İktidar süt fiyatlarını az buçuk artırdı. Artışı ballandıra ballandıra vatandaşa anlattı. Artık fazla geliyor. Yem fiyatları üç katından fazla arttı.

İktidar süt fiyatlarını az buçuk artırdı. Artışı ballandıra ballandıra vatandaşa anlattı. Artık fazla geliyor. Yem fiyatları üç katından fazla arttı. Memleketi arpada bile dışa bağımlı hale getirdiler. Enflasyonla mücadele ediyorlarmış. Yabancı gıda şirketlerine hizmet ettiklerini, Türk çiftçisine ihanet ettiklerini sağır sultan bile biliyor. Sanki ot, saman, silaj, süt ve besi yemi fiyatları enflasyonu hiç etkilemiyor.
Hayvancılık memlekette iki defa darbe yedi. Üretici örgütleri korkularından seslerini çıkaramıyor. Otunu samanını tarlasından çıkaran küçük aile işletmeleri bile zora düştü. Emekli maaşları, bağkur maaşları yeme gitmeye başladı.
Darbelerden birincisi canlı hayvan ithalatıydı. Enflasyon artmasın diye dışarıdan getirilen iki milyon dana, hayvancılık sektörünü alt üst etti. Kesim fiyatlarını yerinde saydırdı. Dolayısıyla üreticinin danası kuzusu yediğini çıkarmadı.
Eğer hayvanın yavrusu para etmiyorsa bir memlekette yavruyu besleyen ananın da kıymeti kalmaz. Kuzu, oğlak, buzağı kıymetlenirse, süt artar. Diğer bir deyişle ana kıymetlenir. Bakımı daha bir özenle yapılır. Daha kaliteli yemlerle beslenir ve verimi artar. Hatta yavru kıymetlenirse, kuzu-buzağı kayıpları da azalır.
Evet, darbenin ikincisi ise yem fiyatlarındaki artıştı. Besi ve süt yemi fiyatları başta olmak üzere ot, saman ve silaj fiyatlarındaki yükselişler süt üretimini de ekonomik olmaktan çıkardı.
Sütçü işletmeler iki yıldır çok ciddi zarar ediyor. Küçük aile işletmeleri dahi para kazanamıyor, zarar ediyor.
Nasıl zarar ediyor basit hesabını yapmakta yarar var. Memlekette besleme değeri çok düşük olan, çağdaş hayvancılıkta altlık olarak kullanılan samanın kilosu 2 liradan işlem görüyor. Yoncanın kilosu ise 2.5 lirayı geçmiş durumda, 3 lira bandında geziyor. En ucuz silajın kilosu 80 kuruş civarında. Süt yeminin kilosu ise tam 6 lira.
500 kg canlı ağırlığa sahip, günde ortalama 25 litre, buzağının içtiği dışında yılda yaklaşık 7 ton süt veren bir inek günde 3 kg saman, 6 kg yonca, 20 kg silaj ve 10 kg süt yemi tüketir. Diğer bir deyişle bir sağmal inek vitamin ekleriyle birlikte günde 120 lira, yılda 40 bin lira yer, 2000 lira da veteriner masrafı çıkarır. Halen süt fiyatları 4 lira 70 kuruş civarında. İneğin başına bir iş gelmezse 33 bin liralık süt sattırır. Buzağının masrafları da cepten gider. Hayvancılık yapanlar külliyen zarar eder.
Devletin süt fiyatlarına müdahale etmesi gerekir. Zarar ettiği için inek kesimi yaygınlaşmaktadır. Bunu takip edecek sorun et krizidir. Hâlihazırda düşük süt fiyatları nedeniyle inek kesimi et krizini ötelemektedir.
Et açığını yine ithalatla kapatacak olan iktidar sahipleri, hayvancılığı yeni bir krize sokacaklarını da önceki sene yaptıkları hatadan öğrenmişlerdir.
Öğrenmişler midir? İmkânsız elbette. Öğrenmiş olsalardı senelerdir aynı kısır döngüyü yaşatmazlardı.
Süt krizi tüccarın, mandıranın sorunu değildir hiçbir zaman. Memleketi yönetenlerin sorunudur. Gıdanın ticari değeri olmaz. Üreten her zaman kazanmalıdır.
Eti de sütü de krize sokan bizatihi sakat politikalardır. Belki de özellikle uygulanıyordur bu sakat politikalar kim bilir.