Bugün günlerden 2 Kasım.
Bugün günlerden 2 Kasım.
Yani?
.
Benim doğum günüm.
Şükür bu günlere, sağlıkla, sıhhatle geldik.
Bundan sonra da başımıza kaza, bela gelmeden tamamlayabilirsek, ne mutlu bize.
.
Zaman zaman yazmışımdır.
Çocukluğumda şehre gelen tiyatrocuları görünce tutturmuştum, “Ben de tiyatrocu olacağım” diye.
Ama o devirde, o yapıyla benim tiyatrocu olmam hayaldi.
Anneannemin: “Bizim ailede soytarı yok” çıkışıyla k.çımın üzerine oturmuştum.
Tam 40 sene sonra hobi olarak başladım tiyatroya, bu sene 17. Sene doldu ve hala içindeyim.
.
Gençliğimde kendimce hikâyeler, romanlar yazdım. Cinayet romanları bile yazdım.
Hepsi birer müsvedde olarak kaldı ama çok uğraştım.
.
Lise dönemim gelince babam Sanat Okulu’na gitmemi, kolumda en azından altın bir “Bilezik” olmasını istedi.
Direttim ama sonuçta gittim.
.
İlk senemde, (O zamanlar tek dersten kalma vardı ve 1 sene bekleniyordu) ben “Edebiyattan” kaldım.
.
Sonuçta,
Şimdilerde gazeteci-yazar oldum ve 17 senedir de gazetecilik yapıyorum.
Köşe yazıyorum.
.
Arkadaşım vardı babası konfeksiyoncuydu.
Babası çok istedi “dükkânı alsın, götürsün” diye.
Ama o istemedi ve bankacı oldu.
.
Başka arkadaşım kendi gibi elektrikçi olsun istedi, o olmadı ve ziraatla uğraştı.
.
Başka arkadaşım babasının yürüttüğü “Kırtasiye” işini sürdürdü.
Ama hep mutsuzdu.
“Ben futbolcu olacaktım” derdi.
.
Zamanımızda hep babalar karar verdi hakkımızda.
Bana sorarsanız “Sen ne yaptın peki?” diye.
Serbest bıraktım, “Severek ne yapmak istiyorsan onu yap” dedim.
.
Annesinin mesleğinin peşinden gitti.
Okudu, mühendis oldu.
Ama şimdi?
İş şartları dolayısı ile bambaşka bir yolda ilerliyor.
.
Hani derler ya, “Yüreğinin götürdüğü yere git” diye.
.
Ben emekli olduktan sonra yüreğimi dinledim ve kaybolan 40 yılın sonunda istediğimi elde ettim ve şimdi çok mutluyum.
.
Neden bunları anlattım?
Okuduğum bir haber beni bunları yazmaya sevk etti.
.
Benim yaşımdakiler bilir:
Durul Gence vardı.
Haberlerde duydum ki rahmetli olmuş.
.
Deniz Harp Okuluna girmiş ancak müzik sevgisi ağır basınca okulu bırakıp, hayatına müzikle devam etmiş...
Türkiye’nin ilk Rock’n Roll çalan orkestrasını kurmuş ve Türkiye’nin en büyük bateristi olarak vefat etti.
.
Her insanın hayatında benim gibi istediği veya istemediği seçenekler olmuştur.
.
Kimileri istediğine kavuştu, kimileri kavuşamadı.
.
Ayla Algan ile yaptığım bir röportajında şöyle demişti:
“İnsan hobilerini yapıyor ve üzerine para kazanıyorsa daha mutlu olur…”
.
Benim torun var 11 yaşında:
Basketbol merakı var, sabah akşam peşinden koşturuyor.
.
Yüzmeye merakı vardı ama sanırım vakti yok, gidemiyor.
Ayrıca tesis meselesi.
.
Futbola da meraklı ama azıcık kilo var müsait değil,
Müzik deseniz piyano ile barışık…
.
Yemeklerle arası iyi,
Gurme seviyesinde yeteneği var,
Yemek yapmak konusunda bilgili ve ilgili,
Şef olma ihtimali yüksek.
.
Tarihe ilgisi var,
Fen iyi,
Matematiği çözmüş,
Ama çalışmıyor.
.
Kendine güveni tavan yapmış vaziyette.
Kitap okumuyor (her ‘Z’ kuşağı gibi),
Yazmıyor,
Okula geri geri gidiyor…
.
Bu çocuk ne olacak peki?
Ben “Tiyatrocu olacağım” demiştim onun zamanında.
Ebeveynleri torunun kararını bekliyor,
Onlar da benim gibi merak ediyorlar sanırım,
“Ne olacak?” diye.
***
HAYAT GİRDABI
Sanatçıları merak ettim.
“Acaba istedikleri için mi sanatçı olmuşlardı?”
.
Aklıma çok bilinen hayatıyla Cüneyt Arkın geldi.
Öyle ya “Doktor” du kendisi.
Sonra sinema sanatçısı olmuştu.
.
Seyfi Dursunoğlu’nu bilirsiniz.
Huysuz Virjin.
SSK’da memurmuş…
Akşamları işten çıkıp, gazinoda sahne alırmış.
Sonrası malum…
.
Filiz Akın mesela “Arkeolog”muş aslında.
Ama hayali “Mimar” olmakmış.
Hayat onu sanatçı yapmış…
.
Necla Nazır, fabrikanın birinde işçisiymiş.
Ama kader ona başka türlü ağ örmüş.
.
Metin Akpınar Hukuk ve Edebiyat fakültelerini eş zamanlı bitirmiş.
Sanatçı olmasa iyi bir avukat olurmuş.
Ama sanatçılığına diyecek yok.
.
Bu gibi örnekler oldukça çok:
Gülşen Bubikoğlu, “Dansçı”,
Şener Şen, “Sınıf Öğretmeniymiş”.
.
Mabel Matiz, “Diş doktoru”,
Buğra Gülsoy “Mimar”.
.
Canan Ergüder anlatıyor:
“Türkiye’ye dönmeyi hiç düşünmüyordum. Çünkü o sırada evliydim. ‘Bıçak Sırtı’nda rol almak üzere Türkiye’ye döndüm. Sonra Erol Avcı beni ‘Bıçak Sırtı’ndan sonra, Binbir Gece’de oynatmak istedi. Ben de hayır diyemedim. Çünkü ‘Ben ne yapacağım, Amerika’ya dönüp bir daha garsonluk mu yapacağım’ dedim.”
.
Tuba Büyüküstün, “Sahne tasırımcısı”,
Şükrü Koruyucu, “Belediyede şoför”,
Alparslan Özmol, “Tezgahtar”,
Yavuz Seçkin, “Satış danışmanı”,
Hakkı Bulut, “Öğretmen”,
Necati Şaşmaz, “Turizmci”,
Mirkelam, “Mühendis”,
Cem Yılmaz, “Karikatürist”,
Tarkan, “Tezgâhtar”,
Tarık Akan, “Cankurtaran”,
Halil Ergün, “Çiftçi”,
Davut Güloğlu, “Futbolcu”,
Deniz Seki, “Güzellik uzmanı”,
Yaşar, “Turist rehberi”,
Murat Kekilli, “Hamallık”,
Muazzez Ersoy, “Tezgâhtar”,
Nuri Alço, “İlaç mümesilliği”,
Beren Saat, “İşletmeci”,
Rafet El Roman, “Müezzin”,
Hande Yener, “Tezgahtar”,
İzzet Altınmeşe, “Berber”,
Serdar Ortaç, “Tornacı”ymış meğer.
.
Dedim ya,
Çoğu kimse, hayat girdapları içinde dönüp dururken ne olacağını bilemiyor.
Rüzgârlar öylece savurup gidiyor…
“Kimi istediği dala tutunup kalıyor,
Kimi de yok olup gidiyor…”