Köprü bitti tartışmaları bitmedi. Sayın Bakan araç geçiş adedini 6 bin olarak açıklayınca ortalık yine alevlendi.

Köprü bitti tartışmaları bitmedi.
Sayın Bakan araç geçiş adedini 6 bin olarak açıklayınca ortalık yine alevlendi.
Hele bakanımız bunun üzerine bir de:
“Bu projeleri uzun soluklu düşünmek gerekiyor” demesin mi?
.
Hele hele üzerine bir de:
“Çanakkale Köprüsü’nden o kadar araç geçer mi' diyorlar. Zamanı geldiğinde geçecektir. Dün 6 bin araç geçti” demedi mi?
.
Bunları bırakın bir de İstanbul’daki köprü ile mukayese etmedi mi?
“Fatih Sultan Mehmet Köprüsü yapıldığında 15 yılın sonunda 100 bin araca ulaştı. Bugün Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nden 220 bin araç geçiyor…”
.
Dediği 20 milyonluk şehrin iki yakasını birleştiren köprü…
(Şuraya bir gülücük kondurmak isterdim.)
Cevap olarak şunu derim:
Çanakkale’nin nüfusu da 15 milyon olunca geçer tabi.
.
Bizim Bakanın hesabı, Nasrettin Hoca’nın hesabına dönmüş:
Nasreddin Hoca bir ahbabından borç almış.
Elde avuçta olsa Hoca hemen ödeyecek ama yoksulluğun iki gözü de kör olsun.
Daha vadesi gelmeden adam alacağı için Hoca’nın kapısını aşındırmaya başlamış.
Bir böyle iki böyle derken yine bir gün adam borcunu istediğinde;
-“Şu anda yok ama” demiş, “çok yakında ödeyeceğim…”
Adam haklı, parasını istiyor:
-“Söyle Hoca, ne zaman vereceksin, kimden bulup vereceksin!”
-“Hele bir dinle! Evin önüne çalı ektim!”
-“Niye?”
-“Koyun sürüsü geçerken yünleri çalıya takılacak.”
-“Sonra?”
-“Bizim hatun bu yünleri toplayacak, yıkayacak, tarayacak, eğirecek, dokuyacak, ben de götürüp satacağım.”
-“Eee?”
-“Ne e’si be adam, sordun ya, senin paranı o zaman öyle ödeyeceğim.”
Adam anlatılanı duyunca başlamış kasıklarını tuta tuta gülmeye.
Hoca dayanamamış:
-“Bre köftehor! Peşin parayı gördün ya gülersin tabi…”
.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Eğer aylık ve yıllık bedel, yüklenici firmanın aleyhineyse, farkı kim ödeyecek? Onu devletin kasasından biz ödeyeceğiz” sözleriyle açtığı 1915 Çanakkale Köprüsü’nden önceki gün 6 bin araç geçtiği açıklanınca küçük bir hesap yapma gereği duydum.
.
Temel atma töreninde araç başına 15 Euro+KDV alınacağı söylendi.
45 bin araç garantisi verildiğine göre,
Yapalım hesabı:
Önce geçiş ücretini hesaplayalım.
15 Euro+KDV eder:
(Şimdiki kurdan 1 Dolar= 16.36 lira)
290 lira.
.
45 bin araç garanti
(eksi)
6 bin geçen araç
(Eşittir): 39 bin geçmeyen araç
39 bin (Çarpı) 290 lira.
(Eşittir): 11 milyon 310 bin lira.
Bir günde ödenecek para…
.
Merak edenler için hesaplayıverdim.
.
(Not: Bu arada garanti verilen araç geçiş fiyatı (15 Euro+KDV) 290 lira ise, geçiş ücreti 200 lira açıklanmasına rağmen geçenlerden de alınmayan 90 lira daha devlet cebinden müteahhite ödenecek demektir. Doğru mu?)
.
Gelelim başka konuya.
Bir arkadaşımız sosyal medyada başka hesap yapmış ve şöyle demiş:
.
Biraz çalışalım:
1915 Çanakkale Köprüsü geçiş ücreti 200 lira yerine, 150 lira olsaydı,
Günde geçen araç sayısı en az bu sayının 5 katı olurdu.
Yani, 6.000x5 = 30.000
Geçiş garantisi günlük 45.000 araç.
6.000 geçişe göre;
Devlet işletmeciye geçmeyen 39.000 araç için 285 liradan 11.1 milyon lira ödeyecek. Geçen 6.000 araç için 85 lira fark 510 bin lira, toplam 11.6 milyon ödeyecek…
.
Şayet geçiş ücreti 150 lira olsaydı,
30.000 geçişe göre;
Devlet işletmeciye geçmeyen 15.000 araç için 285 liradan 4.2 milyon lira ödeyecek. Geçen 30.000 araç için 135 lira fark 4.0 milyon lira, toplam 8.2 milyon ödeyecek.
.
Yani hem vatandaş ucuza geçecek, hem de devletin kasasından 3.6 milyon lira daha az para çıkacaktı.
Hatta ve hatta bırakalım 30.000’i,
150 lira olunca 20.000 araç geçse bile devletin kasasından çıkacak para 10.5 milyon lira olacak, vatandaş ezdirilmeyecekti.
.
Bu da başka bir hesap…
.
Hele 100 lira olsaydı, millet “Ucuz” diye İstanbul’a kadar gidip gelirdi.
O kadar yani…
.
Bu arada Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’ndan bir açıklama geldi.
“Türkiye'yi dünyanın lider ekonomileri arasına yükselteceği belirtilen dev projelerin, devlet aklı ve politikalarının sonucu planlanarak inşa edildiği ve yalnız Türkiye'nin değil dünyanın hizmetine sunuldu. 1915 Çanakkale Köprüsü'nün de yatırım, üretim, istihdam ve ihracat odaklı büyüme stratejisini destekleme hedefiyle planlanarak hayata geçirildi.
Açıldığı ilk hafta ücretsiz geçişlerde hafta içi günlük araç geçiş sayısında 20 bine ulaşılmış, hafta sonu bu rakam yaklaşık 40 bin olmuştur.
Bakanımız Adil Karaismailoğlu’nun da ifade ettiği gibi diğer yatırımlarımızdakine benzer şekilde bu rakamlar ilerleyen aylarda artacak ve özellikle turizm dönemlerinde ivme kazanacaktır.
1915 Çanakkale Köprüsü’nün kısa vadede devletimize kazandırdıklarına hep beraber şahit olacağız. Tıpkı gerçekleri çarpıtanların düştükleri durumlara şahit olduğumuz gibi…”
.
Valla kaç araç geçti anlayamadık.
Biri 20 bin diyor.
Diğeri 40 bin diyor.
Bakan 6 bin diyor…
.
Bekliyoruz KGM kayıtlarını…
 
***
Şimdi ise eğri oturalım doğru konuşalım.
.
Birincisi:
AK Partili yetkililerin iddia ettiği gibi ben “Köprüyü itibarsızlaştırma” derdinde değilim.
.
İkincisi:
“Bu köprüyü yandaşa peşkeş çektiniz” şeklinde bir iftira da atmıyorum.
.
Üçüncüsü:
1915 Çanakkale Köprüsünü AK Parti değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti yapmıştır.
Nihayetinde Erdoğan,
“Eğer aylık ve yıllık bedel, yüklenici firmanın aleyhineyse, farkı kim ödeyecek? Onu devletin kasasından biz ödeyeceğiz” demiyor mu?
.
Söylemek istediğim şu:
Bu köprü, bu şartlarla devlete pahalıya mal olmuştur.
Olduğundan fazla maliyeti varsa eğer, yorgana göre ayak uzatılmalıydı.
Köprü yapımı biraz gecikebilirdi.
Öyle ya, günlük geçişlere bakınca pek aciliyeti varmış gibi durmuyor.
Bayramda oluşacak kuyruklar için de 2.5 milyar avroya köprü yapılmazdı herhalde…
.
Şimdi gelelim köprü inşaatını yapan müteahhittin sözlerine:
“Diyorlar ki ihaleler kapalı kapılar ardında yapılıyor. Öyle değil. İlan ediliyor. Sonra da yeteri kadar süre veriliyor. İlgilenen firmalar önceden gidip ihale dokümanını alır, bu dokümanın bedeli de ihalenin boyutuna göre 50-100 bin lira civarındadır.”
.
“Bu çapta bir iş için daha ihaleye girmeden 4-5 milyon dolar para harcarsınız. Çünkü bir ön tasarım yaptırmak zorundasınız. Boyut olarak ilk kez böyle bir köprü yapılıyor. Böyle bir keson dünyada daha önce batırılmamış. Bazı parçalar böyle bir yüksekliğe daha önce hiç kaldırılmamış. Bunların hepsini, uzmanını tutup çalışmak gerekiyor. Hesaplar da ona göre yapılıyor. Böyle bir köprünün maliyeti hakkında herhangi bir fikir söylemek için önce tüm bu çalışmaları yapmak gerekiyor. Ben bu ihaleye hazırlanmamış olsaydım bu konuda fikir yürütemezdim. Şu anda maliyet hesabı yapanlar tamamen kafadan atıyorlar.”
.
“Dünya çapında bir ihale yapıldı. Ve 4 tane çok ciddi teklif geldi. Mesela Japon firma Çanakkale'yi çok istiyordu ve çok da rekabetçi bir teklif verdiler. Bütün bu firmalar fizibilite yaptığı için, köprünün kaça mal olabileceğini aşağı yukarı tahmin ediyordu. 4 tane çok ciddi teklif gelmiş. Ve bu tekliflerden en ucuzu seçilmiş. Burada sorun ne?”
.
“Biz bu işten ne kadar para kazanacağımızı, köprüyü teslim ettiğimiz gün bileceğiz. O güne kadar her şeyin risk altında, belirsiz. Kurdaki hareket böyle devam ederse çok para da kaybedebiliriz. Mesela bu yıl bizim sözleşmede 15 Euro artı KDV yazıyorsa, yaklaşık 250 lira geçiş ücretim oluyor. Ve bu yıl boyunca sabit kalıyor. Ama döviz artınca TL sabit kalmıyor. Dolayısıyla benim Euro cinsinden 15 Euroyla başlayan geçişim, eğer yüzde 20 devalüasyon olduysa sene içerisinde 12’ye düşüyor. Diğer yandan borçlanmamız ise dolar cinsinden. Yani TL değer kazanırsa ben de kazanıyorum. Kaybederse ben de kaybediyorum. Biz 2020 ve 2021’de bunların yaşanacağını bilseydik, 2017’de o teklifi vermezdik. Bu ihaleyle ucu ucuna alınmış bir iş. Bir emniyet payımız vardı ama o da gitmiş durumda.”
.
Son defa yazdım.
Köprü ile ilgili polemik olmazsa da artık yazmayacağım.