Bugün Atamızı kaybetmemizin derin hüznünü yaşıyoruz. Her alandaki başarıları ile Türk Milletinin öncüsü olmuş liderimizi ölümünün 83. yıldönümünde saygı, sevgi ve hasretle anıyoruz.

Bugün Atamızı kaybetmemizin derin hüznünü yaşıyoruz.
Her alandaki başarıları ile Türk Milletinin öncüsü olmuş liderimizi ölümünün 83. yıldönümünde saygı, sevgi ve hasretle anıyoruz.
.
“Ey Türk gençliği!” diyerek başladığı hitabesinde özet olarak gelecekte karşılaşılacak tehlikelerden bahsederken, gençliğin dikkatli olması konusunda uyarıları mevcuttur.
.
Hitabenin sonu şöyledir:
“Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. 
Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. 

Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! 
İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! 
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”
.
Atatürk yaşadığı dönemde karşılaştığı zorlukların üstesinden geldiği gibi, gelecek ile kaygılarını da belirterek Cumhuriyeti sahiplenecek olan gençliğe de bir erken “Uyarı” bırakmıştır.
.
Bu kadar engin görüşe sahip, Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün özellikleri de büyük bir saygıyı hak ediyor zaten.
.
Emekli Tuğgeneral Dr. Haldun Solmaztürk anlatıyor:
“Atatürk’e karşı en yakınlarından O’na karşı darbe girişimi hazırlığı vardı. Atatürk, 6 yıl içinde, 6 kez bıçak sırtından geçmiş. Savaş ve imkânsızlıklar döneminde bunu başarmak hiç kolay değildi. O sıradışı bir insandı. Atatürk, ordunun siyaset dışı bırakılmasını gerçekleştirerek bunu önledi.”
.
Üreten bir insanın başına gelebilecek tüm felaketleri yaşayan Atatürk, yenilikler peşinde koşarken bir de suikastlerle de uğraşmış.
.
Sağlam temelleri olan Cumhuriyeti kurmadan önce tüm hazırlıklarını, düşüncelerini savaş esnasında bile tamamlamış.
.
Gecesini, gündüzünü ve hayatını Cumhuriyete adamış.
.
Bu sebeple bilgi yönünden daima hazır olmayı kendisine şiar edinmiş.
.
Solmaztürk anlatıyor:
“Atatürk, Nutuk ile birlikte 9 kitap yazdı. Bunların ikisini Almancadan Türkçeye çeviri olarak, diğerleri ise kendisi tarafından bizzat kaleme alınan askeri, siyasi ve medeni bilgileri içerdiği kitaplardı.
Ayrıca bir geometri kitabı da yazmıştı…”
.
Dünyadaki günlük gelişmeleri gazetelerden takip eder, siyasi, tarihi ve edebi bilgileri de bol bol kitap okuyarak edinirdi…
.
 “Benim gençlere tavsiyem, okuyun, birbirinizi insan olarak sevin. Ülke ve dünyanızı doğru algılayın” diyen Atatürk’ün kendisi, hayatı boyunca tam “3.397 kitap okumuştur.”
.
Bu kitapların oldukça fazlasının “Yabancı dillerde” olduğu da düşünülürse, önünde saygı ile eğilmeyi hak ediyor demektir.
.
Atatürk, Harbiye yıllarında şu düşünceye sahipti:
“Bir erkân-ı harp subayı muhakkak dil bilmelidir. Bunun aksini düşünmek ise büyük bir hatadır…” 
Bu sözleri O’nun yabancı dil öğrenme konusundaki düşüncelerini açıkça ortaya koymaktadır.
.
Atatürk’ün kaç dil bildiği sorusunun cevabı ise hayranlıklara vesile olmaktadır.
.
Atatürk’ün ilk yabancı dili Fransızcaymış.
Zira 1895 yılında okuduğu Selanik Askeri Rüşdiyesi mezuniyet karnesinde geçme notu, (o yıllardaki bazı derslerin değerlendirme sistemine göre) en yüksek not olan 45’tir. 
.
Atatürk’ün dönemin eğitim sisteminin gerektirdiği “Farsça ve Arapça, bunlara ilaveten öğrenimi sırasında Fransızca, Almanca ve Rusça” öğrendiği bilinmekteydi.
.
Türkiye’ye gelen Bulgar heyetleri ile birebir görüşmeler gerçekleştiren Atatürk, Bulgaristan’da askeri ataşelik görevinde bulunduğu zamanlarda o ülkedeki bazı yüksek aileler ile de yakın ilişkiler kurmuş ve bu aileler ile Bulgaristan’dan ayrıldıktan sonra da mektuplaşmalarda bulunduğunu belirtmiştir.
.
Atatürk’ün sekreteri Hasan Rıza’ya bir gün Atatürk’ün iki gecedir yatağa gitmediği, yaklaşık kırk saattir durmaksızın okumakta, sadece sade kahve içmekte ve aralarda sıcak duş aldığı iletilir. 
Hasan Rıza, Atatürk’ü kütüphanede pijamalarının üstüne robdöşambırını giymiş olarak bir kitaba kapanmış durumda bulur. Uyanık olduğuna ısrar etmesine rağmen, gözleri yorgun görünmektedir ve onları aralarda ıslak bir pamukla silmektedir. Okuduğu kitap, H.G. Wells’in “Dünya Tarihin Anahatları” adlı “İngilizce” eseridir. 
Bu eser Atatürk için bir tür ilham elçisidir. 
Bu anekdottan Atatürk’ün “İngilizce’ye de hâkim” olduğu sonucu rahatlıkla çıkarılabilir.
.
Subayların meslek bilgilerini arttırmak için meslek yayınlarının yapılmasını gerekli gören Atatürk, o yıllarda değişmiş olan “Piyade talimatnamesi”nin uygulanmasını kolaylaştırmak ister.
Berlin Askeri Üniversitesi’nin eski müdürlerinden General Litzmann’ın “Seferler Mevcudunda Takım, Bölük ve Tabur’un Muharebe Talimleri” adlı “Almanca” baskılı kitabından “Takımın Muharebe Talimi” ile “Bölüğün Muharebe Talimi” başlıklarını taşıyan 64 sayfalık bölümünü Türkçe’ye çevirir.
.
Çeşitli kaynaklardan Atatürk’ün yabancı komutanlarla veya büyükelçilerle hararetli tartışmalara katıldığını da biliyoruz.
.
Yabancı dil konusunda, Afet İnan, Atatürk’ün yabancı dillerin öğretilmesi üzerinde önemle durduğunu aktarır. 
Hatta sadece o dili değil, o dilin üniversite çapında edebiyatından, dilbilim özelliklerine kadar öğrenilmesinin gerekliliğine inandığını belirtir.
.
Sonuç olarak Atatürk, ana dili olan “Türkçe” dışında, “Almanca, Arapça, Bulgarca, Farsça, Fransızca, İngilizce ve Rusça” yı da iyi derecede biliyordu...
.
Sadece yabancı dilleri ile değil,
Kurtuluş savaşları,
Modern Türkiye için yaptığı yenilikleri,
Dünyaca kabul edilmiş saygınlığı ile 
Türk Milletinin bağrından çıkmış gerçek bir Lideri, bizlere bıraktığı paha biçilmez mirası ile yaşatarak sonsuza dek saygı ile anıyor ve anacağız…
.
Atam!
Sen rahat uyu,
Bekçisiyiz Cumhuriyetin…
.
Bir de bazı beyni bozuklar sorar akla zarar sorularıyla;
“Neler yaptı ki?” diye.
Cevap şu fıkrayla geliyor, anlayana…
.
Sınıf öğretmeni çocuklara “Atatürk neler yaptı?” diye sorarak herkesin bunları defterlerine yazıp ertesi günü ödev olarak getirmesini istemiş. 
Gelen ödevleri okumuş. 
İçlerinden sadece bir tanesi 100 almış ve o öğrencinin defterinde ise sadece tek bir satır cümle varmış: 
“Neler yapmadı ki?”