Odada misafir oturuyordu. Bir ara evin küçük kızı misafirlerin yanına gelerek: -“Amca siz berber misiniz?” diye sordu.

Odada misafir oturuyordu.
Bir ara evin küçük kızı misafirlerin yanına gelerek:
-“Amca siz berber misiniz?” diye sordu.
Misafir bu soruyu soruyla cevapladı:
-“Yooo, hayır... Nerden çıktı bu şimdi?”
-“Demin babam sizin için ‘yine tıraş etmeye geldi’ dedi de...”
 
***
Evin beyi, hizmetçiye çıkıştı:
-“Gördüm... Nişanlın yine evin etrafında dolaşıp duruyor.”
-“Ama efendim. Siz nişanlımı nereden tanıyorsunuz?”
-“Nereden olacak. Kravatımdan...”
 
***
Otomobille yolculuğa çıkan karı-koca, bir dalgınlık sonucu uçuruma yuvarlanmış.
Tesadüfen oradan geçen bir doktor baygın halde yatan kadını tokatlayarak ayıltmaya çalışınca kocası dayanamamış:
-“Aman doktor, bu işi bana bırak, tam 20 yıldır bu fırsatın hayaliyle yaşıyorum” demiş.
 
***
Temel, İstanbul'a yeni taşınmıştı.
Kapıcı sabah kapıyı çalmış.
Temel, kimseyi beklemediğinden merakla kapıya yönelmiş ve seslenmiş:
-“Kim o?”
Kapıcı, “Çöp!” diye bağırmış.
Temel gayet sakin ve kibar bir dille konuşmuş:
-“İhtiyacımız yok...”
 
***
Hatalı olduğu zaman hatasını kabul eden erkek “Bilge”dir…
Hatasızken hatasını kabul eden erkek ise gerçek bir “Koca”dır…
 
***
Öğretmen öğrencilere sormuş
-“Önüm doğu, arkam batı, sağım kuzey. Ben kaç yaşındayım?”
Öğrencilerden biri parmak kaldırmış;
-“Kırkiki öğretmenim” demiş.
Öğretmen şaşırmış,
-“Nerden bildin?” diye hayretle sormuş:
Çocuk cevabını vermiş:
-“Benim yirmibir yaşında yarı manyak bir abim var da...”
 
***
Adamın biri ofiste bir bakmış yan masadaki adamın tek kulağında küpe var...
Bir anlam verememiş, çünkü arkadaşı aslında çok tutucu ve silik bir tipmiş...
Dayanamayıp sormuş:
-“Hey Joe... Küpelere ilgin olduğunu bilmiyordum.”
-“Aaaa abartacak bir şey yok, sadece bir küpe işte...!”
-“Sanırım ben yeni fark ediyorum... Ne zamandır takıyorsun o küpeyi?”
-“Karım onu yatağımızın içinde bulduğundan beri.”
 
***
Hepsi de birbirinden iddialı üç genetik uzmanı yeni buluşlarını karşılaştırıyorlar. Hayvanlar konusunda uzman olan birincisi anlatmaya başlıyor:
-“İnek ve tavuk genlerinden harikulade yeni bir hayvan meydana getirdim. Hem süt veriyor, hem yumurtluyor, eti kırmızı et ama beyaz et kadar sağlıklı. Bence bu yüzyılın buluşu. İnsanlara istedikleri kadar sağlıklı et, süt ve yumurta yedireceğim.”
Böcek genetiği uzmanı çalışmasını açıklıyor:
-“Arı ile bok böceğinin genlerini birleştirdim. Yeni türümüz pisliklerden bal yapıyor. Hem bol miktarda, hem de inanılmaz kaliteli bal imkânına kavuşmuş bulunuyoruz. İnsanlık için çok faydalı bir gelişme sağladım.”
Üçüncü genetikçi Dr. Temel iki meslektaşına dönmüş ve buluşunu şöyle anlatmış:
-“Valla, ben de karpuz ile karafatma genlerini birleştirdim. Şimdi karpuzu kesiyorsun, bütün çekirdekler yürüyüp gidiyor!”
 
***
Hiç kimse bir gülümsemeyi satın alabilecek kadar ZENGİN değildir…
Ama çok kimse gözden yaş akıtabilecek kadar UCUZDUR.

BAŞARILI ADAM karısının harcayabileceğinden fazla kazanandır.
BAŞARILI KADIN ise böyle bir adam bulandır.

Erkekler BELEDİYE OTOBÜSÜNE benzer, birini kaçırırsan üzülme beş dakika sonra diğeri gelir.

Kadınlar üzüm gibidir.
Sizin vereceğiniz ilgi, emek ve sevgiye göre ya şarap olurlar ya da sirke…
 
***
Dört kişilik avcı grubu, tecrübeli avcı Temel’in önderliğinde ormanda ilerlemektedirler.
Karşılarına küçük bir delik çıkar.
Temel: “Yatın yere, tavşan deliği!”
Bütün avcılar yere yatarlar.
Gerçekten bir müddet sonra delikten tavşan çıkar.
Avcılar hemen vururlar.
Tekrar yürümeye başlarlar.
Bir süre sonra büyükçe bir delik çıkar karşılarına.
Temel: “Yatın yere, tilki deliği !”
Yatarlar.
Biraz sonra tilki çıkar.
Onu da vururlar.
Tekrar yola düşerler.
Bu defa daha büyük bir delik çıkar.
Temel: “Yatın yere, ayı ini !”
Yere yatarlar ve çıkan ayıyı vururlar.
İyice keyiflenen avcılar yürümeye devam ederler.
Kısa bir zaman sonra kocaman bir deliğin başında dururlar.
Acemiler hep birden Temel’e bakar.
Temel: “Uşaklar, ne çıkacağını bilmiyorum. Ama yatın yere, ne çıkarsa bahtımıza !”
Ertesi gün gazetelerde şu haber manşet olur:
“Dört avcı tren altında can verdi...”
 
***
Bakan olan görgüsüz birisi şoförüne sorar.
-“Şoför! Söyle bakalım eşekle şoför arasında ne fark vardır?”
Şoför bir süre düşündükten sonra mahcup bir şekilde cevap verir:
-“Bilemedim bakanım…”
Bakan cevap olarak:
-“Eşeğe çüş deyince, şoföre ise dur deyince durur” demiş ve basmış kahkahayı…
Cevabı duyan şoför çok sinirlenmiş ama karşıdaki bakan olduğu için bir şey söyleyememiş.
Belirli bir süre sonra bu defa şoför:
-“Bir soru sorabilir miyim bakanım?” demiş.
Bakan, babacan tavırla:
-“Sor bakalım…” demiş.
Şoför sormuş:
-“Eşekle bakan arasında ne fark vardır?”
Bakan bir süre düşündükten sonra:
-“Bulamadım şoför, söyle de bilelim” deyince şoför cevabı yapıştırmış:
-“Vallahi bakanım ben de bulamadım...”
 
***
Teksaslı çiftçi Avustralya’daki çiftçi arkadaşına ziyarete gitmiş.
Arkadaşının buğday tarlasını gezerken sırf hava atabilmek için
-“Aaa...! Bu ne?” demiş, “Bizdeki başaklar bunun iki mislidir!”
Daha sonra bir koyun görüp
-“Bu ne be?” demiş arkadaşını aşağılayarak, “Bana bunun bir koyun olduğunu söyleme sakın... Bizdeki koyunlar sizdeki inekler kadardı.”
Bir müddet sonra hayatında ilk defa gördüğü iri kangurunun tarlanın ortasında zıp zıp zıplayarak koştuğunu görüp ne olduğunu merakla sorunca “Yok artık!” demiş Avustralyalı sinirini belli etmemeye çalışarak:
-“Sakın bana ‘Bizim Teksas'ta çekirge yok’ deme!”
 
***
Kadının biri petshop’un önünden geçerken dükkânın kapısının önündeki papağan
-“Hey bayan! Ne kadar çirkinsiniz.”
Şaşkınlığını attıktan sonra son derece sinirlenen kadın kaçarcasına uzaklaşmış oradan.
Ertesi gün yine işine giderken aynı noktada
-“Hey bayan!” uyarısı gelmiş yine o papağandan ve arkasından “Ne kadar çirkinsiniz.” cümlesi…
Bu sefer kadın içeri girip papağanı dükkân sahibine şikâyet etmiş.
Binbir özür dileyen adam kadına bir daha asla böyle bir şeyin olmayacağı teminatını vermiş.
Kadın gittikten sonra papağanı biraz hırpalamış ve “Bir daha yaparsan seni kaynar suya atarım!” diyerek tehdit etmiş.
Ama aynı günün akşamı kadın evine dönerken papağan tekrar
-“Hey bayan!” diye bağırmış.
Kadın: “Ne var?” diye kaşlarını çatarak sorunca papağanın cevabı geç kalmamış:
-“Anlarsın ya…!”
 
***
Polis müfettişi, karısı denizde kaybolan adamın kapısını çalmış.
-“Size bir kötü, bir iyi, bir de mükemmel haberim var efendim” demiş, “Hangisini önce söylememi istersiniz?”
Adam bitkin halde: “Kötü haberi önce verin” demiş.
Komiser konuşmuş: “Karınızı körfezin dibinde bulduk efendim.”
Adam: “Aman Tanrım!” diyerek olduğu yere çökmüş, daha sonra müfettişin söylediklerini hatırlayıp “Peki iyi haber nedir?” diye sormuş.
Komiser: “Şeyy… Mayosunun içinde bir sürü istiridye bulduk, hepsinin de içinde maddi değeri son derece yüksek inciler var.”
Adam şaşkınlıkla: “Peki mükemmel dediğiniz haber nedir?” diye sorunca müfettiş sevinçle cevaplamış
-“Hanımefendiyi yine aynı yere salladık, yarın sabah erkenden çekeceğiz.”
 
***
Adam, karısının kedisinden nefret etmektedir.
Kadın evde yokken arabaya attığı gibi uzak bir mahalleye bırakır hayvanı…
Eve geri gelir bakar bizimki kanepenin üzerinde mışıl mışıl uyuyor…
Ertesi hafta daha uzağa bırakır…
Ama kedi geri yine gelmiş ve yine kanepenin üzerindedir!..
Bir hafta sonra daha da uzağa bırakır, geri gelir, yine evde!…
En sonunda alır hayvanı gider, gider, gider…
Akşam evin telefonu çalar…
Karısı telefonu açar.
Kocası telefondadır:
-“Alo? Necla kedi evde mi?”
-“Evdeee...”
-“Versene o şerefsizi bana yolu tarif etsin...”  
 
***
Amerika’dan döner dönmez, elindeki kocaman bavulla Meclis kürsüsüne çıkan Bakan:
-“Bu bavulun içinde tam 14.3 milyar dolar var” demiş.
Arkasından da sormuş:
-“Bu parayı nüfusumuza bölersek, kişi başına kaç dolar düşer?”
Milletvekilinin biri, derhal ayağa kalkarak cevap vermiş
-“26 milyon dolar...”
-“Ama 14.3 milyarı 70 milyona böldüğümüzde 26 milyon çıkmaz ki...”
-“Ben, 70 milyona bölmedim ki...”
-“Kaça böldün?”
-“550’ye!...”