Virüs ortaya çıktığında acemiydi.
Ne yapacağını, kime gideceğini, kime bulaşacağını bilemedi.
.
Dünyada ortaya çıkan Covid virüsünü, yeni bir mahalleye taşınan kabadayı gibi düşünün.
.
Mahallede zayıflar var,
Güçlüler var,
Bir de kendi halinde yaşayanlar var.
Kime bulaşacağınızı bilemezsiniz…
.
Mahalleyi zayıf bulan Covid de bulaşmaya başladı.
Bazı vücutlarda hüsrana uğrarken, çoğunda galip geldi.
Galip geldiği noktadan ilerleyerek daha çok kişilere bulaşmaya ve mahallede hegemonyasını ilan etmeye başlamıştı ki karşısındaki kitle, içinde bulundukları savaşın seyrini değiştirecek bir hamle yaptı ve aşıyı buldu.
.
Bu aşıyı, yan mahalleden getirilen başka kabadayılar olarak kabul edin.
.
Yeni gelenler, mahalleyi ele geçirmeye çalışan kabadayıyı patakladı.
.
Derken bu azgın kabadayı geri adım atmak zorunda kaldı.
Barış konusunda bazı haberler göndermeye başladı.
Eskiden ölümle sonuçlanan saldırılarını yavaş yavaş yaralamaya, hatta ufak tefek tokatlama şekline dönüştürmeye başladı.
.
Öldürdükçe yaşayamayacağını anlayan ve her atağında dayak yiyen virüs, biraz daha medenileşerek hafifledi.
Etrafına selam vermeye başladı.
.
Sonuçta bizim virüs yeni varyasyonu ile daha çok bulaşmaya başlayacakmış ancak, etkisi fazla olmayacakmış.
.
Dün bizim medya grubunda bulunan Boğaz Gazetesi’nde çıkan haber şöyleydi:
“Prof. Dr. Alper Şener, ‘Bir sonraki varyant nasıl olacak?’ sorusuna ilişkin şu açıklamaları yaptı;
‘Her yeni varyant daha bulaşıcı olduğuna göre (R skoru) bir sonraki kesinlikle daha bulaşıcı olacak…
Çünkü virüs yaşamaya çalışıyor, doğası gereği diğer varyantları baskılamak için daha bulaşıcı olacak.
Daha ağır veya daha hafif hastalık tablosuna sebep olma durumu ise tartışmalı…
Örneğin; Omicron’a kadar gelen varyantlar bir öncekine göre daha ağır hastalık oluşturdu.
Omicron’da ise daha hafif klinik seyirler gördük.
Bunun sebebi antijenik değişimlerde oluşan tesadüfi şans da olabilir.
Aşı’nın etkisi de olabilir.
Dipnot; endemik hale gelmek zararsız olmak demek değildir.
Aşı, maske, mesafe hala çok önemli.’ Dedi…”
.
Nihayetinde kısmet olursa yeni virüsler olmazsa (ki ağzımızdan yel alsın) 2022 sonunda bu beladan hep beraber kurtulacağız gibi…
.
Bu meşhur kabadayı hikâyesini de yazmadan edemeyeceğim…
.
Vaktiyle bir derviş berbere gidip:
-“Vur usturayı berber efendi” demiş.
Berber, dervişin saçlarını bir taraftan kazımaya başlamış.
Tam diğer tarafa usturayı vuracakken, mahallenin kabadayısı içeri girmiş.
.
Doğruca dervişin yanına gitmiş ve başının kazınmış tarafına sert bir tokat atarak:
-“Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım” diye bağırmış…
.
‘Dövene elsiz, sövene dilsiz’ olan, halktan gelen her şeyin Hak’tan geldiğine inanan derviş, sabretmiş ve kalkmış berber koltuğundan.
.
Fakat kabadayının tıraş esnasında da dili durmaz, sürekli alay eder derviş ile:
“Kabak aşağı, kabak yukarı” diye.
.
Nihayet kabadayının tıraşı bitmiş.
Ücretini ödemiş ve dükkândan çıkmış.
.
Henüz birkaç metre gitmiştir ki, kontrolden çıkan bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelerek kabadayıyı altına alıp sürüklemiş.
Kabadayı oracıkta feci şekilde can vermiş…
Bu kabadayı ve derviş olayına şahit olan berber, dervişe bakar ve sorar:
-“Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?”
.
Derviş düşünceli bir şekilde cevap verir:
-“Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki, kabağın da bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!”
.
Eh kabak sahibi de bir gün olay el koyacaktır elbet…
Şu virüsten kurtaracaktır bizi…
***
YETENEK BAŞKA BİR ŞEY
Bu aralar sosyal medyada oldukça fazla izlenen Burak Başoğlu isminde 5 yaşında bir çocuk var.
.
Küçük adam boyuna posuna bakmadan süper şarkı söylüyor.
.
Hatta son olarak Sibel Can, Hakan Altun ve Hüsnü Şenlendirici’nin beraber yaptıkları “Şarkılar Bizi Söyler” adlı programda sahne alan bu yakışıklı çocuk, söylediği damar şarkıyla gönüllerde bir kere daha taht kurdu.
.
Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün dediği gibi:
“Efendiler!. Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta reisicumhur olabilirsiniz, fakat sanatkâr olamazsınız hayatlarını büyük bir sanata vakfeden bu çocukları sevelim...”
.
Sanatçı olmak bir yetenek işi,
Sanatçı olmak doğuştan verilen bir özellik,
Sanatçı olmak saygı gerektiren bir yaradılış…
.
Her gün göz gezdirdiğim gazetelere baktığımda,
Her gün onlarca haber kanalında zaping yaptığımda,
Her gün sosyal medyada onlarca haberi okuduğumda aklıma şu gelmiştir:
“Keşke herkes siyaset yapmasa.
Keşke bir yetenek sınavı yapılsa,
Ve herkes siyasete giremese.”
.
Nasıl herkes sanatçı olamıyorsa, siyasetçi de olmasa.
.
Burak Başoğlu isimli bacak kadar çocuğa bakınca imreniyorum.
Yeteneğin yapabileceklerine şapka çıkarıyorum.
Önünde eğiliyorum.
.
Sonra da diyorum ki:
Keşke önünde eğileceğimiz politikacılarımız da olsa…
***
KOYUVER GİTSİN
Gazetede okudum.
Petrol fiyatları yine ayaklanmış.
Yavaş yavaş yukarı çıkıyormuş.
.
Arabası olup da bu haberi duyanlar telaş yapmaya başlamıştır sanırım: “Eyvah yine benzine zam gelecek” diye.
.
Yahu siz korkmayın, petrole zam gelse de, gelmese de bizim pompacıya zam geliyor zaten.
“Alıştırıldınız” haberiniz yok.
.
Son günlerde zam haberleri duymuyorsanız bu zam gelmediğinden değil, haberinin yapılmadığından.
.
Pompadan takip etseniz günlük zam oranını görürsünüz.
.
Mehter Marşını seven milletiz.
Hakikaten onun sesini duyduğu zaman kılıçları kuşanıp, sokağa fırlayası geliyor insanın.
Mehter takımının en önemli özelliği iki ileri bir geri gitmesidir.
İşte bizim akaryakıt fiyatları da buna ayak uydurmuş aslında.
.
Petrol Sanayi Derneği’nin geçenlerde yaptığı açıklamaya göre:
Motorin ürün fiyatlarında Mart ayı içerisinde 5 kez fiyat artışı ve 3 fiyat düşüşü,
Benzin fiyatında ise 5 kez fiyat artışı ve 2 fiyat düşüşü yaşanmış.
5 ileri 3 geri
Veya
5 ileri, 2 geri yaşanmış anladığınız.
.
Vatandaş sarhoş gibi ortada dolaşıyorsa bunun sebebi işte bu akaryakıt fiyatlarını takip etmesinden dolayıdır.
Siz siz olun bırakın takibi, koyverin gitsin…
.
Haydi biz ilgilenmeyelim, arabaya binmeyelim eyvallah.
.
Ya kamyoncu, minibüsçü, taksici veya TIR’cı ne yapsın?
.
Adamın ekmeği bundan.
Geçim kaynağı nakliyecilik…
.
Bir TIR şoförü diyor ki:
“3 bin liraya dolan mazot şu an 11 bin 200 lira. Fiyatlar hiç yerinde durmuyor. Bizim halimiz ortada. Ayağımıza giyecek ayakkabı kalmadı. 2 tane çocuğum var nasıl geçindireceğiz diye düşünüyorum…”
“Biz çarkı döndürmeye çalışıyoruz ama çark dönmüyor. Bir tane teker 7 bin 500 lira. Bir yıl önce 1500 liraydı…”
.
Mehter yürüyüşü şoför esnafı için pek çalışmıyor anlaşılan.
Zira;
Hep ileri, hep ileri…
.
Not: Bu satırları yazarken yeni bir haber düştü.
“Sektör kaynaklarının aktardığı bilgiye göre, bu gece yarısından itibaren geçerli olmak üzere litre fiyatı motorinde 1 lira 96 kuruş zamlanacak.
Bu geceki zammın ardından motorinin litre fiyatı, yaklaşık olarak İstanbul’da 20,63 TL’ye, Ankara’da ve İzmir’de 20,74 TL’ye yükselecek.”
***
ÇANAKKALE
Tarihi Çanakkale Savaşı öncesinde Milli Ajans muhabiri, Bilecik İstasyonu’nda cepheye oğlunu gönderen bir annenin konuşmalarına şahit olmuş ve bunu şöyle aktarmış:
“Bilecik İstasyonu’nda bir ana oğlunu askere uğurlamaktadır. Oğluna verdiği nasihat Müslüman Türk annesinin dini ve vatanı için evladını şehit vermeyi bir mukaddes vazife bilişinin diğer bir misalidir:
-‘Oğlum, Hüseyin dayın Şıpka’da, baban Dimetoka’da, kardeşlerin Çanakkale’de yatıyorlar! Sen benim son yongamsın! Minarelerden ezan sesi kesilecekse, caminin kandilleri körlenecekse sütlerim haram olsun. Öl de köye dönme. Yolun Şıpka’ya uğrarsa, dayının ruhuna fatiha okumayı unutma. Haydi oğul! Allah yolunu açık etsin.
Ana, nasihatlerini dinleyen oğluna son defa sarıldı, oğul anasının elini bir daha öptü, trene doğru yürüdü. Türk kadınının bu yüksek ruh halini gören subayın bu anneye yaklaşarak sordu:
-‘Ana, demek sizin ailenin bütün erkekleri şehit oldular ha?’
-‘Ah oğul ah! Ne ailesi, ne sülalesi; elli yıl var ki, köyümüzün sokaklarında bir genç dolaşmaz oldu ve yine elli yıl var ki, biz gencimizi köyümüzün mezarlığına gömemedik, her biri, her cepheye gönüllü gitti…”