Bugün Cuma… Gelin siyaset yapalım. Uzun zamandır yazmadığımdan özlemişim sanki. Benim özlemiş olmam yetmiyor, gündemin de oluşması gerekiyor.

Bugün Cuma…
Gelin siyaset yapalım.
Uzun zamandır yazmadığımdan özlemişim sanki.
Benim özlemiş olmam yetmiyor, gündemin de oluşması gerekiyor.
.
Hani “Cennet Hurması” alırken şöyle hafiften sıkarsınız ya?
“Olmuş mu olmamış mı?” diye.
Aynen öyle.
Baktım bizim siyaset sahnesi de tam tersi:
Yumuşaklıktan, sertleşmeye geçmiş.
Yani olmuş…
.
Mehmet Barlas’ı tanımayanınız yoktur.
Yazarlık yapıyor.
Kendisini liberal olarak tanımladığından Özal döneminde bu yönde bir lakap bile edinmişti.
.
“İktidar Sevenler Partisi” üyeliğinde hep bir numara olduğunda, iktidara sahipleri oldukça sever kendisini.
.
Yazdıkları son yıllarda hiç gündem olmadı.
.
Ancak geçenlerde yazdığı bir yazı ile siyaset dünyası hop oturup, hop kalktı.
.
Şöyle diyor zat-ı muhterem:
“… gerek CHP’nin, gerek İYİ Parti’nin eskisinden farklı biçimde dikkatli davranmaları gerekiyor. Çünkü 2023 seçimleri Türkiye için geleceğe yönelik bir dönüm noktası olacaktır. 85 milyon insanın kaderini 2-3 sorumsuz politika heveslisinin gayrimeşru çabalarına kurban edemeyiz.”
.
Vay, vay, vay…
“2-3 sorumsuz politikacı” ha!
.
Buna Mehmet Bey karar vermiş bir de ahkâm kesiyor…
.
2023 seçimlerinin öneminden bahsediyor ve kılıcı muhalefet tarafını kesiyor.
İktidara bir kuruşluk laf bile etmiyor.
.
Asıl konu aslında bu da değil.
Tarif etmek istediği “Çöpsüz üzüm…”
.
Hani zamanın milli eğitim bakanının “Okullar olmasa maarifi ne güzel idare ederim” sözü var ya.
Bunun peşindeler belli.
.
Nihayetinde, “Muhalefetsiz siyaset Şam’da kayısı…” hesabı.
Kebap yani…
.
Yukarıda söylediği sözün öncesinde aba altından sopayı da gösterdi aslında ve 
liberal yapılı Mehmet Bey’ şu sözü söyleyerek herkesi ayağa kaldırdı.
.
“… Yani bir bakarsınız, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yönettiği Cumhuriyet Halk Partisi kapatılmış ve seçime girmesi yasaklanmış olabilir…”
.
İşte geldiği son nokta bu:
“Kapatmak…”
.
Buradan üç mana çıkarılabilir:
Birincisi;
Barlas’ın iktidarın daha önceki icraatlarına bakarak, ikaz olabilecek sonucu aktarması,
İkincisi ise;
İktidar kanadından aldığı bir duyumu kendi görüşü gibi aktarması,
Üçüncüsü ise;
Birilerine yapılabilecek bir aklı vermesi…
.
Her üçünün de kabul edilebilir bir tarafı yok.
.
Öyle ya!
Bu söz kısaca:
“Er meydanında yenemeyeceğini anladığın pehlivanı, bir takım ayak oyunları ile meydana çıkmadan halletmek…” demektir.
.
Düşüncesi bile anlaşılır gibi değil.
Dünyaya cumhuriyeti ile örnek olmuş koskoca bir ülkenin, demokrasisine darbe vuracak nitelikteki bu girişimin bırakın uygulanmasını, ağza bile alınması rezalettir.
.
Sırf iktidara yaranmak için;
“Leblebi gibi parti kapatılan bu ülkede, CHP kapatılmış ne yazar” manasına gelebilecek bir düşünceyi, beyin süzgecinden geçirmeden ulu orta söyleme cesareti ile kalem tutanların geldiği son nokta bu olsa gerek.
.
Yazık!
Yazık!
Yazık!
 
***
“Küfür etti!” diye başlayan feveranın sonucunda dernek ziyaretlerinin, annelerin ziyaret edilmesinin, tamamen siyasi bir hareket olduğu apaçık ortada.
.
Sorulacak soru şu:
Neden?
.
Cevap mı?
İşte bu haberde.
“Seçmene, ‘Bu pazar seçim olsa kime oy verirsiniz’ diye soruldu.
AKP % 31.8,
CHP % 30.3,
İYİ Parti % 13.1,
MHP % 6.4 çıktı.
Millet İttifakı, Cumhur İttifakı’nın 5.2 puan önünde ölçüldü.”
.
Daha iyi anlaşılmıştır herhalde.
.
Önümüzde yapılacak olan erken (veya zamanındaki) seçimde iktidarın, milliyetçi oylara oynayarak, Millet İttifakı oylarının düşürmeyi hedeflediğini görmek gerek.
.
İYİ Partinin beklenenden daha fazla atak yaparak, Millet İttifakı’na istenen desteği sağlaması ile iktidar için önlerine çıkan korkunç tablo sonucunda “Küfür Harekâtı” başlatılmış olabilir.
.
Sürekli “Provakasyon” namı ile anılanların yapamayacağı iş değil zaten.
.
Kılıçdaroğlu’nu sürekli aşağılamak, itibarsızlaştırmak için yapılan tüm söylemler boşuna değil.
Bunların hepsi bence bir korkunun sonucu…
.
İYİ Parti’ye de “Gelin Hanım”, İP” şeklindeki takılmalar da boş değil.
Zira önlerine kendilerinin durumunu gösteren “Düşüş anketleri” bunları söyletiyor.
.
Aslında CHP, ülke siyasetinde yaptığı manevralarla seçmenin önüne şimdiye kadar görülmemiş seçenekler sunmayı başardı.
.
Şöyle ki:
Yıllardan beridir yüzde 25’i aşamayan ve iktidar olması namümkün olan CHP’nin illa ki sağ oylardan bir getirisi olması gerekiyordu.
.
Seçim öncesi önüne gelen bir fırsatı iyi değerlendiren Kılıçdaroğlu, “İYİ Partiye milletvekili vererek” seçime girmesini sağladı.
.
Bu siyasi hamle, hem sağ seçmen için CHP’ye bakışı değiştirdi hem de seçim sonuçlarında meclis aritmetiğini değiştirdi.
.
Kılıçdaroğlu, siyasi hayatı boyunca alamayacağı sağ oyları yanına alıp ittifak kurarak, “Yıkılmaz” denilen bir iktidarı ilk seçimde devirmenin hesaplarını yapabiliyor.
.
Bu yazıyı okuyup hala “Hayal kuruyor” diyenlere de saygım sonsuz.
Ancak artık hayal kurma devri bitti.
Gemi karaya vurdu…
.
İnsanları sandık başında verecekleri oy için düşünmeye zorlayan, “Ekonomik çöküntü”, iktidar için son olabilir.
.
Süleyman Demirel’in, “Tencerenin deviremeyeceği hükümet yoktur” lafı boşa söylenmiş değildir.
Bu tecrübenin sesidir…
.
“Ne kötü ekonomisi? Memleket güllük gülistanlık” diyenler bu yazıyı okuyunca yarısında bırakmış olabilirler.
Ama anketlerdeki şu soruya verilen cevaplar onları, “Titretip kendilerine getirme” konusunda yardımcı olabilir.
.
Seçmenlere, “Türkiye’nin acilen çözülmesi gereken sorunları nelerdir?” diye sorulmuş.
.
Ankete katılanların yüzde 80’i şu cevabı vermiş:
“Ekonomik kriz, işsizlik ve geçim sıkıntısı”
Buna da “Tencere, tava, hava” denilecek bir durum yoktur sanırım.
.
“Türkiye’nin sorunlarını sıralar mısınız?” sorusuna seçmen şöyle cevap vermiş:
Ekonomik kriz:
Yüzde 58.9.
Enflasyon/hayat pahalılığı:
Yüzde 16.5.
İşsizlik:
Yüzde 15.1.
Adaletsizlik:
Yüzde 9.5.
Eğitim:
Yüzde 8.9.
.
Araştırmaya göre, seçmenlerin yüzde 48.5’i “Geçtiğimiz ay ödeyemediği bir faturası ya da karşılayamadığı bir zorunlu ihtiyacı olduğunu” söylemiş.
.
“Bu tablonun sorumlusu kim?” diye sorulmuş.
.
Cevaplar şöyle olmuş:
Yüzde 55.3 “Erdoğan”,
Yüzde 11 “Ekonomi bakanları”,
Yüzde 26.1 “Dış güçler”,
Yüzde 7.6 “Bilmiyorum”
.
Cevaplara bakınca şaşırdık mı?
Hayır.
.
Ekonomi bakanlarının kendine münhasır bir işlevi olduğunu, talimatı “Uzaydan aldığını sananlar” var hala.
Reis’e kondurmamak için kaçınılacak bir cevap zira.
.
İşte bunun başka örneği ise şu:
“Dış güçler…”
Oranı, insanın tüylerini dimdik ediyor:
Yüzde 26,1…
.
Hâlbuki Erdoğan başbakanlık öncesinde yaptığı bir konuşmada:
“Ülkede bir adet var. Başımız bir şey geldiğinde hemen ‘Dış güçler’ deriz. ‘Bunlar sebebiyle kalkınamıyoruz’ deriz. Doğru da olabilir ancak ben buna katılamıyorum. Eğer sizin bünyeniz sağlamsa, güçlüyse virüs hiçbir zaman size zarar veremez. Dış güçlere inanmıyorum” demişti.
.
Demek ki bu yüzde 26, Erdoğan’ın sözlerini unutmuş…
“Hatırlatayım” dedim.
.
Şu yazımı yazdığımda Dolar rekor kırmakla meşguldü.
Ekonomimizin batmasına sebep olan “Ağzını kırdığımın dış güçleri” hiç durmuyor ve sürekli bizimle uğraşıyorlar.
.
Ama bilmiyorlar ki en çok mal ihraç ettikleri ülkelerden biriyiz.
Dolar arttıkça alım gücümüz azalıyor ve mal ithal edemiyoruz.
Böylece kim zarar görüyor?
Kendileri…
.
Fındık kadar aklı olup, zerre kadar kafası çalışmayan dış güçlere de sahibiz…
Anlayacağınız “Dış güçlerimiz” bile kalitesiz
Yuh be!