Mübarek Ramazan ayı geldi. Tutabilenler orucunu tutuyor, tutamayanlar ise ibadetleriyle mübarek günlerini geçiriyor. Allah kabul etsin, nice ramazanlara erdirsin.
Mübarek Ramazan ayı geldi.
Tutabilenler orucunu tutuyor, tutamayanlar ise ibadetleriyle mübarek günlerini geçiriyor.
Allah kabul etsin, nice ramazanlara erdirsin.
.
Oruç hakkında şimdiye kadar oldukça fazla konuşulmuş, nimetleri hakkında sayfalar dolusu kitaplar yazılmış, saatlerce faziletleri anlatılmıştır.
.
Oruç yasaklarından bahsedilirken genellikle “Eline, Diline, Beline” diye başlanır söze.
Sadece yemek yememek anlamında değil, “Her türlü manevi ve fiziki oruç da tutulmalıdır” denir.
Asıl anlamı şudur:
“Bir şeyden uzak durmak, bir şeye karşı kendini tutmak…”
.
Ağızdan çıkan alışılmış kötü kelimeler, küfür gibi alışkanlıklar 30 gün boyunca kullanılmayarak düzeltilme yoluna gidilebiliyor.
.
El ile yapılan haram ve harama yakın ticaret, faiz gibi yaklaşımlar ile fiziki şiddet terk edilebiliyor.
.
Bel kısmı ise malum.
Zina konusunda ve dinimize uygun olmayan davranışlardan kaçınma fırsatı olarak görülebiliyor.
.
Açlık ile midelerin dinlenmesi ve sıhhat bulmasının hedeflendiği söylenir.
.
Faziletleri gerçekten oldukça fazladır.
.
Dinimizin bütünlüğüne bakıldığında insana “İnsan olması” gerektiği anlatılır ve istenir.
Etrafındaki ibadetler, ritüeller buna alışkanlık yaratması için konulmuştur.
.
İbadetler, insan ilişki ve davranışlarına bir türlü sahip olamayanlar için dinin farz olarak getirdiği isteklerdir.
.
Elbette bu istekler Allah ile kulu arasındadır.
Kimse başkasına Allah adına “Bunu yap, şunu yapma” gibi bir isteklerde bulunamaz.
.
Allah’ın isteklerini yerine getirmekle kazanılacak sevap ve yapılmaması ile alınacak ceza tamamen kişiye (kula) aittir.
Cezası veya armağanı ahirette verilecektir.
Ancak topluma zararlı olabilecek fiziki davranışlar zaten hukuk çerçevesinde halledilir.
.
Bu dünyada kendisini “Tebliğci” yerine koyarak birilerine “Dinin şartlarını dayatması” hoş ve uygun değildir.
Kimse kimseden üstün olmadığı gibi, bu görevi hangi yetkiyle üstlendiği de tartışılmalıdır.
.
Yoldan kimi çevirirseniz çevirin, dinin ortaya koyduğu haramı, helali hepsi bilir.
Ama uyar veya uymaz ona kalmış bir şeydir.
.
Haram edilen şeyleri başkasına zorla veya kandırarak yaptırmak da günahtır.
.
Günümüzde de böyle bir şey olmayacağına göre ortalıkta dolaşıp, başkalarının yaşam tarzına müdahale etmenin dinimiz ile alakası yoktur.
Hatta insan hakları ihlaline girdiğinden dinen bile sakıncalı olması gerekir.
.
Oruç sadece bizim dinimizde değil, bizden başka birçok din öğretilerde (şekil olarak değişiklik arz etse de) kabul edilmiştir.
.
Hristiyanlıkta oruç ve perhiz aynı anlamda kullanılır.
Orucun amacı:
İşlenmiş günahların cezasını bu dünyadan çekmeye başlamaktadır.
İncil de oruca büyük önem vermiş ve övgüyle bahsetmiş.
Hıristiyan mezhepleri arasında orucun zamanı ve uyulacak kurallar farklılık göstermiş.
Oruç tutma yaşı 21’de başlar ve 60 yaşına kadar sürer...
Bir Hıristiyan’ın perhiz için en az 14 yaşında olması gerekiyor.
Hıristiyanlıkta iki çeşit oruç bulunur. “Okaristi Orucu” yani “Şükran Orucu” ve “Ekleziyastik Oruç” yani “Kilise Orucu.”
Bu oruçları sadece Katolik’ler tutar, Protestanlar tutmazmış.
Hıristiyanlık, çarşamba, cuma ve cumartesi günleri ile bazı yortuların arife günlerinde oruç tutmayı teşvik etmiş.
Hıristiyan inancına göre, Hz. İsa, çarşamba günü ele verilmiş, cuma günü çarmıha gerilmiş ve cumartesi günü de gömülmüştür.
Hıristiyanlıkta Hz. İsa’nın öldükten sonra dirildiği ve göğe çıkarıldığına inanılan Paskalya’da oruç tutulması önemliymiş.
.
Tevrat’ta da bazı günlerde oruç tutulması emredilmektedir.
Yahudilikte oruç nefsi terbiye etme ve bazen de acı çekme aracı sayılırken, bazen de Allah’a yaklaşma aracı olarak kabul edilmiş.
Tevrat’a göre, Hz. Musa Tur Dağı’nda 40 gün 40 gece kalmış ve bu süreyi oruç tutarak geçirmiş.
Arabistan’ın çeşitli bölgelerinde yaşayan Yahudiler oruç tuttuklarında yatsıdan sonra da bir şey yemezlerdi. Hatta bazı Müslümanlar da oruçla ilgili ayetler tamamlanmadan önce aynı Yahudiler gibi hareket edermiş.
Babil döneminde matem ve üzüntü sembolü olarak oruç tutulurmuş.
Yahudiler, Allah’ın kendilerine felaketler verdiğine inandıkları dönemlerde sürekli oruç tutarmış.
Yahudilikte oruca çocuklar, 12’nci yaşlarından bir ay alınca başlar. Yahudilikte tutulması gerekli görülen tek oruç “Yom Kippur” adı verilen “Keffaret Orucu”dur.
Kippur pişmanlık anlamına geliyormuş.
Yahudiler bu günde günahlarından pişman olurlar ve Allah da onları affedermiş.
Yom Kimpur İbranice'de “Tövbe Günü” anlamına geliyormuş.
Yahudilerin en büyük ibadet günlerinden olan Kippur, büyük oruç günü olarak kabul edilmiş.
Yom Kippur denilen ve 19 Nisan’da başlayıp ve bir hafta süren “Pesah Bayramı Orucu” ise genellikle “Hamursuz Bayramı”ndan sonra gelen pazartesi ve perşembe günleri tutulmuş.
Yahudilikte Yom Kippur'da oruç tutmak farzmış.
İmsak önceki akşam güneş batarken başlar, o gece ve ertesi gün ilk iki yıldız görününceye kadar sürermiş.
Bu 25 saatlik aralıkta yemek içmek yasakmış.
Yom Kippur Orucunun Hz. Musa’nın Allah’tan buyruklarını almak üzere Tur Dağı’na gittiğinde Yahudilerin altın bir buzağıya tapınmaları sırasında tuttukları bir oruç olduğu bilinirmiş.
Yahudiler Babil dönüşünden sonra Kudüs'ün tahrip edilmesi ve diğer felaketler nedeniyle dört ayrı oruç daha ortaya çıkarmışlar.
Bazı Talmud yorumcuları bu 4 orucun, başka devletlerin himayesi altındaki Yahudiler tarafından tutulması gerektiğini aksi takdirde gerekli olmadığını belirtmişler.
Yom Kippur gibi bazı oruçlar bir akşamdan ertesi akşama kadar devam ediyormuş.
.
İnsanlık tarihinde dinlerin neredeyse tümünde oruç tutmak yer alır.
Örneğin Budizm’in kurucusu Buda, “Kurtuluşa” yani “Nirvana”ya ulaşmanın yolunun arzulardan vazgeçmekten geçtiğini vurgular.
Bunun pratik yolu da oruç tutmak olduğunu vurgular.
.
Hinduizm’de oruç:
Hint dinlerinden Hinduizm’de oruç, nefsi terbiye için yılın belirli aylarında ve günlerinde tutulur.
İbadet amacıyla duaların okunduğu günlerde oruç tutulması gerekirmiş.
Hinduizm’de oruç genellikle belirli bazı besinleri yememe, yani bir çeşit perhiz şeklinde gerçekleşirmiş.
.
Taoizm'de oruç:
Doğu kültürlerinin dinlerinden Taoizm’de oruç, daha geniş bir anlamda ele alınmıştır.
Burada oruç, sağlığı koruma ve böylece yaşlanmayı geciktirme özelliğiyle ön plana çıkmış.
Çinliler ayrıca, büyük bayram günleri ile kötülüklerin arttığı dönemlerde de, kendilerini korumak için oruç tutuyorlarmış.
.
Brahmanizm’de oruç:
Güney Asya Hint dinlerinden Brahmanizm’de her ayın 12 ve 13'üncü günlerinde oruç tutmak gelenekmiş.
Brahmanizm’de yaşlılar hastalar ve çocuklar dahi oruçtan muaf değildir.
Bazıları insani isteklerini yenmek için 15 gün boyunca oruç tutar.
Bu süre içinde bir yudum sudan başka bir şey yiyip içmeleri orucu bozarmış.
.
Jainizm’de oruç:
Hint dinlerinden Jainizm’de orucun kuralları daha serttir.
Jainistler kesintisiz olarak 40 gün oruç tutarlar. Bu dinin kurucusu Mahavira’nın (M.Ö 599-527)) kendisine işkence yaparak dinde yüksek dereceye ulaşmaya çalıştığı, et ve yumurta yemediği ve hatta ölünceye kadar da oruç tuttuğu söylenmektedir.
.
Budizm’de oruç:
Güneydoğu Asya dinlerinden Budizm oruca en fazla önem veren dinlerdendir.
Budizm’in kurucusu Buda’ya göre, ne dünyaya bağlanmak ne de dünyadan vazgeçmek gerekir.
Bu amaca ulaşmak için koyduğu kuralların birincisi ise, her iki ayda bir oruç tutmak ve bu süre içinde de toplum içinde tüm günahlarını itiraf etmektir.
Buda’ya göre sonsuz kurtuluşa, yani Nirvana’ya engel olan tek şey arzulardır. Kurtuluş ancak arzuları terk etmekle sağlanır. Ve arzulardan kurtulmanın birinci yolu da oruç tutmaktır.
.
Maniheizm’de oruç:
Manilikte oruç, ışığı gönderen güneş ve aya dua etmek amacıyla tutulur.
Babil ve Asurluların da orucu büyük önem verdiği bilinir.
.
Eski Mısır’da ise oruç genellikle dini bayramlarda tutulur.
.
Avrupa yerel dinleri:
Keltler’in oruç tuttuğu, eski Roma ve Yunanlıların da orucu felaketlerden kurtulmak için bir yol olarak kabul ettiği bilinir.
.
Müslümanlara göre Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar aslında tek bir din vardır:
Bu doğrultuda ilk orucu, ilk insan ve ilk peygamber, Hz. Adem’in tuttuğuna inanılır.
.
İbn İshak ve Ahmet b. Hanbel’in aktardığına göre Hz. Muhammed, Medine’ye hicretinden itibaren Aşure Günü’nde ve her ay 3 gün oruç tutuyordu.
Tarihçi Yakubi’ye göre, kıblenin Kudüs’ten Mekke’ye çevrilmesinden 13 gün sonra orucun tüm Müslümanlara farz ibadet olduğunu bildiren ayetler nazil oldu: “Oruç sizden öncekilere olduğu gibi size de farz kılındı (Bakara, 183)”
Bir süre sonra da farz orucun ramazan ayında tutulacağı bildirildi.
.
Şuracıkta her Ramazan ayında yazdığımı da yazmadan geçemeyeceğim:
“Sokaklarda yemek yiyenler!
Oruç tutmayabilirsiniz,
İnancınız da olmayabilir,
Saygı duyarım...
Ama orucunu tutanlara saygı çerçevesinde lütfen uluorta yiyecek tüketmeyin…
Ola ki oruçlu birinin nefsini çalarsınız…”
Teşekkürler…