İleri ülkeler işi Allah’a şansa bırakmamışlar.
Gökçeada’da arazide gezinirken bir Rum bakın bu alman köprüsü demişti. Kuru bir dere yatağı maden aramışlar. Yine böyle Türkiye’nin herhangi bir yerinde maden işleri ile meşgul iken yakınlarında bir keçi çobanı otlatmakta olduğu keçi sürüsüne telaşla kırrrç, pııırç diyerek oradan uzaklaştığını biraz sonra havada hiçbir emare yokken birden bulutlanıp yağmur yağmaya başlıyor. Ertesi gün yine çobanın yanına gidiyorlar. Bazı sorular soruyorlar. Çoban ben diyor ilkokullar 3 sene idi sonra 5’e çıktı. 3 yıllık ilkokul mezunuyum öğretmen pek yoktu eğitmende okudum ancak okumam yazmam var peki bizim barometreler hiç yağmur göstermiyordu sen nasıl anladın. Ben barometre bilmem keçi yağmuru pek sevmez kuyruğunu aşağı kıvırdı mı hiç şaşmaz telaşım oydu demiş. Ülkemizde de uzun zamandan beri yağmur yok. Göl yakınında bir köy köylüler her sene şu kadar balık tutar satardık bu sene göl kurumaya döndü. Bir çok kesim şu kadar günlük suyumuz kaldı. İyi güzelde taşınan alüvyonlu topraklar sayesinde barajlar, göller neredeyse dümdüz hale gelmiş hep birlikte karar verip toplanıp o biriken son derece kuvvetli toprakları tarlalarımıza taşısak gölleri çukurlaştırıp daha fazla su birikimini sağlasak buna dair fikir yürütüp bir şeyler yapsak her halde çok iyi olurdu. 11 Aralık Cuma namazı sonrası bütün beldelerde yağmur duası yapıldı ve Cumartesi Pazar devamlı yağış oldu. Ama uzmanlar bu yağmurun barajlara %3 katkısı oldu diyor. 3 gün sonra Deniz Bilimlerinden bir uzman dünyanın ısındığını ileriki yıllarda daha kurak geçeceğini şimdiden toprak içinde çok geniş ve derin sarnıçlar yapıp suyun buharlaşmasını önlemek. Bir TV kanalda ilahiyat fakültesi öğretim üyeleri duaların kutsallığından bahsediyor. Bir tarafta Muhalif gazete köşe yazarı Yılmaz Özdil’i dalga geçer gibi konuştuğunu gösteriyor. Bu muhalefetleri yapıcı ten kit olarak kabul etmeli. Ancak laf üretiyoruz. Dipsiz kile boş ambar derler. İşimiz duaya kalmış siyaset bizleri o hale getirmiş ki beklentilerimiz Allah’a devlete kalmış onlar verirse ne ala ama yine de çok olumlu şeylerde yaşıyoruz. TRT’nin ekonomi kanallarında üretimde tarladan sofraya programları bir çok alanda birleşip kalitesi mal üretip dünya pazarlarında sergileyip ülkemize büyük katkıda bulunuyoruz. Geçen gün Niğde’de elma hasatı yapılıyor. 7-8 ayrı çeşit elmayı dış ülkelere pazarlıyoruz. Dünyayı biz doğuruyoruz. Elmaların orta yerleri iyice küçülmüş lezzetleri arttırılmış ve gittikçe de daha bilinçlenip daha fazla üretim kaliteli arttıracağımızdan asla şüphemiz olmayacak. Aklıma geldi çoban diyor ki bu keçiler adeta psikolog bununla bazen üzüntün olur oturur bir sigara arkana gelir bununla şapkanı itekler kırç dinine yandımın pallarası seni bana parayla mı verdiler dersin kaçar görünüp hemen döner iki arka ayağının üstüne dikilir 2 metre kadar öteden seni toslama işaretleri yapar seni bir yerde üzüntünü dağıtır. Okurlara selam olsun.