Dövizin yükselmesi hepimizin istemediği bir şey. O yükseldikçe, cebimizdeki paramız eriyor.

Dövizin yükselmesi hepimizin istemediği bir şey.
O yükseldikçe, cebimizdeki paramız eriyor.
.
Zira hammaddeyi ithal eden bütün üreticiler mecburen mallarına zam yapmak zorunda kalıyor.
.
Ama iktidar zam yapanlara kızıyor.
Neredeyse hepsini “Vatan Haini” ilan edecek.
.
Zira bu tip suçlama alışkanlıkları oldukça fazladır, biliriz.
.
Ama madalyona bir de şu taraftan bakalım:
“Çanakkale Köprüsü’nün geçiş fiyatı”, 24 Ekim 2016 yılında Başbakan Binali Yıldırım tarafından açıklandığında 15 Euro+KDV idi.
.
O vakitler Euro 3,35 liraymış.
.
Bizler de hemen cep telefonumuzun hesap makinesinden 15 ile 3.35’i çarptık.
50,25 lirayı bulduk.
Buna yüzde 18 KDV’si olan 9.05 lirayı ekledik.
Etti: 59.30 lira.
.
Bir otomobil için geçiş düz hesap 60 liraydı.
.
Biraz pahalıydı ama işi olanlar için idare ederdi.
.
Geldik 2021 yılına.
Köprü henüz açılmadı.
Kimi “2021 Aralık ayında”,
Kimi “2022 Mart ayında açılacak” diyor.
.
Şimdi açılmış olsa geçiş ücreti ne kadar olurdu?
Merak edeniniz var mı?
.
Ahan da hesabı:
15 Euro çarpı şimdiki kur.
15x14.5= 217.5 lira
.
Hani KDV’si?
.
217.5 (Ana para)+39.15 (%18 KDV)
Eder: 256.65 lira
.
Gelibolu’da işin var.
Yandın.
Gidiş-dönüş (Benzin hariç) 500 lira.
Yaptığın işten alacağın para 300 lira.
Yap hesabını…
.
Köprüyü yapanlar kebap.
Yattığı yerden, yaptığı işe zam geliyor.
.
“Ya geçen olmazsa kaygısı” yok.
Geçsen de ödeyeceksin,
Geçmesen de…
40.000 araç geçiş garantisi var.
.
Gözlerinizi kapayın,
Çünkü 256 lira ile 40 bini çarpacağım.
Müteahhite günlük ödenecek parayı merak ettim de…
.
Çarpıyorummm…
Çarptım…
Ve işte sonuç,
“10 milyon 240 bin lira” her gün ödenecek…
(Bugünkü kurdan hesaplanırsa tabi. Yarın ne olacağı belli değil. Zira aralık ayında faiz düşürüleceğinin söylenmesi üzerine döviz şimdiden atak yaptı.)
.
“Haydi len olur mu öyle şey!” dedin, parayı ödemedin…
İhtilafa düştün.
.
Sözleşmeye göre anlaşmazlıklarda İngiliz Mahkemeleri yetkili iyi mi?
.
Can Ataklı dün söyledi:
“Biz köprüye karşı değiliz. Karşı çıktığımız şey şu: Alman 2 liraya yaparken, biz neden 5 liraya yapıyoruz?”
Soru bu?
.
Bunu da iktidarcılar cevaplasın gari…
 
SEYİD ONBAŞI
Uzun zamandan beri Kilitbahir tarafına gitmemiştim.
Hele o kalenin önünden geçip, Zargana Plajına hiç geçmedim desem yeridir.
.
Gençliğimizde neredeyse mekân tutmuştuk.
Denizi ile Çanakkale’nin mutena yerlerinden biriydi.
.
O yolun ilerisinde Seyid Onbaşı’nın bir heykeli vardı.
Top mermisini kucaklamış şekliyle.
.
Tarihçiler defalarca “Seyid Onbaşı’nın mermiyi o vaziyette değil, sırtına alarak taşıdığı” konusunda uyarı yapmıştı.
.
Hatta bu şeklinin Çin Malı hediyelik eşyalarda kullanıldığını ve kesinlikle yanlış olduğu açıklanmıştı.
.
Ben de birkaç defa o konuya değinmiş ve doğrusu neyse o şekliyle değiştirilmesi yönünde bir yazı yazmıştım.
.
Sonra ne oldu bilmiyordum.
.
Ancak dün alan kılavuzu bir arkadaşım rehberliğini yaptığı bir grupla o heykelin altında çektirdiği fotoğrafı sosyal medyadan yayınlayınca gördüm ki, değişmemiş.
.
Milyonlarca bütçesi olan bir başkanlığın, böylesi bir durumu izah etmesi gerekmez mi?
Tarihçiler mi bilemiyor?
Yoksa Alan Başkanlığı mı biliyor?
.
Hani bir cevap gelse de bilsek…
 
***
YUMURTACI
Sosyal medyada bir hikâye okudum.
Anlamlıydı.
.
Önce şunu okuyun.
.
Yumurta satan bir adam sokağın köşesinde oturmuştu.
Zengin olduğu her halinden belli bir kadın ona yaklaştı:
-“Yumurtaları ne kadara satıyorsun?” diye sordu.
Yaşlı adam cevap verdi,
-“Tanesi 1 lira hanımefendi” deyince,
-“5 liraya 8 yumurta alacağım, yoksa gideceğim.”
Yaşlı satıcı şöyle cevap verdi:
-“Gel istediğin fiyata al. Belki de bu iyi bir başlangıç olur çünkü bugün tek bir yumurta bile satamadım…”
Yumurtaları aldı ve kazandığını hissederek çekip gitti.
Süslü arabasına bindi ve arkadaşıyla lüks bir restorana gitti.
Orada o ve arkadaşı, istedikleri her şeyi sipariş ettiler.
Biraz yediler ve sipariş ettikleri birçok şeyi de yemeden bıraktılar.
Sonra hesabı istedi.
Fatura ona 450 liraya mal oldu.
500 lira verdi ve “Üstü kalsın” dedi!
.
Hikâye kısmı burada bitiyor.
.
Sonuç:
Bizler neden,
Mütevazı olmamız gereken yerde acımasız,
Dengeli olmamız gereken yerde cömert oluyoruz?
Acaba?
 
***
OKULLAR TATİL
Dün okullar aşırı rüzgâr sebebi ile tatil edildi.
Öyle ya,
Sokaklarda gezmek pek akıl karı değildi.
Hele kendisini koruyamayacak olan çocuklar için kâbus olabilirdi.
.
Tatil edilmesi kadar doğal bir karar olamazdı.
.
Ancak,
Çalışan aileler ne yapacak?
.
Kendisi işe giden anne ve baba çocuklarını ne yapacak?
.
Kendileri işe, çocukları okula giderken iyiydi.
Ama böylesi bir beklenmedik tatil durumda?
.
Valilikler, çocuğu (6-9) yaş aralığında olup okula giden ailelerden bir tanesine idari izin vermeli bence.
.
Hatta işyerlerinde çalışanların bilgileri çıkarılmalı, liste yapılmalı ve uygulanmalı…
.
Devlet her ayrıntıyı düşünmeli ve uygulamalı…
 
***
BELA NEREDEN GELİYOR?
Hava durumu pek iç açıcı değil.
Rüzgâr, fırtına, şiddetli yağmur.
Bir yandan deprem,
Yaz aylarında yangınlar,
v.s.
.
Doğal felaketler üst üste geliyor.
Son yıllarda bire bir yaşıyoruz.
.
Soru şu:
Bunlar gelmeye devam edecek mi?
Gelecekse sebep ne?
.
İki cevap var:
İnsanoğlunun kirlettiği dünya yüzünden mi?
Yoksa dünyada binlerce yıldır süren bir döngü mü?
.
İnsanoğlu yüzündense, önlem paketleri bir işe yaramıyor, görüyoruz.
Gözünü hırs bürümüş insanlar, iktidarlar aynı gemide olduğunu unutup, sürekli doğaya saldırıyorlar.
.
Yok, bu bir döngü ise,
O da bize mi denk geldi yani?
.
Milyonlarca yıl yaşında olan dünyada 70 yıl ömür süreceğiz, bütün olumsuzluklar bize mi yani?
.
Şöyle düşünmek istemiyorum:
“Allah bizim belamızı vermiş, haberimiz yok…”
..
Ahrette melek ile yapılan bir sorgu sırasında geçen bir konuşma:
-“Bu bir döngü değil miydi yani?”
-“Hayır değildi. Kendi kendinize yaptınız…”
-“Ama efendim, bizi yönetenler yüzünden hayatımızı yaşayamadık? Çevreyi korumadılar, kanunları uygulamadılar… Şikâyetçiyim onlardan…”
-“Ulan köftehor, başınızdakileri biz mi seçtik? Kendi hür iradenizle gidip oy vermediniz mi?”
-“Verdik”
-“O halde bizi ne suçluyorsun?”
-“Haklısınız. Biz kendi belamızı bulmuşuz…”