Eskiler hep anlatırdı ama yakında onları da bilen pek kalmayacak. Doğru dürüst kar yağmıyor. Yağarsa yıkıp geçiyor. Bu sene bazı bölgelere yaz yağmuru gibi yağdı geçti. Arada bir yolları kapadı.
Eskiler hep anlatırdı ama yakında onları da bilen pek kalmayacak. Doğru dürüst kar yağmıyor. Yağarsa yıkıp geçiyor. Bu sene bazı bölgelere yaz yağmuru gibi yağdı geçti. Arada bir yolları kapadı. Elektrik direklerini devirdi.
Eskiden kar çocukların en iyi eğlencelerinden biriydi. Kar yağınca, çocukların keyfine diyecek olmazdı. Hâlbuki ne kaban vardı ne de içi tüylü pardösü vardı. İçi tüylü botlar da yoktu. Ama ninelerin ördüğü kazaklar, yapağı çoraplar, içi astarlı lastik pabuçlar ne soğuk gösterirdi ne ayaz.
Kar yağınca avcılık pek zevkli olurdu. Sapanın en iyisini yapmak gerekirdi. Sapanın çatalı denk dalları olan ağaçtan yapılırdı. Bunun için pırnal meşesi, akçakesme veya hayıt en iyileriydi. Bazen altılık demirden bükerek de yapmak mümkündü. Bu çalılar eşit iki filizle dallandığından ortadaki zayıf dal çıkarılınca çok güzel, insanın eline oturan bir çatal yapılırdı. Ağaç yaş olduğu için açık olan dallar içeriye doğru büzülür, iple veya telle bağlanarak bu şekilde kuruması sağlanırdı. Kuruması uzun sürerse fırına atmak veya sobanın üzerinde kurutmak da yeterli olurdu. Çatalın yanında taşın yerleştirildiği meşin de mutlaka hakiki deriden yapılırdı. Bunun için eski ayakkabılar kullanılırdı. Eskimiş iskarpin ayakkabıların topuğundan tarafı çok iyi meşin verirdi. Meşin 1.5-2.0 cm çapındaki taşı kaplayacak kadar uzunlukta olurdu. İki ucuna delik açılırdı lastikleri bağlamak için. Elbette sapanın esas iş göre kısmı lastiklerdi. En iyi lastikler altı kauçuk olan ayakkabılardan kesilirdi. Eğer kauçuk yoksa eski kamyon lastiklerinin içlerinden kesilen lastikler de iyi taş atardı. Sonraları serum hortumları da bu iş için kullanılmaya başladı. Son derece elastik olan damar lastikler, taşı epey güçlü atıyordu. Kışın kar yağınca, karatavuk, sığırcık, alacakanat, çıkrıncın, serçe, gömen gibi çok sayıda kuş vurulurdu. Ördek, tahtalı, kızkuşu, kaz gibi türler tüfeğin, haliyle büyüklerin işiydi. Bir dirhem etleri de olsa, kuşların kor üzerinde kızartmaları pek güzel olurdu.
Sapanla, böğürtlenlerin altlarında içlerinde karatavuk avlarken, bir yandan da kapan kurulurdu. Kapanlar için ideali yerli kiremitlerdi. Açık U şeklinde olan yerli kiremitlerin yarım kırık olanları da kullanılırdı. Hani zayi olmasın. O zamanlar her şey kıymetliydi. Kapan için önce iki yumruk sığacak bir çukur kazılırdı. Dip tetik, üst tetik ve yan tetikler, yine akçakesme veya pırnaldan yapılırdı. Dip tetik çukurun yan tarafına çakılırdı. Yan tetiğin ucu yassı sivriltilir, üst tetik ile dip tetiğin arasına yanlamasına konurdu. Üst tetiğin diğer ucuna da kiremit yaslanırdı. Elbette yan tetiğe bir solucan takmak gerekirdi. Her taraf karla kaplı olduğu için, çukur açılırken sağa sola atılan toprak, karatavukları çekerdi. Genelde böğürtlenlerin altına yapılan kapanlara karatavuklar çok çabuk düşerlerdi. Solucanı yemek için atlayınca, yan tetiğe basar, üst tetikle dip tetiği birbirinden ayırır, kiremit kapanırdı. Haliyle karatavuk içinde kalırdı.
Artık kuşların çoğu gelmiyor. Çocuklar da zaten bilişim sistemlerinin esiri oldular. Kapan nasıl yapılır, kalburla kuş nasıl yakalanır bilemeyecekler artık.