Bir gün aslanın birinin canı çok sıkılmış, şöyle bir ormanı gezeyim, tebamla eğleneyim biraz demiş…

SÖYLE LAN!
Bir gün aslanın birinin canı çok sıkılmış, şöyle bir ormanı gezeyim, tebamla eğleneyim biraz demiş…
Ormanda gezerken bir devekuşu görmüş, yakalamış devekuşunu boynundan, öteki pençesiyle de “Şak, şak, şak” diye üç tokat atmış hayvana,
“Söyle Lan!” demiş,
-“Kim bu ormanın kralı?”
Deve kuşu ürkekçe,
-“Sensin aslan abiyy” demiş,
-“Tabi benim lan” demiş aslan ve “Şak, şak, şak” diye üç tokat daha atıp fırlatmış hayvanı.
Derken aslanın karşısına bir kurt çıkmış, tutmuş kurdu boynundan;
“Şak, şak, şak” diye atmış tokadı,
-“Söyle lan kim bu ormanın kralı?”,
Kurt da ürkek:
-“Herhalde sensin aslan abi” demiş,
Aslan da “Elbette benim” demiş, “Şak, şak, şak” diye üç tokat daha atmış, fırlatmış bir kenara.
Derken bu defa aslanın karşısına bir fil çıkmış, tam tırsık tırsık sıyırtacağı sırada kurt ve devekuşu gelip;
“Sen bu ormanın kralı değil misin aslan abi? Şuna da vursana tokadı” demişler.
Bu gazı yiyen Aslan, koşmuş tutmuş hortumundan fili ve “Şak, şak, şak” diye patlatmış tokadı.
Peşinden havalı havalı sormuş:
-“Söyle lan; kim bu ormanın kralı?”
Zaten Aslanın tokadına epeyce kızmış olan Fil, tutmuş Aslanı hortumuyla ve “Pat, pat, pat” diye üç kere yere çarpıp fırlatıp kenara atmış…
Aslan yerden zorlukla kalkıp elleriyle üstünü silerken File dönmüş ve şöyle diyormuş:
-“Bilmiyorsan bilmiyorum de kardeşim!”
 
***
NEREYE GİDİYORSUN?
Yeni ilçe olan bir köye trafik ışıkları konmuş.
Trafik eğitimi vermek için ışıkların altında bir polis konulmuş.
Böylelikle halkın ışıklara uyması sağlanmaya çalışılıyormuş.
Polis bir gün, kırmızı yanarken elinde tuttuğu çocuğuyla karşıya geçmeye çalışan kadına seslenmiş:
-“Hanım, hanım! Nereye?”
Kadın dönüp
-“Vıy!” demiş. “Sana ne? Eltimgile gidiyom.”
 
***
ENAYİ DEĞİLİZ
Bir mecliste konuşulurken, Amerikalı:
-“Biz Mars’a gideceğiz” demiş.
Alman:
-“Biz yakıtsız giden otomobil üreteceğiz” demiş.
Fransız:
-“Atom bombasını etkisiz hâle getirecek projelerimiz var” demiş.
Bizim Karadenizli de onlardan geri kalmamak için:
-“Biz de güneşe gideceğiz” demiş.
-“Güneşe gidemezsiniz” diye itirazlar gelmiş.
-“Güneşin yakıcı gücüne nasıl dayanacaksınız?”
Karadenizli gülümsemiş:
-“Gündüz vakti gidecek kadar enayi değiliz tabi” demiş, “Akşam serinliğinde gideceğiz.”
 
***
BAK YANILDIN!
İki elektrikçi, elektrik direğine oturmuş, yere düşen kabloya bakıyorlarmış.
Elektrikçinin biri, oradan geçen yaşlı bir kadına seslenmiş:
-“Teyze, şu teli uzatır mısın?”
Kadın, teli uzatmış.
Elektrikçi, kadına teşekkür ettikten sonra arkadaşına dönerek:
-“Elektriğin yerdeki kabloda olduğu konusunda ısrar ediyordun. Bak yanıldın işte…”
 
***
BALIK TUTMAKTAN
İki mahkûm sohbet ediyorlarmış:
-“Sen niçin içeri düştün?”
-“Hırsızlık yaptım da ondan. Peki, sen niçin buradasın?”
-“Balık tuttuğum için.”
-“Hayret! Balık tutana da hapis cezası veriyorlar mı?”
-“Elbette. Ben balık tutmak için denize dinamit attım. Patlamanın ardından ‘bir sürü balıkla beraber siyah giyinmiş iki adam da su yüzüne çıktı’ diye beni buraya tıktılar.”
 
***
DUYUYOR MUSUN?
Papaz, iki metre ilerisinde duran zangoca sormuş:
-“Gizli gizli sen mi içiyorsun kutsal şarabı?”
Zangoçta derin bir sessizlik...
İyice köpürmüş, papaz:
-“Sana soruyorum be adam! Duymuyor musun?”
-“Hayır, buradan hiçbir şey duyulmuyor efendim!”
-“Olacak şey mi! İki adım öteden beni nasıl duymazsın?”
Zangoç:
-“İsterseniz yer değiştirelim, anlarsınız.”
Yer değiştirmişler.
Bu kez Zangoç seslenmiş:
-“Kilise için toplanan yardımları kim iç ediyor?”
Papaz Zangoç’a bağırmış:
-“Hakikaten yahu! Buradan hiçbir şey duyulmuyormuş...”
 
***
ŞEMSİYE
Yıllar önce İngiltere'de erler şemsiye kullanmazmış.
Şemsiye taşıma hakkı sadece subaylara tanınıyormuş.
O yıllarda bir gün genç teğmenlerden biri, koltuğunun altında bir şemsiye ile hızlı hızlı yürüyen eri görünce, beyninden vurulmuşa dönmüş.
Eri çağırarak, “Bu ne küstahlık” demiş ve şemsiyeyi aldığı gibi dizinde iki parça etmiş.
Bu sana bir ders olsun, bir daha böyle küstahlıklar yapma!
Neye uğradığını anlamayan er “Başüstüne” diyerek selamı çakmış ve şöyle sormuş:
-“Teğmenim, beni az önce evine şemsiye almaya yollayan Generale ‘Şemsiyem nerede?’ diye sorduğunda ne cevap vereyim?”
 
***
ŞÖFÖRLÜK
Hâkim, kaza yaparak birkaç kişinin ölümüne yol açan bir şoförün ehliyetini iptal edince, şoför, “Aman, hâkim bey” diye sızlanmış. “Benim yaşayabilmem, şoförlük yapmama bağlı.”
Hâkim cevap vermiş:
-“Başkalarının yaşaması da senin şoförlük yapmamana bağlı.”
 
***
BUNLAR DÖNMEZLER
Mevlevi, Bektaşi ve Sofu yemekten sonra ikram edilen bir tepsi baklava için rüyaya yatarlar.
En hayırlı düşü gören baklavayı yiyecektir. Öneri kabul edilir.
Yatar, uyurlar.
Sabah olunca Sofu: “Ne düş gördünüz anlatın bakalım?” der.
Mevlevi sikkesini başına geçirerek:
-“Hayırdır inşallah göklere çıktım” der.
Sofu da:
-“Ben ise düşümde Cennete gittim” der.
Bektaşi:
-“Erenler, ben de gece birinizin göklere uçtuğunu, diğerinizin de Cennette gezdiğini görünce ‘artık bunlar fani dünyaya dönmezler’ diyerek kalkıp baklavayı bir güzel temizledim” der.
 
***
İNANIR MISIN?
Bir çift tren hatlarına yakın bir yerde ev almışlar.
Adam her sabah işe gittikten sonra trenler geçmeye başlar ve yatak odasında bulunan elbise dolabının kapıları gıcırdamaya başlarmış.
Buna sinirlenen evin hanımı bir sabah eşi gittikten sonra çağırmış marangozu.
Marangoz bakmış: “Bir sorun gözükmüyor” demiş.
Evin hanımı: “Ama tren geçerken gıcırdıyor, beni sinir ediyor” diye söyleyince marangoz:
-“O halde ben dolabın içine gireyim. Nerede arıza olduğuna tren geçerken bakayım...” demiş ve girmiş dolaba tren beklemeye başlamış.
O sırada kadının eşi eve gelmiş.
Bakmış bir çift erkek ayakkabısı kapıda duruyor.
Sinirle dalmış eve hemen yatağın altına bakmış kimse yok.
Açmış elbise dolabını, bir de ne görsün.
Adamın biri sinmiş bekliyor.
-“Ne işin var lan senin burada” demiş ve yapışmış yakasına.
Marangoz ürkek bir sesle cevap vermiş:
-“Şimdi size ‘ben tren bekliyorum’ diyeceğim ama inanmazsın ki!”
 
***
KEÇİ RESMİ
Leyla, ağacın altına oturmuş resim yapıyordu.
Babası kızın elindeki bomboş kâğıdı görünce sordu:
-“Leyla, ne resmi yapıyorsun bakayım?”
-“Çimenlikte bir keçi resmi.”
-“Çimenler nerede?”
-“Keçi hepsini yedi.”
-“Ya keçi?”
-“Yiyecek bir şey kalmayınca o da gitti.”
 
***
İYİLİK
Oymakbeyi, izci adaylarını karşısına toplamış, onlara izciliğin ilkelerini anlatmaya çalışıyordu:
-“Bakın çocuklar” dedi. “Bir izci, her gün hiç olmazsa bir kez birine yardımcı olmalıdır. Hiç olmazsa hastalara, yaşlılara, muhtaçlara. Her sabah okula geldiğiniz zaman size bir gün önce nasıl bir iyilik yaptığınızı soracağım. Tamam mı?”
Ertesi sabah Oymakbeyi çocukları toplayıp sordu:
-“Söyleyin bakalım... Dün ne gibi bir iyilik yaptınız?”
Bütün çocuklar, hep bir ağızdan:
-“Yaşlı bir kadının karşıdan karşıya geçmesine yardım ettik efendim.”
Adamcağız şaşırdı:
-“Hepiniz mi?”
-“Evet efendim, hepimiz birden.”
-“Neden?”
Çocuklardan biri cevap verdi:
-“Yaşlı kadın karşıdan karşıya geçmek istemiyordu, ondan efendim!”
 
***
ÖKÜZ UĞRUNA
Oğlunun okuması için çiftliğindeki bütün inekleri satan bir köylü, onun bir şey öğrenemediğini görünce kendi kendine söyleniyormuş:
-“Ne bahtsız adammışım, diye söylenmiş. Bir öküz uğruna ne inekler feda ettim.”