilerde Netflix’te çılgınca seyredilen ve 1 numara olmuş bir dizi var:
“Squid Game…”
.
Konusu şöyle:
“Güney Kore’de maddi sorunlar yaşayan, borç batağındaki kişilerin para ödülü için oynadığı ölümcül çocuk oyunlarını anlatıyor…”
.
Ben de 3 bölüme kadar geldim ama pek sarmadı.
Ancak herkes delice seyrettiğinden devamını (eğer kapanma gelirse) vakit geçirmek için mecburen o zaman düşüneceğim…
.
Bu dizi hakkında çok konuşuldu aslında.
Analizler yapıldı,
Araştırmalar yapıldı…
Günümüzü,
Geleceğimizi,
Anlattığı konusunda birleşildi.
Sosyal mesajlar,
Subliminal mesajlar
Verdiği söylendi.
.
Dizide oynanması gereken 6 çocuk oyunu var.
Bu 6 oyunu, “Tanrı’nın dünyayı 6 günde yaratmasına” bağlayanlar bile var mesela…
.
Dizide yarışacak olan 456 kişinin hepsinin paraya ihtiyacı olması ve ölümüne yarışacak olması ve hepsinin de özgür iradeleri ile bu işe başlaması arkasında birçok soruyu da getiriyor.
.
Başta “Ne yapalım? Bu insanların acilen para kazanması gerekiyor…” diye düşünülse de, bazı yorumcular, oyunun arkasında, “Onları bu kadar paraya muhtaç hale getirenler var” diyerek bir bakış açısı sunuyorlar.
Kısaca: “Özgür iradeleri ile değil, mecbur oldukları için oyuna katılıyorlar” sonucu çıkıyor.
.
Bu diziyi yaşadığımız dünya sistemine bağlayanlar da var.
Oyunda:
“Katıl, oyna, kazan veya öl...”
Dünyada ise:
“Çalış, borçlarını öde ve öl…”
.
Ancak, kazanan sadece bir kişi.
.
Kurallara uy,
Denileni yap,
Fazla açgözlü olma,
Canını ver kurtul…
.
Oyunun özelliği var:
İstersen oyun bitiyor.
Nasıl mı?
Oylama yapılıyor,
Yüzde ellisi “Vazgeçiyorum” derse oyun bitiyor.
Herkes evine gidiyor.
.
Bu senaryo günümüzde size bir şeyler hatırlatıyor mu acaba?
.
Dizide ilk oyundan sonra acımasızca öldürülenleri görenler vazgeçiyor.
Oylama yapılıyor ve yüzde elli “Bitsin” diyor.
.
Sonra?
İçinde bulundukları hayat şartları onları tekrar oyuna başlamaları için zorluyor ve çoğu “Öleceğini bile bile oyuna giriyor…”
.
Peki bu durumda oyunun sonunda kim kazanıyor?
.
“Bahisçiler…”
.
Öyleyse size bir soru:
“Günümüzdeki sistemde birileri öldükçe kim kazanıyor?”