Cari açığı her yıl 50-60 milyar dolarlarda gezen bir ülkede, cari açığı dış borçla kapatan bir ülkede, verimli topraklara sahip bir ülkede, tarım ürünleri ithalatını özendirici tedbirler almak ihanett

Cari açığı her yıl 50-60 milyar dolarlarda gezen bir ülkede, cari açığı dış borçla kapatan bir ülkede, verimli topraklara sahip bir ülkede, tarım ürünleri ithalatını özendirici tedbirler almak ihanetten başka bir şey değildir. Hele hele fiyatı artmasın diye ihtiyaç fazlası ürüne ihracat yasağının getirilmesi ihanetin daniskasıdır.
Cezayir bugün dünyanın en pahalı ekmeğini yemektedir. Düşük verim alsalar da buğdayları kendilerine yetiyordu. Önce ABD’den bedava buğday alan Cezayir, sonra unu parayla almıştı ve şimdi buğday ekecek çiftçisi kalmayınca unu daha pahalı almaya, haliyle ekmeği daha pahalıya yemeye başladı. Türkiye de aynı yolda yıllardır yürüyor.
Dünyanın en çok susam tüketen ülkelerinden biri olan Türkiye, neredeyse susamının tamamını ithal ediyor artık. Fiyatlar yükselmesin diye başlayan ithalat susam yetiştiriciliğini bitiriverdi. Ucuz susam ithalatı, en ucuz üretilen susamı bile ekonomik olmaktan çıkardı.
Fasulye üretimi pazarın ihtiyacını karşılamıyor diye ithalat başladı ve İspir gibi, Erkelet gibi, Hınıs Şeker, Karacaören, Saraycık gibi yörelerde marka olmuş fasulyelerimiz tükendi.
Şanlıurfa’nın kırmızı mercimeği, Çorum’un yeşil mercimeği kayboluyor artık. Kanada mercimeği tezgâhları dolduruyor. Yakında nohudunu da marka yaparız.
Buğdayı, arpayı, mısırı uzun süreden beri ithal ediyoruz. Hatta bazen ithalatı kolaylaştırmak için memleket yetkilileri gümrük vergi ve fonlarını kaldırıveriyorlar. İçerdeki fiyatları düşürmek için yapıyorlardır mutlaka. Nitekim buğday ve arpa ekiliş alanları %35 oranında azaldı. Üretim de buna bağlı olarak azalıyor haliyle.
Yağ açığı memleketin bilinen bir gerçeği. Çözümü de zor görünüyor. Ayçiçeği başta olmak üzere yağlı tohum ve yağ ithalatı her geçen gün artıyor. Ekilişler ise azalıyor.
Et ve canlı hayvan ithalatı durmak bilmiyor. Hayvan sayısı artıyor, et ithalatı da artıyor. Bu işte bir terslik olsa da ithalat rakamlarının sürekli arttığı bir gerçek. Hayvan ithalatıyla ilgili tarihler defalarca uzatıldı. Avrupa birliği ülkeleri daralan pazarlarını Türkiye ile çözdüler. Onlardan kredi aldık, krediyi hayvan almak için kendilerine geri verdik.
Günümüzde 125 kalemin üzerinde tarım ürünü ithal ediliyor. Ekilen alanlar azalıyor, vatandaşımız çiftçilikten vazgeçiyor. Oysa gıda üretimi stratejiktir. Sanayi ve hizmet sektörlerinden sağlanan vergilerin bir kısmı tarımsal desteklemelerde kullanılır. Küçük ve orta ölçekli işletmeler desteklemelerden sağlıklı yararlanamamaktadır. Haliyle dünya pazarlarında oluşan fiyatlarla rekabet etme şansı yoktur.
Üretimin korunmasından ziyade bitirilmesi için ne gerekiyorsa yapıldı adeta. Memleketin koyunlarını Afganistan’dan gelen kaçak işçiler güdüyor.
Geçtiğimiz yıl içinde bile biraz patates ihracatı yapılmak istendi, fiyatlar yükselmesin diye ihracat yasağı geldi. Limon ha keza. Dalında kaldı. Ülke tarımını bitirmek için, ithalat lobilerini zengin etmek için ne gerekiyorsa yapıldı. Paramız var ki alıyoruz diyen bakan da gördü bu memleket. Yazıklar olsun. Buğday ihraç eden memleket tonu 500 dolardan buğday ithal ediyor.
İktidar sahipleri, tarım bakanıyla, ticaret bakanıyla, hazine bakanıyla, elbirliğiyle Türk tarımını bitirmek için ne gerekiyorsa yaptılar. Yazıklar olsun.