Piyasada fiyatların yükselmesini önlemek için yapılan tarımsal ürün ithalatları, üreticinin zarar etmesine neden oluyor.
Piyasada fiyatların yükselmesini önlemek için yapılan tarımsal ürün ithalatları, üreticinin zarar etmesine neden oluyor. Uzun süredir tüketiciyi korumak, fahiş fiyat artışlarının önüne geçmek için yapılan ithalat uygulamaları, bazı ürünlerde dışa bağımlılığı da güçlendirmeye başladı.
Türkiye işlenebilir arazi varlığıyla, güçlü tarımsal üretimiyle kendi kendine yeter bir ülke iken, tarım ürünleri ithalatları, üretimde daralmayı beraberinde getirdi. 24 milyon hektar olan işlenen alanlar, en az 5 milyon hektar azalmış görünüyor. Bu arazilerde ekimden vazgeçiş, üretimden uzaklaşma devam ediyor. Diğer bir deyişle çiftçi tekerleğini döndüremiyor. Buğday, arpa, mercimek, nohut ve susam başta olmak üzere birçok üründe ekim alanları sürekli azalıyor.
Üretici mevsimi geldiği halde tarlasını neden ekmez sorusunun cevaplarını aramakta yarar var.
Türkiye en fazla buğday ekiyor. Buğday ekim alanları 9.5 milyon hektardan 6.5 milyon hektara düştü. Bu sene artan gübre ve tohumluk fiyatları nedeniyle daha da düşecek gibi görünüyor. Çiftçiye neden buğday ekmiyorsun diye sorduğunuzda para kazandırmıyor cevabını veriyor. Para kazanamadığı bir işe çiftçimiz neden yatırım yapsın? Oysa üretmek, insanı beslemek en keyifli iş olması gerekir.
Çok eski değil. Beş altı senedir buğday ve arpa hasat edilirken ithalat devam ediyor. Fiyatları ithal edilen ürün fiyatları belirliyor. Üç dört senedir de ithalat yanında gümrük vergi ve fonları da sıfırlanıyor. Arpada, mısırda, ayçiçeği ve yağında, yemeklik baklagillerde sıfır gümrük uygulaması devam ediyor. Üreticiyi korumaya yönelik tek bir tedbir dahi alınmıyor.
Bir yandan düzensiz pamuk, çeltik ve zeytinyağı girişleri, fiyat düzensizliklerini adeta kamçılıyor. Fiyatlar emme basma tulumba gibi. Ne olacağı belli değil. Haliyle sektörün bütün aktörleri sattığı ürünün yerine ürün koyabilme garantisinin peşine düşüyor.
Suriye’den dört sene önce yasal yollardan bir miktar, yasal olmayan yollardan çok fazla binlerce ton zeytinyağı getirilmiş, üreticiyi adeta zeytine küstürmüştü. Neticede düşen üretim fiyatları uçuruverdi. Yağ bir geliyor fiyatları kırıyor, döviz bir yükseliyor ardından fiyat artıyor. İstikrarsızlık diz boyu.
Türkiye uzun süredir et ve canlı hayvan ithal ediyor. Marketlerde et fiyatları bir türlü düşmüyor. On onbeş tane yandaş ithalatçı dünyanın dört bir tarafından canlı hayvan getiriyor. İthalat durunca kesim fiyatlarının artacağı bekleniyordu. Ancak artan yem fiyatları süt sığırcılığını ekonomik olmaktan çıkarınca, inek kesimleri başladı. Neticede hayvancılığın tamamı krize girdi.
Düzensiz ithalatlar, üreticiyi zarar ettirmek bir yana üretimden çıkmaya zorlamaktadır. Ekilmeyen tarlalar, yetmeyen et bunun en belirgin göstergesidir. Vatandaş zengin, çok et tüketiyor gibi teşhisler yapılıyor. Oysa üreteni tükeniyor memleketin.
Ekonomiyi kırılgan hale getiren Merkez Bankasının saçma sapan faiz kararları, üreteni daha çok zarara uğratıyor. Oysa üretmezsen dışa bağımlı hale gelirsin.