Geçenlerde yazdığım yazıda “Artık Çanakkale’de taksi bulmak zor” demiştim. Aslında tüm ülkenin sorunuymuş.
Geçenlerde yazdığım yazıda “Artık Çanakkale’de taksi bulmak zor” demiştim.
Aslında tüm ülkenin sorunuymuş.
Şehiriçi ulaşımda önemli bir yer tutan taksiler millete ucuza geliyor olsa gerek, duraklarda taksi bulmak oldukça zor.
Durum böyle olunca da taksi esnafının da yüzü gülüyor haliyle.
Aman, işler iyi olsun da…
.
Ancak benim bu gün değineceğim konu başka.
Son günlerde bizim taksilere bir haller oldu.
Şehir içinde yüksek hız yaparken görüyorum kendilerini.
.
Acaba diyorum:
“Durağa yetişmek için mi?”
.
Bir tane olsa neyse, gördüklerimin çoğu bu şekilde ve yapılmaması gereken hız sınırında.
.
Yaklaşık 2 hafta önce fotoğrafını da çektiğim kaza yapmış taksinin, en az 120 yaptığını şahitler anlatmıştı da, şaşırmıştım.
Sabah sabah trafiğin neredeyse olmadığı bir saatte de olsa, bu şeklide hız yapılması akıl karı değildi tabi.
.
Buradan kendilerine şunu diyorum:
“Acele etmeyin, hem can taşıyorsunuz, hem cana mal olabilirsiniz Allah korusun! Siz profesyonel şoförler olarak halka örnek olmalısınız. Bu yollar aslında sizin, ekmek yediğiniz yer. Öncelikle siz sahip çıkın lütfen…”
***
HAYDİ ÖNLEME!
Omikron süratle yayılan bir varyant.
Bunu her yetkili ağızdan duyuyorum.
.
İsrail’de bile (ki virüse karşı en çabuk ve en etkili önlem alabilen bir ülke) 10 günde 4 katına çıkarak günlük 3500 vakaya ulaşılmış.
.
Böyle gittiği takdirde, test yapmaya bile yetişemeyeceklerini açıklamışlar.
.
Bill Gates ise “Omicron tarihteki tüm virüslerden daha hızlı yayılıyor. Yakında dünyanın her ülkesinde olacak” demişti.
.
Avrupa’da çoğu ülke acil koduyla önlemler alıp, kapılarını kapatırken, Amerika çoktan beri yasaklara başlamıştı.
.
Bizim sağlık bakanımız da sürekli uyarlarda bulunmasına rağmen iktidarımız kulağının üzerine yattı ve hala “Tık” yok.
.
Bazı illerin valileri önlem alınması doğrultusunda harekete geçse de ülkemizde kimsenin umurunda değil.
.
“Nah” buraya yazıyorum, yakında başımız virüsle ilgili büyük belada olacak.
Ve bunun suçu da kesin “Dış minnaklara” bağlanacak…
***
KISKANAN AVRUPA
Beklenen oldu ve sonunda enflasyon rakamları açıklandı.
.
Enflasyon Araştırma Grubu’na (ENAG) göre:
Yıllık enflasyon yüzde 82,81.
Türkiye İstatistik Kurumu’na (TUİK) göre:
Yıllık enflasyon yüzde 36,08…
.
Arada: “Yüzde 46.73 fark var.”
.
Yahu arada 3-5 fark olur anlarız.
Bu ne?
.
Emekliler bu rakamları dört gözle bekliyorlardı
Öyle ya.
Açıklanan rakamlara göre hesap yapılacak ve alacakları maaşlar belirlenecekti.
.
Hesaplar yapıldı.
Beklenen maaş artışı hesaplandı.
Verilere göre maaşlara yüzde 25-28 civarında zam geldi.
.
Ancak hükümetin verdiği söze göre enflasyonun üzerinde ek zam yapılacaktı.
Hele ki AK Parti Grup Başkan Vekili Cahit Özkan, “Emekliye yapılacak maaş zammı, asgari ücrete yapılan yüzde 50’lik zamma yakın olacak” demişti.
.
“Hasretle,
Dikkatle,
Özlemle ve
Merakla” bekliyoruz bakalım bu durumda:
“Emeklilere yapılacak zam yüzde kaç olacak?”
.
Tabi ENAG’ın açıkladığı rakamlara göre enflasyon yüzde 80 olduğundan, AK Parti’nin vermeyi taahhüt ettiği yüzde 50 zam devede kulak kalacak o ayrı.
.
Elektriğe bile yüzde 130’un geldiği noktada emekliye yapılacak bu zamların hiçbir değeri yok.
.
Evlere gelecek olan doğalgaz ve elektrik faturalarından sonra zamların işe yaramadığı ortaya çıkacak,
Marketlerde yaşanan alım gücü düşüklüğüne çare olmadığı da belli olacak.
Yıllık enflasyonun yüzde 36.08 olmasının başka bir anlamı daha var.
Bu da, AK Parti iktidarının 20 yılda geldiği nokta.
.
2002’den beri belirlenen en yüksek enflasyon oranı.
.
Şimdi bunu:
Global krize,
Pandemilere,
Dış güçlere,
İç güçlere,
Muhalefete,
HDP’ye,
Amerika’ya
Büyüme hızına,
Sebep ve sonuca bağlamanın anlamı yok.
Tek bir açıklaması var:
Beceriksizlik…
.
Her daim dediğim gibi:
20 yıldır tek başına iktidar olan bir iktidarın geldiği noktada:
“İşte memleketin hali…”
.
Sanayiciler ayakta,
Odalar ayakta,
Esnaf ayakta,
Çalışanlar ayakta,
Emekliler ayakta,
Öğrenciler ayakta…
.
Eee?
Hani 2023?
.
Hani kıskanan Avrupa?
Hani?
.
Nedense aklıma bir fıkra geliverdi, yazmadan geçemeyeceğim.
.
Adamın biri otobana ters yönden girmiş, dinlemekte olduğu radyodan bir anons: “Dikkat bir araba 23 nolu otobana ters girmiştir!” diye uyarıyor.
Adam kızarak: “Yahu ne bir arabası; baksana hepsi ters geliyor…”
***
DAHA ÇOK ÇALIŞIYORMUŞ
İşimiz gereği sokaklardayız.
Bana sorulan aynı sorular:
“Ne olacak bu memleketin hali?
Erken seçim olacak mı?
Bu iktidardan ne zaman kurtulacağız?”
.
Bu soruları soranlar cevapları biliyor da, beni sınıyorlar aslında.
Veya cevaplarına yandaş arıyorlar.
.
Memleketin hali ortada.
“Ben memnunum arkadaş” diye sokakta bağıracak bir kişi yok.
Ülkemizde yaşayan ve Euro maaş alan Almanya emeklisi Ahmet ağabey hariç tabi.
Onun işi kebap.
Döviz arttıkça maaşa zam geliyor.
Sonra diyor ki:
“Allah razı olsun Reis’ten… Oyum AKP’ye…”
.
Gelelim erken seçim kısmına.
Bu ülkede 60 senedir yaşayan ve 66’ncı Hükümetin bizi yönettiği Türkiye’de oldukça fazla hükümet görmüş biri olarak şunu derim:
“Eğer işçi-memura zam yapılıyorsa seçim yaklaşmıştır…”
.
Fakat Turgut Özal’ın şu sözü de vardır:
“Ben seçimden önce zam yapacak kadar (elektrik-benzini kast ediyor) enayi miyim…”
.
Eğer elektriğe, doğalgaza zam yapılıyorsa seçim yakında değildir.
Ama emekliye, memura ve asgari ücretliye beklenenin üzerinde zam yapılıyorsa seçim yakındır.
.
Bu iki veriye bakarak kesin bir şey söylemek mümkün değil.
.
Ancak;
Muhalefet tam gardını almadan mart ayı için bir “Baskın seçim” yapılabilir.
.
Millet elektrik ve doğalgaza yapılan zamların etkisini fazla anlamadan,
Mart ayında Çanakkale Köprüsü gibi yol, köprü, liman ve tünel açılışları, Türk arabası TOGG’un tanıtımı ile şov yapılıp ve de üzerine “Bay Kemal’in hayali yetmez” denilerek, bir seçim kampanyası sürdürülebilir.
.
Belki de sıcak yaz aylarının getirdiği ucuzluktan faydalanılarak “Gördünüz mü? Ne dediysek oldu” şeklindeki bir propagandanın arkasında da seçime gidilebilir.
.
Seçimin zamanında yapılması durumunda Erdoğan’ın aday olamayacağı belliyken, bu tercihin yapılması pek uygun gelmiyor.
Ama bir formül bulunup adaylığı sağlanırsa onu bilemem.
.
“Bu iktidardan ne zaman kurtulacağız?” sorusunun cevabına gelince verdiğim cevap şu:
“İnsanlar gerçekten kurtulmak istiyorsa bunun yolu bellidir: Sandık…”
.
Türkiye’de her iki kişiden biri bu iktidara oy vermişken sorulduğunda, sürekli “Ben vermedim” şeklinde cevap alınıyorsa insanımızda bir problem var demektir.
.
İşte bizler, bu problemi aştığımızda ve sandığa gidip duygularımızla değil, gerçeklerle yüzleşip oy kullandığımızda iktidarın devam edip edemeyeceği ortaya çıkacaktır.
.
Bu kadar memnuniyetsiz insan varken, iktidarın hala şansının olup, olmamasını da her vatandaş kendisine sormalıdır.
.
Babadan CHP’li veya Demokrat Partililerin oy değişiminde zorluk yaşaması bir gelenektir.
.
“Kime vereceğiz?” gibi bir soruya verilecek en iyi cevabı şu fıkrayla anlatmaya çalışayım:
.
Nasreddin hocaya eşi sormuş:
“Hocam yeni evlendik. Kime görüneyim, kime görünmeyeyim?”
Görücü usulü ile evlenmiş olan Hoca oldukça çirkin olan karının suratına bakmış ve:
“Bana görünme de kime görünürsen görün…” demiş.
.
Ortada bir gerçekte var.
20 yıldır bu iktidar bizi idare ediyor.
“Peki neden bu hale geldik?” diye soranlara da bir fıkra yazıyorum...
Artık ne anlarsanız…
.
Temel Karayolları Müdürlüğünde işe başlamış.
Görevi de yol üzerinde bulunan şeritleri boyamakmış.
Birkaç gün boyunca bu işini sürdürmüş ve bir gün amiri Dursun, Temel’in yanına gelip demiş ki:
“Yahu Temel 5 gündür bu yolda çalışıyorsun. Birinci gün 700, ikinci gün 500, üçüncü gün 400, dördüncü gün 200, beşinci ve bugün de 100 metre boyamışsın. Yani her geçen gün tembelleşmişsin. Sebebi nedir?”
Temel gayet saf cevap vermiş:
“Olur mu hiç amirim? Aksine daha çok çalışıyorum ama her geçen gün boya kutusundan daha çok uzaklaşıyorum…”