Tıp Bayramının kökeninde yer alsa da Kurtuluş Savaşında önemli fonksiyonu vardır Hikmet Boran’ın.
1901 yılında Balıkesir’in Savaştepe bucağında dünyaya gelmiştir. Babası Posta-Telgraf memurudur. Abhazya’dan göç eden Çerkez bir ailenin çocuğudur.
Yükseköğrenimini İstanbul'da Tıbbiye Mektebi'nde yapmıştır. İstanbul’un İngilizler tarafından işgal edildiği yıllarda, işgale karşı yapılan gösterilerde ön sıralarda yer almıştır.
Tıp Fakültesi üçüncü sınıf öğrencisi iken Tıbbiye temsilcisi olarak Sivas Kongresine katılmıştır.
Sivas Kongresinde Mustafa Kemal Atatürk’e karşı yaptığı konuşma ile dikkati çekmiştir. Mandacılığın kabul edilemeyeceğini vurgularken Atatürk’ün takdirini kazanmıştır.
TBMM kurulduğunda arkadaşı Yusuf Balkan ile birlikte eğitimini yarıda bırakarak Ankara’ya gitmiştir. Aynı yıllarda Yusuf Balkan ile birlikte tifüs hastalığına karşı aşı üretmek için yoğun çalışmalar yapmışlardır.
Sıhhiye subayı olarak Büyük Taarruza katılan Hikmet Boran, İzmir'e giren ilk birlikte subay olarak görev almıştır.
Kurtuluş Savaşı bittikten sonra İstanbul’a dönüp 1922 yılında tıp eğitimini tamamlamıştır. Hayatını genel cerrah olarak sürdürmüştür. 1940’lı yıllarda gönüllü olarak şark hizmetine gitmiş, Sarıkamış’ta görev yapmıştır. Sarıkamış’ta görev yaparken vereme yakalanmış, İstanbul’da bir yıl tedavi görmüştür. Ancak bu hastalıktan kurtulamamış, 1945 yılında vefat etmiştir.
1919'un Mart ayında, işgalcilere karşı ayaklanmak ve okulu kurtarmak için çareler arayan öğrenciler; okulun kuruluş yıldönümü olan 14 Mart'ı topluca kutlamaya karar vermişlerdir. Tıbbiyede 3. sınıf öğrencisi olan Hikmet Boran önderliğinde büyük bir gösteri yapan öğrenciler okulun iki kulesi arasına Türk Bayrağı asmışlardır. İşgal kuvvetleri müdahale etse de öğrenciler yılmamıştır. 14 Mart’ın bugünkü Tıp Bayramı olarak kutlanmasına temel oluşturmuşlardır.
Tıbbiyeli Hikmet olarak tanınan Hikmet Boran, Sivas Kongresine üç İstanbul delegesinden biri olarak katılmıştır. Kongreye katılan delegelerin moralleri bozuktur. Kurtuluş savaşından umutsuzlardır. Oysa Tıbbiyeli Hikmet, Fakültede arkadaşlarıyla birlikte İngiliz işgal kuvvetlerine karşı çok güçlü mukavemet etmiştir.
Kongrede yaptığı konuşma takdire şayandır. Bütün delegeleri duygulandırmış, cesaretlerini ve inançlarını arttırmıştır. Hatta Atatürk’e dönerek, eğer siz de mandacılığı kabul ederseniz, sizi memleketi kurtaran değil batıran olarak kabul edeceğiz demesi büyük cesarettir. İşte orada Ya İstiklal Ya Ölüm düsturu doğmuştur.
Hikmet Boran gösterişten uzak, sade bir yaşam sürmüştür. 44 yaşında vefat ettiğinde Albay rütbesindedir. Atatürk tarafından milletvekili yapılması talimatı verilmiş, ancak o dönemde de yalakalar, Savaştepe’nin eski adı Giresun ile Giresun’u karıştırarak vekil olmasının önüne geçmişlerdir.
Sarıkamış’ta kar altında kalan askerleri kurtarmak isterken ciğerlerini üşütmüş, verem hastalığına yenik düşmüştür. Oğlu Orhan Boran da sade bir yaşam sürmüş, Tıbbiyeli Hikmet’in oğlu olduğundan pek bahsetmemiştir. Mekanları cennet olsun.