Beyinin Allah tarafından verildiği, aklın ve zekânın ise insan tarafından beyninin kullanılması ile ortaya çıktığı bilinir.
Beyinin Allah tarafından verildiği, aklın ve zekânın ise insan tarafından beyninin kullanılması ile ortaya çıktığı bilinir.
Aklını iyi kullanana “Zeki” denmesi bu yüzden olsa gerek.
Kimilerine göre aklın iyi kullanılmasından “Zekâ” çıkıyor.
Bu kavramları daha çok felsefeciler tartışıyor.
Oldum olası felsefeye uzak durduğumdan, pek akıl erdiremedim.
.
Modern felsefenin ilkelerini ortaya koyan “Descartes”in zihin ve bedeni kökten ayırmasıyla, yepyeni bir zekâ anlayışı ortaya çıkmış.
“Kartezyen bilincin, akıl kavramını zekâya indirgenmesi bu anlayışın en önemli doğurgusudur.
Aristoteles’ten Descartes’e değin tarihsel ve felsefi gelişmeler düşünüldüğünde, akıl ve zekâ bir üçgenin kenarlarına benzetilebilir.
“Akıl üçgenin geniş tabanını oluştururken, daralarak sivrilen kısım ise zekâdır.”
“Üçgenin geniş tabanı aklın barındırdığı engin anlamı temsil ederken, sivrilerek yukarı çıkan zekâ ise hem aklın anlamını daraltır hem de onun görevini üstlenircesine yükselir.
Yükselmesine bağlı olarak daha keskin, daha sivri ve daha dar bir açı oluşturur.”
.
İşte size bir felsefe kalıbı.
Çöz çözebilirsen…
.
Diğer taraftan birine “Beyinsiz” demekle yaradılışına hakaret etmiş olunuyor bir yerde... İnançlılar için dikkat edilecek bir durum olabilir.
.
Bir de zekâsını kullanamayanlara “Gerizekalı” deniyor ya, o da var…
.
Sosyal medyada gördüğüm şu haber, bu kadar yazıyı yazmama sebep oldu aslında.
.
Haber şöyle:
“Endonezya da pirinç pişirme makinesi ile evlenen Khoirul Anam, 4 yıl sonra makineden ayrıldığını açıkladı…”
.
Yaratanın sadece “Beyin” vermesi ile olmuyor.
Bunu kullanabilme yeteneği de vermesi lazım.
.
Misal bu haberi rahmetli babaannem duysaydı kesin şöyle derdi:
“Allah akıl fikir versin…”
.
Düşünsenize adamdaki abazanlığı.
Mahallenin yaşlı teyzelerinden biri de çıkıp: “Evladım seni eli ayağı düzgün bir kız bulup evlendirelim” dememiş.
Ulan mübarek!
Madem evlenecektin de bula bula pirinç makinesini mi buldun?
.
Derler ya: “Allah akıl dağıtırken sen şemsiyeyle mi geziyordun?” diye.
Hah işte o, bu adam…
.
Anlaşıldığı üzere dünyada akıl, fikir işleri pek doğru gitmiyor.
Azıcık akıllı olan ön tarafa geçiveriyor.
.
Dünyaya yön verenlerden uyanık iş insanı Elon Mask, bir açıklamasında şöyle demiş:
“Yapay zekâ beş yıl içerisinde insanlardan daha üstün olacak”
.
Bak Elon kardeşim!
Kendine göre oldukça büyük bir laf etmişsin…
Bence dünya insanlarının bu akıl ve zekâ seviyesine bakınca, pek öyle “Öf be! Ne biçim bilmiş!” şeklinde kabul edilebilecek bir söz değil bu dediğin...
.
Normal akıllı bir insan bile dünyadaki gelişimlere baktığında, üç seneye bile kalmadan “Yapay Zekânın” insanı ele geçireceğini görür.
.
“Nereden biliyorsun?” diyenleriniz olabilir.
Bunun en basit örneği şudur:
“Kepçe seyreden insanlar…”
.
“Beyinsiz bir kepçe” bile bu kadar insanı ele geçirebiliyorken, daha ne olsun…
.
Diğer taraftan azıcık teknolojili olan “Tablet, telefon” gibi cihazların da insanları, “Yolda yürürken önlerine bakamayacak kadar” hatta “Yemek yemeyi unutturacak kadar”, tahakkümü altına aldıklarını gördükçe, tüm umudum kırılıyor...
.
Yapay zekânın bizleri gördükten sonra, “Geri zekâya” dönüşeceği de muhakkak.
Bunu bilmek için “Müneccim” olmaya gerek yoktur…
.
Bu beyin, zekâ, akıl üçgeni etrafında bir de “Deliler” var.
Delinin basitçe tarifi şöyle: “Aklına hâkim olamayan, aklı bozulmuş…”
Bu bir hastalık elbette.
Kimse, bu hastalığı yüzünde dışlanamaz, dalga geçilemez ve hatta yüzüne karşı “Delisin” bile denilemez…
.
Mecazen de “Yapılması mümkün olmayanı yapanlara da” deli dendiği bilinir.
Tarihte, “Deli” lakaplı oldukça fazla kişilik vardır.
.
Bunların içinde en şöhretlisi reformlarıyla ön plana çıkan “Rus Çarı Pyotr Alekséyevich” yani “Deli Petro” dur.
.
(1672-1725) tarihleri arasında yaptıklarının kabul edilemez olması ile Osmanlılar kendisine bu lakabı takmış.
.
Yaptıklarını okuyunca insan içinden, “Allah bize de böyle deliler nasip etsin” diyesi geliyor…
.
İşte yaptığı bazı delilikler:
22 yaşında Çar olduğunda önce yaptığı iş:
İlk Rusça gazete çıkardı.
.
Avrupa’nın kullandığı Jülyen Takvimine geçilmesi emrini verdi.
.
Kadınların kendi rızaları olmadan evlendirilmesini yasakladı.
.
Rus alfabesini geliştirdi.
.
Evrensel kitapları Rusçaya çevirtti.
Bunlar arasında Kuran-ı Kerim de vardı.
.
İlk hastaneyi ve ilk tıp fakültesini kurdurdu.
.
Rus Kilisesinin siyasete müdahalesine son verdi.
.
Avrupa’daki bilimsel gelişmeleri görmek için bu ülkelere gezilere çıktı.
.
Ünlü Alman bilim adamı Leibniz ile dostluk geliştirdi ve Leibniz'in tavsiyesiyle, Saint Petersburg Bilimler Akademisi'ni kurdu.
.
Akademi masrafları gümrük ve liman gelirlerinden karşılandı.
.
Akademiye katılan yabancı bilimcilere üç katı maaş verildi. Böylece Avrupa’nın en önemli bilim adamları Rusya'ya geldi.
.
İlk bilimsel dergiyi çıkarttı.
.
Avrupa'nın en önemli kütüphanelerinden birini kurdurttu.
.
Uzay Gözlem Enstitüsü, Botanik Bahçesi, müze, basımevi, sanat atölyeleri kuruldu.
.
Bunların üye ve başkanları, Akademi’de yapılan oylamayla seçildi. “Deli” Petro hiç müdahale etmedi.
.
Rusya Bilimler Akademisi üyeleri, bugüne kadar 20 Nobel aldı.
.
Yapılacak yorum şu:
Adamın 1600’lü yıllarda yaptığı deliliği, biz 2021’de yapamıyoruz…
.
Deliler denilince hemen aklımıza bizim delilerimiz de geliyor.
Osmanlı’da “Deliler:
“Osmanlı kara ordusunda görevli bir askeri birliğin ismiymiş.”
.
Deli adı verilen süvarilerden oluşan bu birlik, savaşlarda üstün cesaret göstermeleri ve farklı giyinme şekilleri sebebiyle böyle isimlendirilmişler.
.
Asıl olarak kendilerine kılavuz, rehber manasına gelen “Delil” ismi verilmesine karşın, “Cesur ve korkusuzca düşmana atılmaları nedeniyle” halk arasında “Deli” olarak anılmışlar.
.
“Deli” adını almalarının sebebi,
Gönüllü 20-25 yaş arası gençlerden oluşmaları ve savaşlarda ordunun en ön saflarında çarpışmalarıymış.
.
Bir rivayete göre de “Islatılmış mermer üzerine çıplak elle tokat atarak” talim ederlermiş.
.
Bu değişik kıyafetli iri yarı adamların ellerinde sadece bir kalkanla, bazen silahsız olarak üzerlerine saldırıldığını gören düşman askeri ne olduğunu anlayamadan, “Mermere meydan okuyan meşhur Osmanlı tokadıyla” karşı karşıya gelirmiş.
Bunun nasıl bir şey olduğunu anladığında:
Ya ölü, ya da artık savaşamayacak denli sakat bir askere dönüşürmüş.
.
Meşhur “Osmanlı Tokadının”, Delilerden çıktığı da rivayet edilir…
Zaten akıllı bir insanın yapacağı iş değil ki…