İktidar sayesinde bazı imtiyazlar ve menfaatler kazanan şahıslar bedelini öderken saçmalayıp gidiyorlar.
Ömer Seyfettin’in Diyet hikâyesinde kılıç ustası Koca Ali bir iftiraya kurban gider. Diyetini ödemek üzere Kasap Mehmet’in yanında çalışmaya başlar. Çalışma karşılığında elini kurtarmıştır ama kasabın çok ağır davranışlarına maruz kalır. Sonunda dayanamaz ve satır ile bileğinden elini keser ve al diyetini diyerek kasabın suratına atar ve diyetten kurtulur. Artık öyle babayiğitler yok.
Siyaset dünyasında da ne yazık ki benzerlerini sıklıkla görüyoruz. Kötü giden ekonomiyi aklamaya paklamaya çalışan o kadar çok çakma uzman ortaya çıkmaya başladı ki. Bunlar adeta birbirleriyle yarışıyorlar. Bazıları diyet ödüyor, bazıları da ben buradayım, kulunuz köleniz olmaya hazırım mesajları vermeye çalışıyor.
Geçenlerde bir partinin lideri, iktidar sahipleri sayesinde milletvekili olunca, nasıl daha ucuz et yenebileceğini söyleyiverdi. Vatandaş et pahalı olduğu için et alamıyorum diye üzülmesin, kuzu kessin daha ucuza gelir manasında açıklama yapıverdi. Aklı var olsun. Et alacak kadar parası olmayan vatandaş, en az 20 kilo gelen bir kuzuyu alıp keserse daha ucuza et yemiş olur. Garibanla ancak bu kadar dalga geçilir.
Bu fikirden yola çıkarak neler yapılır neler. Mazot çok pahalı diye arabaya mazot alamıyorsan, benzin istasyonu alıp mazotu ucuza getirmek mümkün.
Canın dana eti mi istedi, dana eti pahalı ise, kes bir dana daha ucuza gelsin. Kasabı satın almak da iyi bir fikir sayılabilir.
Ne günlere kaldık. Nasıl profesör oldu bilinmez ama iktidarın uygulamalarını savunmak için sinekten yağ çıkarmaya çalışan bir çakma akademisyen, Almanya’da benzin ve mazotun bizdekinden daha pahalı olduğunu, Türk milletinin daha ucuz akaryakıt kullandığı söyleyiverdi. Halinize şükredin diyor. Almanya’nın parası Türk Lirasının tam 15 katı ama bunu anlayacak beyni yok. Almanya’da asgari ücretle çalışan bir kişi, aylığıyla 1 tondan fazla mazot alabiliyor, buna da aklı ermiyor.
Kendini akıllı zanneden bir belediye başkanı da yastık altındaki altınların bankaya konulmasını, bunların varlık fonuna destek sağlamasını istedi. Düğüne nişana giderken içinden bir küçük altın alır takınızı yaparsınız deyiverdi. Sıkıysa hanımların kollarındaki bilezikleri çıkarsınlar da koysunlar.
Akıldan uzakların siyasi manevraları bitmek tükenmek bilmiyor. Bir milletvekilin sözlüsü ile çekilmiş fotoğrafları servis ediliyor ve Millet İttifakına bel altı vurmaya çalışılıyor. Fotoğraf dönemin Başbakanının valilere ‘teröristlerin üzerlerine gitmeyin’ talimatı verdiği dönemde çekilmiş. Fotoğrafın tarihi, Barzani’nin şeref konuğu olduğu, resim çekildiği, resmi törenle devlet başkanı gibi karşılandığı dönemlere, açılım sürecine denk geliyor. Diyarbakır’da mektupların okunduğu mitingden kısa süre sonrasına denk geliyor. Çok daha sonra bütün güvenlik soruşturmalarından geçen ve temiz sicille vekil adayı olan ve seçilen kişi üzerinden güdülen siyaset tam bir trajedidir. Akıl tutulması deyimi bile yetmiyor. O zamanlarda başkası mı iktidardaydı? Yetkileri kim kullanıyordu?
Bu kadar aklı yitik bir arada olursa kuzu ne yapsın.