Ulusların geleceklerine yaptıkları yatırımların başında eğitim ve araştırma uygulamaları gelmektedir.
Ulusların geleceklerine yaptıkları yatırımların başında eğitim ve araştırma uygulamaları gelmektedir. Her ülke, bulunduğu dünya coğrafyası içerisinde sahip olduğu değerlere ve dünyanın gelişimine bağlı olarak kendi ulusunun refahını artırma planları yapmaktadır.
İnsanın yaşam standartlarını yükseltmek teknolojinin gelişimiyle mümkün olmaktadır. Silah teknolojisi dışında, hemen bütün teknolojiler insanların yaşam seviyesini yükseltmek ve daha rahat bir gelecek hazırlamak üzerine üretilmektedir.
İleri düzeyde, çağın gereklerine uygun bilgi ve teknolojiye ulaşmak, vatandaşların hayatın içinde daha çok yer almaları amacıyla, yurtdışı eğitim, yabancı dilde eğitim gibi çeşitli alternatifleri de kullanmaktadır.
Tarımsal üretimde yirmi-otuz sene önce kendi kendisine yeten ender ülkelerden biri iken, tarımsal ürün ithalatıyla beslene bir ülke durumuna gelmiştir. Artan nüfusun beslenmesi için gösterilen çalışmalar, üretimi artırma çabaları ithalat politikalarıyla heba edilmiştir.
Tarımsal üretimin artması için ileri teknoloji kullanımıyla ilgili yoğun çalışmalar yapılmış, pek çok bitki ve hayvan türünde yüksek verimli yeni çeşit ve ırklar geliştirilmiştir. Diğer sektörlerde olduğu gibi, tarımsal üretimde de verimliliğin artırılması için gelişmiş dünyadan örnekler alınmıştır. Ülkenin bulunduğu coğrafyaya, ekolojik koşullara uygun özgün değerler yaratmak yerine transfer yoluna gidilmiştir.
Kendilerine özgün bilimsel değer üretemeyen uluslar, gelişmek için bilgiyi transfer etmek zorundadırlar. Bilgi transferine mecbur kalmak, beraberinde teknoloji transferini de zorunlu hale getirmektedir.
Geçtiğimiz hafta eski adıyla “yerli malı haftasıydı”. Her yıl olduğu gibi yine ilköğretim okullarında, meyve, çerez, pasta, börek ve içeceklerle kutlanmış, çocuklar bilinçlendirilmiştir. Yıllardır bilinçlendiriliyorlar ama büyüyünce ithal malı tercih ediyorlar.
Tarımda ne kadar yerli malı kullanıyoruz diye sorgulayacak olursak neden kendi kendimizi besleyemediğimiz, kaynaklarımızın verim potansiyelleri yüksek olmasına rağmen tarımsal ürün ithal ettiğimiz ortaya çıkmaktadır.
Tarımsal üretimde anahtar sayılan tohumluk alanında yerli üretim neredeyse kalmamıştır. Buğday ve arpa başta olmak üzere, birçok kültür bitkisinin anavatanı Anadolu olduğu halde, yurtdışından getirilen çeşitler yetiştirilmektedir. Şeftali, kayısı, armut, erik, kiraz, vişne, ayva türlerinin de merkezi Anadolu ama yerli çeşitlerimiz içlerinde çok az. Kullandığımız yabancı çeşitler icat olmayıp, hepsi kökenini Anadolu’dan almaktadır.
Yılda 5 milyon ton civarında gübre kullanıyoruz verimi artırmak için. Hem devletin, hem özel sektörün önemli gübre yatırımları var. Ancak, kullandığımız gübrenin tamamını ithal ediyoruz, üretecek her türlü bilgi ve teknolojiye sahip olduğumuz halde.
Makina ve sulama donanımları da %80 oranında dışarıdan ithal edilmektedir. Traktör, biçerdöver, damlama sulama sistemleri, mibzerler, sayabileceğimiz çok sayıda malzeme dışarıdan gelmektedir. Benzer şekilde tarım ilaçlarında, ürün işleme ve depolama araçlarında da dışa bağımlılık yüksek düzeylerdedir. Elektriğimizi bile ithal doğalgazla üretiliyoruz.
Türkiye’de bugün, tarımsal alanda, tohumluktan gübreye, traktörden tekstil sektörüne kadar hemen bütün alanlarda kendimize özgün teknolojiyi üretecek bilgi fazlasıyla bulunmaktadır. Bilginin ürüne dönüşmesi, araştırma ve geliştirme çalışmalarına değer verilmesi, bilgi üretimine verilen önemin artmasıyla mümkündür.
Tekel 2000 sigarası yerli üretimdir. Ancak, üretiminde kullanılan tütün yurtdışından ithal edilmektedir. Marlboro sigarası yabancı kökenlidir. Üretiminde kullanılan tütün Düzce’de yetiştirilmektedir. Hangisi yerli bilmiyoruz.