Abraham Lincoln’ın reisicumhurluğu sırasında iş talep eden bir genç huzuruna çıkıp...

Abraham Lincoln’ın reisicumhurluğu sırasında iş talep eden bir genç huzuruna çıkıp; köklü bir Amerikan ailesinden geldiğini, ecdadının Amerika'ya ilk yerleşenler arasında olduğunu, büyük babasının kızıl derililere karşı savaştığını, babasının Dâhili Harpte büyük yararlılıklar gösterdiğini, amcasının...
Cumhurbaşkanı, gencin sözünü keser ve:
-“Delikanlı, siz bana patatesi hatırlatıyorsunuz, zira onun da en iyi tarafı toprak altındadır…”
 
***
Almanya’da Hamburglu bir balıkçı, sardalye balıklarını satarken bağırıyordu:
-“Yağlı bunlar... Göring gibi...”
Bunun üzerine Gestapo'nun adamları balıkçıyı yakalayıp götürdüler.
Bir yıl toplama kampında çalıştırdılar.
Adamcağız memleketine döndükten sonra yine bağırarak, sattığı balıkları övmeye başladı:
“Yağlı bunlaar...” demeye kalmadı ki bir de ne görsün?
Karşısında bir Gestapo polis elemanı kendisini kontrol ediyor.
Bozuntuya vermeden bağırmaya devam etti:
-“Bir yıl önceki gibiii...”
 
***
Siyasetçiler ve ekonomi yüzünden sabah-akşam çalışan biri, gece uyurken bir gürültüyle yerinden fırlar ve karşısında hırsızı görür.
-“Ne arıyorsun?”
-“Para tabii ki...”
-“Dur üstüme bir şey giyeyim birlikte arayalım.”
 
***
Gece karanlığında hırsız şık giyimli bir adamı durdurur:
-“Çabuk paranı ver!”
-“Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Ben eski bakanlardan Niko Povloviç...”
-“Aaa! O zaman iş değişir, çabuk paramı ver!”
 
***
Aslan, eşek ve tilki ava çıkmışlar; bir geyiği vurup gelmişler. Aslan emretmiş:
-“Şunu pay edin!”
Eşek avı üç eşit parçaya bölmüş, herkesin payını vermiş; ama aslan beğenmemiş:
-“Hani benim aslan payım!”
Eşek, eşekliğinden olacak anlamamış:
-“Ne demek aslan payı!”
Aslan bir pençede eşeği parçalamış, sonra, tilkiye dönmüş:
-“Hadi, sen pay et!”
-“Efendim sizin olduğunuz yerde pay etmek ne demek? Hepsi sizin, buyurun afiyetle yiyin!”
Aslan hayretle sormuş:
-“Sen bunu kimden öğrendin?”
Tilki cansız yatan eşeği göstermiş:
-“Aha bu eşekten… Yaptığına da sosyal adalet diyorlar…”
 
***
Adamın biri lokantanın camında şöyle bir ilan görür:
-“İstediğiniz kadar yiyin. Hesabı torununuz ödesin.”
Adam bedavayı çok sevdiği için merak edip içeri girer.
Bir masaya oturup garsonu bekler.
Bir süre sonra garson adam yanına gelir.
Adam yemek siparişi vermeden önce merakını gidermek için camda yazan ödeme işinin nasıl olduğunu sorar.
Garson açıklama yapar:
-“Biz bu işi yüzyıldır yapıyoruz efendim. Daha sonra torununuzu buluyoruz ve yediğiniz yemeğin ücretini torununuzdan tahsil ediyoruz.”
Garsonun açıklaması adamın hoşuna gider.
Oturduğu masada kendisine bir güzel ziyafet çeker.
Masasından kalkmak için doğrulacağı sırada garson yanına gelerek, önüne tabak içinde bir fatura bırakır.
Adam tabii şaşırır:
-“Bu fatura nedir yahu, hani hesabı torunum ödeyecekti?” diye sorar.
Garson adamın yüzüne gülerek şöyle der:
-“Efendim, elbette sizin hesabınızı torununuz ödeyecek. Ama bu dedenizin hesabı!”
 
***
Bir zamanlar oldukça yüksek mevkilere ulaşmış bir kadın politikacı işsiz kalınca sırayla, iş adamlarının kapısını çalıp iş aramaya başlar.
Önce birine gider.
-“Efendim ben aynı zamanda ekonomi profesörüyüm, politika da çok önemli görevlerde bulundum, lütfen bana bir iş verir misiniz ” der.
İş adamı düşünür ve
-“Sana ayda 5 bin liradan fazla maaş veremem, istiyorsan gel yarın işe başla ” Kadın politikacı “Aaa! 5 bin lira da ne ki, benim cüzdanımın kenarını bile doldurmaz” diyerek kabul etmez bu teklifi…
Bu başka bir iş adamının kapısını çalar.
O da: -“Size en fazla 7 bin verebiliriz bayan” der.
Politikacımız başı önde eve gelir ve her zaman akıl danıştığı kocasına:
-“Şekerim, çalmadığım kapı kalmadı ama şöyle parası bol bir iş bulamadım, sen ne dersin?” der.
 Kocası bilmiş bilmiş başını sallayarak:
-“Hanım sen git bir de şu meşhur Mama’ya git konuş” der.
Ertesi gün kadın politikacı Mama’nın kapısı önündedir.
-“Efendim, ben ekonomi profesörüyüm, ayrıca politikada çok önemli görevlerde bulundum bana uygun bir işiniz var mı?” diye sorar.
Mama yüzünde sıcak bir gülümsemeyle:
-“Tabi hanım kızım yarın gel işe başla, sana ayda 200 bin veririm” der. 
Politikacının gözleri parlar ve birden, heyecanla sorar:
-“Sahiden o kadar eder miyim?”
Mama gayet sakin yanıt verir:
-“Aaa, ne demek kızım… Kaç milyon senin için sırada bekliyor biliyor musun?”
 
***
Bizim Temel uluslararası ekonomi toplantısına katılır…
Devletin topladığı vergi dağılımını tartışırlar…
Konuşmacılardan biri Amerikalı, biri Avrupalı, biri de Temel’dir.
Ortaya bir soru atılır:
“Halktan toplanan vergiler nasıl dağılım yapılacak?”
Amerikan vatandaşı söz alır:
-“Bizim Amerika’da önce yere bir çizgi çizeriz ve sonra topladığımız vergileri havaya atarız… Çizginin soluna düşen paraları halka hizmet olarak geri veririz, sağ tarafta kalan devlete kalır, yatırım yaparız…”
Derken Avrupalı söz alır ve:
-“Bizim Avrupa’da ona benzer bir uygulama yaparız… Önce yere bir daire çizeriz… Halktan toplanan vergileri havaya atarız. Dairenin dışında kalan halka hizmet olarak geri döner, dairenin içine düşenleri devlet harcamalarına kullanırız…”
Sıra bizim Temel’e gelir ve başlar anlatmaya:
-“Ula uşaklar ne güzel anlattunuz. Keşke bizda sizun çirkefluklerunuzi değil da habu çalışkanluğunuzi alsak… İnanun bizum öyle bir uygulamamız yok… Bizde daha kısa oluyi… Bi kere öyle yere çizgi çizmezuk… Bizde hükümet halktan toplar vergileri… Atar havaya. Yere düşenleri kendilerine harcama yaparlar… Havaya kalanlar halka hizmet olarak geri döner…”
 
***
ABD, İngiliz ve Türk maliye bakanları bir araya gelmiş. Kamu çalışanlarının durumlarını görüşmektedirler.
ABD Maliye Bakanı der ki:
-“Bizim araştırmalarımıza göre kamu görevlilerimizin bir aylık geçimi için 1000 dolar gerekiyor. Biz onlara 1500 dolar veriyoruz. Bunun 1000 dolarını çeşitli ihtiyaçlarına harcıyorlar, 500 dolarını nereye harcıyorlar bilemiyoruz.”
İngiliz Maliye Bakanı sözü alır:
-“Bizim araştırmalarımıza göre kamu görevlilerimizin bir aylık asgari geçim endeksi 1000 Sterlin. Biz çalışanlarımıza 1400 Sterlin veriyoruz. 1000 Sterlin’ini çeşitli ihtiyaçlarına harcıyorlar. 400’ünü ne yapıyorlar bilmiyoruz.”
 
Bizim Maliye Bakanı sözü alır:
-“Bizim kamu çalışanlarının asgari bir aylık geçimi için 10 bin lira gerekiyor. Biz 4250 veriyoruz. Gerisini nereden buluyorlar bilemiyoruz…”
 
***
Bir matematikçi, bir muhasebeci ve bir ekonomist aynı işe başvururlar.
Görüşmeci matematikçiye sorar:
-“iki kere iki kaç eder?”
Matematikçi bu kadar basit soru karşısında şaşırır ve lakayt vaziyette yanıt verir:
-“Döört!”
Görüşmeci sorar:
-““Kesin dört mü?
Matematikçi kendinden emin yanıtlar:
-“Herıld yani…”
Matematikçi çıkar ve ekonomist odaya girer. Bu sefer görüşmeci aynı soruyu ekonomiste yöneltir.
Ekonomist yanıtlar:
-“Ortalama dört eder, yüzde 10 aşağıya veya yukarı oynayabilir, ama ortalama dört eder!”
Ekonomist de çıkar, muhasebeci odaya girer, aynı soru ona da sorulur.
Muhasebeci ayağa kalkar, kapıyı kilitler, panjurları indirir ve görüşmeciye yaklaşarak sorar:
-“Kaç etsin istersiniz?”
 
***
Nişantaşı’nın kaldırımda masası bulunan kafelerinden birinde oturanlardan müşteri, o sırada önlerinden geçen güzel bir kadını göstermiş:
-“İşte, İstanbul’un ekonomiden en iyi anlayan kadını!”
Merak etmişler:
-“Niye, ne özelliği var?”
-“Taksitle giyinir, peşin parayla soyunur.”