Geçtiğimiz cuma günü 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü idi. İnsan hak ve hukukunun her geçen gün kötüye gittiği bir asır yaşıyoruz.
Geçtiğimiz cuma günü 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü idi. İnsan hak ve hukukunun her geçen gün kötüye gittiği bir asır yaşıyoruz. Nitekim insanoğlu insan haklarını hala tartışıyor. Güçlünün hakkı sürekli öncelikli olduğu veya güçlü her konuda haklı çıktığı için insan haklarının geliştirilmesiyle ilgili çalışmalar sonlanacak gibi görünmüyor.
Dünyada insanın insana uyguladığı baskılar, üstünlük kurma çabaları sonucu oluşan adaletsizlikleri ortadan kaldırmayı amaçlayan ve insan haklarını geliştirmeye yönelik o kadar çok günümüz ve haftamız var ki. Yapılan etkinliklerle insan hak ve hukuku sürekli gündemde tutulmasına rağmen bir türlü yeterli gelişme sağlanamıyor. Çünkü insanlar toplu hareket etmediği sürece, kayırmacılık devam için hak ve hukuk ihlalleri devam ediyor.
İnsanın hakkı önemli elbette. Yaratılan her canlının yaşamaya hakkı olduğu gibi, diğer bir canlının yaşam haklarına dokunmadan içinden geldiği şekilde yaşamını sürdürme hakkı da vardır. Garip ama gerçek olan dünya üzerinde hep insan, insana hak aratır olmuştur.
İnsan insanın hakkını gasp ettikçe hak aramak yaratılışında var gibi görünüyor. İnsan var olduğundan bu yana sürekli gelişme ve yaşam alanını genişletme çabası içerisinde yaşıyor. Haliyle sürekli olarak kendi dışındaki insan ve diğer canlılara baskı kuruyor. Hakça paylaşmak yerine egosunun gücüne yeniliyor. Ego güçlendikçe hak gaspı da büyüyor. Gasp edenler güçlü olduklarından hakları yenen, mağdur olan insanların çilesi bir türlü bitmiyor.
İnsanlık birbiri üzerinde baskı kurma ve yaşam alanlarını artırma çabaları içerisinde iken öyle bir noktaya gidiyor ki kendi neslini tüketiyor. Geçmişte de büyük savaşlar büyük insan kitlelerini yok etmiştir. Şimdi yerinden yurdundan ediyor.
Yaşamak ve yaşamak için çaba göstermek aslında insanın en doğal hakkıdır. Özelde temel hak ve özgürlüklere sahip olmasıdır. Dünyanın neresinde olursa olsun temel hak ve özgürlüklerin gelişimi insanın gelişimiyle yakından ilgilidir. Hemen bütün kültürlerin oluşturduğu gelenek ve görenekler içerisinde temel hak ve özgürlüklere aykırı tutumlar olsa da, insan farkına vardıkça bunları değiştirme gereği duymaktadır.
Temel hak ve özgürlükler her ne kadar yasalarla güvence altına alınmış olsa da, kişisel mağduriyetler ortaya çıkabilmektedir. Burada önemli olan mağduriyetlerin de önüne geçebilecek, en azından caydırıcı yasal önlemlerin de alınmasıdır. Telafisi imkansız uygulamalar çoğu zaman insanın temel hak ve özgürlüklerine zarar verebilmektedir.
Aslında insanın kişi hakkını ihlal eden davranışları, kendisi için istemediklerini başkalarına dayatmaya çalışmasıyla özdeştir. Din, dil, ırk veya herhangi bir özellik itibariyle farklılıkları insanoğlunun sahip olduğu zenginlikleridir. Siyasi farklılıklar da insan olmanın zenginlikleri içerinde değerlendirilir. Hiçbir zaman siyasi görüşünden dolayı bir insan haksızlığa maruz bırakılmamalıdır. Bu durum insan olmanın erdemidir. Aksi halde gasp edilen haklarla varılacak olumlu bir nokta yoktur. İnsan hakkının gasp edildiği toplumlar, bütünüyle çökmektedir. Temel hak ve özgürlüklerin korunmasında önemli olan tüm insanların, insan merkezli bir duruş sergileyebilmesidir.