İnsanın doğasında kıskançlık var mıydı acaba?
İnsanın doğasında kıskançlık var mıydı acaba?
Sonradan mı keşfedildi?
Sonradan mı edinildi?
.
Araştırdım şöyle diyor:
“Kıskançlık genetik olarak aktarılan endişeli ve kaygılı kişilik yapısının yanında, diğer insanlara güvenme ya da sürekli kuşku duymayı öğrenme etkili faktörler olarak öne çıkmaktadır.
Yani genetik olarak aktarılan kıskançlığa yatkınlık, yaşanılan olaylardan ve çevreden öğrenilenlerden etkilenerek ortaya çıkar, ardından da kuvvetlenerek devam edebilir.”
.
Devam ediyor:
“Aşırı koruyucu ve kollayıcı anne-babaların çocuklarında, strese karşı dayanıksızlık, özgüven eksikliği ve kıskançlıkla başa çıkmada güçlük görülebilir.
Kendine güvensiz ve değersizlik duygusu yaşayan çocuklar, kıskançlıklarını abartılı yollarla ifade edeceklerdir.
Bu duyguları besleyen ve çok sık yapılan hatalardan birisi de çocuğun kardeşleri ve arkadaşları ile sürekli karşılaştırılması, yarıştırılmasıdır.
Ayrıca eleştirmek, söylediklerini anlamaya çalışmaktan çok yargılamak çocuğun duygularını uygun yollarla ifade etmesini engelleyecektir.”
.
Yaradılışta var olup, yaşantının bölümlerinde gelişip ilerleyen bir olgu.
.
“Kendinde olmayanı isteme, arzulama” kıskançlığa başka örnek.
.
Peki size soru sorsam.
Ve desem ki:
“Demokrasi kıskanılacak bir şey midir?”
.
Cevabını ben kendimce veriyorum:
“Bence evet.”
.
Zira dünyada uygulanan en insani sistem bu.
Sadece ortaya koyup yürütmekle kalmıyor, insanların buna alışık olması da gerekiyor.
.
“Adamlar ne yaşıyor be!”
Veya
“Adamlar aşmış mirim!”
gibi yakınmaları bunun kıskançlık örneği sayabiliriz.
.
Cumhuriyet tarihimizle başlayan demokrasiye alışmak pek kolay olmadı tabi.
.
Ebeveynlerinden ayrılıp okumaya giden çocuk gibi olduk.
.
Her işimizi kendimiz görmeye,
Bütçemizi kendimiz ayarlamaya,
Geleceğimize kendimiz karar vermeye,
İlk defa o gurbete giden çocuk gibi yaşadık.
.
Padişahlıktan sonra yaşanan demokrasi de böyle bir şeydi aslında.
.
Tek partili dönemden çok partiliye dönmenin sıkıntısını oldukça fazla yaşadık.
.
Demokrasiyi nereye koyacağımızı bilemedik.
.
Atatürk’ün “Türk Milleti çalışkandır” sözüne bakmayın, bize “Gaz vermek” üzere söylenmiş bir sözdü o aslında.
.
Savaşmayı iyi bilen ancak çalışmayı pek sevmeyen millet olarak, demokrasi bize birkaç beden büyük geldi elbette.
.
Yüzyıllarca dünyayı talan edip, haraca bağlamaya alışmış bir toplumdan ne beklenirdi ki zaten?
.
“Padişahım sen çok yaşa” nidalarıyla ulufe bekleyen insanlardan kollarını sıvayıp, çalışmasını beklemek yanlışın en büyüğüydü elbette.
.
Demokrasi ile bunların hepsini yenmeye çalıştık.
Kendi yağımızda kavrulmaya başladık.
.
En büyük yol gösterenimiz olan Atatürk sayesinde, bunların hepsini kısa sürede aştık ve dünyaya örnek olacak işler yaptık.
.
Demokrasi yolunun zorlu yollarında 100. sene-i devriyesi yaklaşırken ve biz hala emeklemeye çalışırken, “Merkeziyetçilik ve Tek adamlık” kısmı tekrar hortladı içimizde.
.
Elimizdeki parlamenter sistemi tek kalemde silerek, tek elden yönetime geri dönüş yaşadık.
.
Uzun yıllar parlamenter sistemle tek başına iktidar olanlar, “Daha iyi olacak” şeklindeki ısrarlarıyla “Tek kişiye dönüşü” yaşattılar.
.
Sürekli olarak;
İnsanları bir araya getirmeme çabalarını, ayrıştırma hareketlerini tam başarılacaklarken,
6 tane partinin genel başkanı bir araya geliverdi.
.
Ortak noktaları şuydu:
“Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem…”
.
Yani?
“Tam Demokrasi…”
.
Tam 5 saat bir aradaydılar.
Bazılarının, “Hayatta bir araya gelemez” iddialarını çürüttüler.
.
Süleyman Soylu, muhalefet liderlerinin zirvesine ilişkin şunları söyledi:
“Yuvarlak masa değil, 10 tane yuvarlak masanın etrafında bir araya gelseniz de bu millet size imkân vermeyecek” dedi.
.
Neydi bu şimdi?
Yapılan anketlerde tarihi zirvede toplanan 6 partinin aldığı oy oranı belli.
.
Bu zirve yapıldı diye seçmenler bu partilere küsüp iktidara mı oy verecekler yani?
Soylu’yu anlamak mümkün değil.
.
Ayrıca neden bu tepki?
Uyguladığınız politikalarla aslında muhalefeti bir araya getiren sizsiniz.
Bunu ne zaman anlayacaksınız?
.
Ben yazının başına döneyim ve şu soruyu tekrar sorayım:
“Kıskançlık içimizde var mıydı? Sonradan mı oluştu?”
***
Tarihi zirve ile ilgili bir dolu yorum yapıldı.
Ama özet olanı şuydu:
“Bu liderleri bir araya getiren Recep Tayyip Erdoğan’ın bizzat kendisidir.”
.
İktidarın son yıllarda düştüğü durum karşısında ve yönetim zayıflıkları karşısında muhalefetin gövde gösterisidir.
.
Bu oluşumun dışında kalmak siyasi intihardan öte bir şey değildi tabi.
.
Herkes samimi bir havada bu oluşuma katıldı, çünkü anketler bunu gösteriyordu.
.
Savunulan “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi” yürüyecekse de hep beraber yürüyecekti.
.
Yeni sunulacak seçim kanununda “Barajın düşürüleceği” haberleri bazı partileri de heveslendirdi elbette.
Ancak bir “İttifak” içinde olmak parlamentoya girmenin en kolay yoluydu.
.
Son günlerde “İttifakın adı değişecek ve “Türkiye İttifakı olacak” söylentileri de kulislerde dolaşıyor…
***
AK Parti, takkesini önüne koyup düşünmeli ve şöyle demeli:
“Biz nerede yanlış yaptık?”
.
Burnundan kıl aldırmaz tavırlarıyla kenara itilen onca sağ seçmen, şimdi karşılarında bir ittifak içinde.
.
Bir araya gelen 6 partinin 5 tanesi sağ eğilimli.
.
AK Parti yöneticileri bu tabloya bakarak ne düşünüyorlar acaba?
.
Misal:
Dimyata pirince giderken, neleri kaçırdıklarının farkındalar mı?
.
Yapılacak ilk seçimde alacakları sonucu merak ediyorlarsa, şu tabloya bakıp bir ipucu yakalasınlar…
***
AK Parti yanlısı yazarlar bile artık umudu kestiler.
Ufak ufak eleştiri oklarını sivriltiyorlar.
Her denilene “Amin” diyenler bile şu aralar sessizleşti.
.
Son fatura olaylarından,
Geçim sıkıntılarından,
Yoksullaşmaktan kendileri de nasiplerini alınca “Savunulacak bir durum kalmadı” moduna döndüler.
.
İleride “Ne olur, ne olmaz” düşüncesiyle, şimdilik “Karşılıksız destek” kısmını es geçmeye başladılar.
.
Son çare olarak “Yapılacak ilk seçimde kesin kaybeder” gözüyle baktıkları Erdoğan için “Seçime girmesin” telkinleri bile yükselmeye başladı.
.
Zira Erdoğan’ın başında olmadığı bir AK Parti’nin parlamenter sistemde en azından “Koalisyon ortağı” olma şansı yakalayabileceği düşüncesi içindeler.
.
Ama bazıları için “Erdoğan kaybetmez” tezi hala geçerli.
“Hayatta bir araya gelemezler” denilen 6 liderin yaptığı toplantı, bazılarının uykusunu kaçıracak ve ortaya konulan bu tezi çürütecektir…
.
6 partinin bir araya gelmesine bir tepki de HDP’den geldi.
“Biz neden yokuz” gibi bir çıkış yapan partinin bu tavrı, iktidarın işine yarayabilir ve “MHP’den vazgeçerek, HDP’ye dönmek için yapılacak bir hamlenin getirisi ne olur?” şeklinde düşünme sırasına girebilir.
.
Biliyoruz ki MHP:
AKP+HDP ittifakının içinde olmaz.
O halde kendisi 6 partiye mi katılır, yoksa tek olma şansını mı dener bilemem.
.
Ama “İYİ” bildiğim bir atasözü vardır:
“Sürüden ayrılanı kurtlar kapar…”