Tarımsal üretimde gönüllülük hızlı bir şekilde ölüyor.

Çiftçi borca battıkça üretimden vazgeçiyor. Ekili alan miktarındaki azalma, siyasi erkin memuru gibi davranan istatistik kurumlarının da rakamlarına yansıyor.
Banka ve diğer kredi kuruluşlarının verileri de çiftçinin uzun süredir kredi kullanmak suretiyle üretim yapmaya çalıştığını gösteriyor.
İpotekli tarım arazisinde son yıllarda adeta bir patlama yaşanıyor. Memleketin tahıl ambarı olarak üne sahip Konya ovası ipotekli arazi sayısı ile birinci sırada yer alıyor. Konya’da ipotekli tarla sayısı 152 bine dayanmış durumda. İpotekli tarla sayısı yönünden ikinci sırayı 143 bin tarla ile Manisa izliyor. Üçüncü sırada da yaklaşık 109 bin tarla ile İzmir bulunuyor.
İpotekli tarım arazisi miktarı ile de Konya ilk sırada yer alıyor. Parsel sayısında gerilerde bulunan Şanlıurfa ipotekli tarım alanı yönünden ikinci sırada yer alıyor. Sadece Konya, Şanlıurfa ve Ankara’da ipotek konan tarım arazisi miktarı 9 milyon dekara yaklaşıyor. Bu alan Türkiye’nin ayçiçeği, mısır ve pamuk ekim alanlarından çok daha fazla.
İpotekli tarım arazilerinin parasal değeri de dikkati çekiyor. Sadece İstanbul’da ipotekli arazilerin parasal değeri 571 milyar liranın üzerinde.
Çiftçilerin neredeyse dörtte biri ayni veya nakti kredi kullanmış ve borçlu durumda görünüyor. Konya’da tarlası ipotekli çiftçi sayısı 100 binin üzerinde. Bu rakam Manisa’da 90 bin, İzmir’de 78 bin civarında bulunuyor.
Borcunu ödeyemeyip, tarlası satışa çıkarılan çiftçi sayısı da az değil. Konya, Bursa, Kırklareli gibi illerde çok sayıda üreticinin arazisi satıldı.
İpotekli tarla arazisi varlığı 40 milyon dekar civarında. Neredeyse toplam arazi varlığının altıda biri.
Gıda üretimi stratejiktir. Her ülke kendi üretim imkanlarını sağlıklı bir şekilde değerlendirmek zorundadır. Çiftçiyi üretimde tutmanın yegâne yolu, yaptığı işten para kazandırmaktır.
Türk çiftçisi amatör bir ruhla üretim yapmaya çalışıyor. Yoksa bu kadar borca batması mümkün değil.
Ticari işletmelerde zarar edilen yerde kapı kapatılır, işletme tasfiye edilir. Çiftçilikte tersine ne tarlada ne de bahçede ürün bırakılmaz. Zararına da olsa toplanır pazara gönderilir. Hayvancılıkta da ineği, buzağıyı, danayı, düveyi yem pahalı diye beslemekten vaz geçemezsiniz. Süt ucuz diye yemden kısamazsınız. Kesim fiyatları düştü diye dana veya kuzu besisini yarıda bırakamazsınız.
Bütün ülkeler çiftçinin üretimde kalması için destekleme programları uygular. Çünkü başka türlü çiftçiyi üretimde tutmanın imkânı yoktur. Türkiye ne yazık ki, dışarıdan 6 liraya aldığı buğdayı un sanayiine 4.5 liraya vermek suretiyle çiftçisinin kafasına kurşun sıkıyor. Neymiş ekmek ve simit fiyatlarının artmasını önlemekmiş. Şimdiye kadar faydası oldu mu? Elbette hayır.
İlgili bakan üretimin arttığını söylüyor. O zaman sormazlar mı adama 130 kalem tarım ve gıda ürünü ithalatı neden yapılıyor.