Bir kardeşimiz bana özelden mesaj atmış ve “Deve Güreşlerini” kast ederek demiş ki: “Sevgili Sami, bu vahşete ve ilkelliğe sosyal medyada, gazete de bir tepki koymayı düşünür müsünüz?”
Çocukluğumuzdan beri duyarız deve güreşlerini.
Hepimizin bildiği bu geleneğin eğlence maksatlı yapılması işin başka boyutu tabi.
.
Ancak kullanılan “Vahşet” kelimesi bence bu güreşler için uygun değil.
.
İlkelliğe gelince, kadın tecavüzlerini, tacizlerini kaldıramamış ve yeterince cezalandırmamış bir ülke için hangi “İlkelliği” konuşabiliriz ki?
.
Avrupa’nın ortasındaki arenalarda (Hani medeniyet var dediğimiz ülkede) geleneksel boğa güreşlerinin yapılarak, boğaların katledildiği bir gelenekten daha mı kötüyüz?
Hatta aynı seviyede bile değiliz.
.
Birazdan tarihini yazacağım deve güreşlerinin, 200 yıl öncesinde gayet masumane bir amaçla yapıldığını okuyacağız.
.
Sonu kanla biten, hayvanın yara aldığı veya insanların birbirini kırdığı bir güreş söz konusu değildir bence.
.
Günümüzde oynanan sert futbolun deve güreşinden daha masum olduğunu söyleyebilir miyiz?
“Ayağı kırılan,
Kalp krizi geçiren,
Dili dönen,
Kafası kanayan” futbolcuları gördükçe sanki deve güreşi daha masum gibi.
Boks maçları gibi dövüşü sanatla adlandırılan sporlar daha mı insancıl?
.
Hayvanların “Eğlence amaçlı” kullanılmasına bir itiraz söz konusu ise eyvallah.
Buna bir şey diyemem.
Ancak “Sırf çocuklar eğlensin” diye alınan kedi ve köpeklerin evlere alıştırıldıktan sonra sokağa terk edilmesi de buna örnek gösterilmelidir.
.
Deve güreşlerine nazaran, hayvanların işkencelerle yaptırımlara maruz kaldığı sirkler, daha vahşi değil mi?
.
Sonuçta bunlara halk kendisi karar vermelidir.
Ortada talep varsa arz da vardır.
“Kimse güreşlere gitmezse, mesele kalmaz.”
.
Günümüzde din eğitimi had safhadadır.
Tarikatlar, cemaatler ve eğitim sistemimiz din konusunda oldukça etkilidir.
Ama gazetelerin haber sayfaları,
Yolsuzluk,
Hırsızlık,
Taciz,
Tecavüz,
Cinayet,
Saldırı haberleri ile dolmaktadır.
.
İtirazların çoğu kampanyalarla yürütülmeye çalışılsa da, asıl konu eğitimden geçiyor bence…
Hani bir zamanlar Cem Yılmaz’ın dediği gibi:
“Eğitim şart…”
.
Benim pek ilgimi çekmeyen şu deve güreşlerine bakalım:
Nereden gelmiş, nasıl olmuş?
.
İnternetteki bir yazıdan yaptığım alıntılarla tarihçesine kısa kısa yazmak istedim.
.
“Ülkemizde deve güreşleri ilk olarak Aydın’ın İncirliova ilçesi Hıdırbeyli Köyünde 200 yıl kadar önce yapılamaya başlanmış.”
.
“Göçerler ve Obalar arası rekabet nedeniyle ortaya çıkan deve güreşleri, süreklilik kazanıp geleneksel hale gelmiş.”
.
“Deve güreşleri ‘Tülü’ adı verilen erkek develer arasında yapılırmış. Tek hörgüçlü dişi deve (Yoz) ile çift hörgüçlü erkek devenin (Buhur) birleşmesiyle meydana gelen tülüler güreş için özel olarak yetiştirilirlermiş.”
.
“Sahipleri tarafından verilen özel isimleri sırtlarına takılan havutların arkasına süslü bir bez üzerine yazılır, ismin altında ise ‘Maşallah’ yazısı yer alırmış.”
.
“Develer güreşten bir gün önce süslenip davul zurna eşliğinde cadde ve sokaklarda gezdirildikten sonra akşam olunca tülü sahipleri tanışmak ve eğlenmek maksadıyla düzenlenen ‘Halı gecesinde’ bir araya gelirmiş. Yeme-içme yapılıp, türküler söylenir, oyunlar oynanır, gecenin sonunda ise geceye adını veren ‘Halı’ açık artırmayla satılırmış…”
.
“Ertesi gün güreşin yapılacağı alanda halk şölen havasında toplandıktan sonra mangallarını kurar, yiyeceklerini hazırlar, seyyar satıcılar da güreş sahasının kenarlarında yerlerini alırmış.”
.
“Güreş başlamadan önce zeybek oynanır. Arkasından güreşin başlayacağını bildiren anons yapılır. Cazgırlar tarafından develerin adları okunur, bir yandan da deve sahipleri ve ‘Sarvan’ adı verilen bakıcıları, develeri güreş alanına getirip bir tur attırarak izleyicilere gösterirler ve hemen ardından güreş başlar.”
.
“Develer güreşme sitillerine göre tanımlanırlar. Sağdan güreşen develere ‘Sağcı’, soldan güreşen develere ‘Solcu’, rakibinin ayağına çelme atanlara ‘Çengelci’, rakibini yıkmak ve kaçırmak için yanına gelerek ittiren develere ‘Tekçi’, rakiplerinin başını göğsünün altına alıp çöken develere ise ‘Bağcı’ adı verilirmiş.”
.
“Güreşler ‘Ayak’, ‘Orta’, ‘Başaltı ve Baş’ olmak üzere dört kategoride yapılırmış.
Her deve günde bir kez güreşir ve güreşme süresi 10-15 dakika olurmuş. Deve yıpranmaması için güreş süresi uzun tutulmazmış. Güreşte galibiyet, kaçırtarak, bağırtarak ya da yıkarak elde edilirmiş. Kaçırtmada deve heybetiyle diğer deveyi korkutup kaçırır. Bağırtmada ise deve, rakibini ‘bağ, çengel, çatal, makas’ gibi oyunlardan birine getirip sıkıştırır ve buna dayanamayan rakip bağırınca yenilmiş sayılırmış. Yıkmada ise deve, rakibini yıkıp üzerine çökermiş. Devesinin zor durumda kaldığını gören deve sahibi urganını ortaya atarak devesini güreşten çekermiş. Güreşin galip devesi, dört ayağını bir araya getirip dik bir şekilde durarak seyirciyi selamlar, ödül olarak halısını alıp ve sahayı terk edermiş...”
.
Deve güreşleri, Kültür Bakanlığı tarafından web sitelerinde “Kültürel Mirasımız” adı altında anlatılmaktadır.
.
Bu konuda elbette girişimler de var.
Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP), “Folklorik amaçlı gösteri” kapsamında suç sayılmayan deve güreşlerine karşı ülkede deve güreşlerine savaş açmış durumda.
.
HAYTAP’ın yoğun girişimleri sonucunda Bayraklı’da yapılan Deve Güreşi Festivali’nde ortaya çıkan kanlı görüntüler sonrasında Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ ilçede böyle bir duruma bir daha izin vermeyeceğini bildirmiş.
.
Gaziemir ve Bornova belediyeleri de deve güreşlerinde geri adım atarak bir daha güreş düzenlenmeyeceğini duyurmuş.
.
Hayvan Hakları Savunucuları Derneği Başkanı Nezahat Uyanık da deve güreşlerine, “Hiçbir hayvan caniliği hak etmez. Bizim güreş geleneğimiz insanlar arasında yapılan yağlı güreştir. Yasanın arkasına saklanıyorlar. Katilliğe yasa mı olur?” diyerek itiraz etmiş…
.
HAYTAP İzmir Temsilcisi Esin Önder ise “Hayvanlar dövüş anında sinirle birbirlerinin kafalarını ve bacaklarını ısırıyorlar. Ege’nin her köşesinde ev ev gezip halkın bilinçlenmesini sağlayacağız.” demiş.
.
“Güreş mi? Döğüş mü?” adlı bir yazı buldum ve artk son kararı sizlere bırakmak istiyorum:
“Bazı insanlar bu yapılanın deve güreşi değil, deve dövüşü olduğunu savunmaktadırlar. Bilhassa konuya ve Türk Kültürüne uzak olan bu kişilerin tamamına yakını yurt dışındadır. Konuyu ele alırken
'Camel wrestling' değil, 'Camel fighting' deyimini kullanırlar.
Bunu yaparken İspanya'daki boğa güreşleri ile bağlantı kurmayı ve deve güreşlerini boğa dövüşleri ile özdeşleştirmeyi amaçlamaktadırlar.”
.
“Hâlbuki boğa güreşinde eğlence ve acı içedir. Ancak deve güreşlerinde sadece eğlence vardır ve acının yeri yoktur. Güreşlerin hiçbir aşamasında develer acı çekmezler. Herhangi bir zor veya tehlikeli durumda hakemler müdahale eder ve urgancılar develeri ayırırlar.”
.
“Ayrıca deve güreşinin sonunda, boğa güreşlerinde olduğu gibi deve öldürülmez
Türkiye’nin dışında, Afganistan ve Pakistan’da da deve güreşleri
Yapılmaktadır.
Ancak o güreşlerde genellikle develere havut giydirilmez.
Deve havuttan kuvvet alarak veya diğer devenin havuduna yaslanarak oyun yapar. Bu nedenle devenin havutlu olması önemlidir. Afganistan ve Pakistan’da ki deve güreşlerinde bazen develerin ağzı da bağlanmaz. Türkiye'deki güreşlerde develerin ağzı ‘Ağız bağcı’ tarafından güvenli bir şekilde bağlandıktan sonra, ‘Ağız bağı kontrolcusu’ tarafından da iyi bağlanıp, bağlanmadığı kontrol edilir…”