İnsanoğlu doğaya yüklendikçe kirletiyor.

Daha fazla kazanmanın, nesillerine daha temizden ziyade daha fazla para bırakmanın hesabıyla kendi sonunu da hazırlıyor.
Maden sahalarından tutun da, tarım alanlarına kadar çok geniş alanlarda sentetik kimyasal veya benzeri maddelere rastlanıyor. İnsan sağlığını tehdit eden maddeler daha ön planda olsa da, bulunan maddelerin diğer canlılar için daha öldürücü olduğu biliniyor.
Son yapılan bir çalışmada Londra’nın içinden geçen Thames nehrinden Brezilya'daki Amazon nehrine kadar hemen bütün kıtalarda 258 nehri incelenmiş ve ilginç sonuçlar ortaya konmuş.
Çok sayıda araştırıcının yer aldığı çalışmada 60 civarında ilaç etken maddesi taranmış. Özellikle farmasötik etkilerin dikkate alındığı çalışmada ülkelerin gelişmiş düzeyi ile nehirlerin kirlilik düzeyleri arasında ilginç ilişkiler bulunuyor.
Tarımsal üretimde, insan ve hayvan sağlığında kullanılan ilaçlar, dünyanın bütün bölgelerinde nehirleri kirletiyor.
Bir ülkenin sosyoekonomik durumu ile nehirlerindeki ilaç kirliliği arasında çok güçlü ilişkiler bulunuyor. En kirli akan nehirler, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bulunuyor. Ergene nehri tarım ilaçları yanında sanayi atıkları yönünde de çok kirli ve yıllardır sivil toplum örgütleri bu konuya dikkat çekmeye çalışıyor. Yüksek düzeyde ilaç kirliliği tespit edilen ülkelerde yüksek yerel işsizlik ve yoksulluk oranları da dikkati çekiyor. Diğer yandan adeta zehir akan nehirler, üzerinde en az araştırma yapılmış olan akarsular. Bu akarsular, Orta Afrika, Güney Amerika ve Güney Asya’nın bazı bölgelerinde bulunuyor.
Nehirleri kirleten unsurlar arasında nehir kıyılarına çöp atma, yetersiz atık su arıtma altyapıları, sanayi tesislerinin nehir kenarında bulunması ve atıkların kontrol edilmemesi bulunuyor. Aynı zamanda bu ülkelerde tıbbi atıkların toplanması ve bertaraf edilmesi konusundaki altyapılar ve faaliyetler son derece yetersiz bulunuyor.
Dünyanın en fazla su taşıyan nehirlerinde dahi belli dönemlerde yüksek düzeylerde insan sağlığını tehdit eden kimyasallara rastlanması, ciddi tehdit olarak kabul ediliyor. Bu nedenle atıkların sistematik bir şekilde izlenmesi ve cezai müeyyidelerin uygulanması gerekiyor.
İlaç kullanımının azaltılması, ağır metal içeren materyallerin doğaya bırakılmaması konularında yeni tedbirlere ihtiyaç duyuluyor.
Farmasötik etkilere sahip materyaller sucul yaşam alanlarında bulunan canlı türlerini hızla tüketiyor. Aynı zamanda bu su kaynaklarından hem içme-kullanma hem de tarımsal sulamada yararlanılıyor. Bir yerde tehlikeli maddeler daha geniş alanlara taşınıyor.
Türkiye’de gerek bitki gerekse hayvan sağlığında kullanılan ilaçların ambalaj ve boş şişeleri ne yazık ki birçok bölgede depolanmıyor. Hatta nehirlere atılıyor. Bu ihmaller daha büyük tehlikeler oluşturuyor. Bu nedenle, insan, hayvan ve bitki sağlığında kullanılan bütün ilaçlarda depozito uygulaması veya boşunun iadesi gibi uygulamalara ağırlık vermek gerekiyor.