Sabah gazetede bir haber...
Sabah gazetede bir haber:
“Bilim insanları uyardı:
‘Hafif geçirilse bile Covid beyine zarar verebiliyor…’
Yeni bir çalışma, hafif bir Covid durumunun bile kalıcı beyin hasarına neden olabileceğini ortaya çıkardı.
Bilim insanları, virüsün merkezi sinir sistemini nasıl etkilediğini araştırdı…”
.
Etrafınıza bakarak:
“Bu kadar adam nasıl kafayı yer?” diye kendi kendinize sormuşluğunuz olmuştur belki.
Meğer sebebi buymuş:
Covid…
.
Herkesin en az bir kere covid geçirdiğini varsayarsak, etrafımızda inanamadığımız olayların müsebbi belli oldu.
Covid.
.
Eskiden “Dış minnaklar” vardı.
Her kötü sonucu ona bağlar, her türlü suçu ona atardık.
.
Sonra “Savaş” çıktı.
Bu sefer ona bel bağladık.
.
“Global kriz çıktı” diyerek çoğu kez olumsuzluklara sebep göstermişliğimiz vardır.
.
Hele “Petrol fiyatlarının artması” imdadımıza yetişmişti.
.
Şimdi suçlu bulundu.
Covid!
Ayağa kalk!
.
Gazetenin başka sayfasında bir haberi görünce bu Covid’in beyinde yaptığı tahribatı delilleriyle anladım.
.
Haber şuydu:
“Antalya'da 5,5 metre yüksekliğindeki ‘Al yazmalım’ anıtına çıkan adam, yükseklik korkusu nedeniyle inemeyince devreye itfaiye girdi. Polat, itfaiye ekiplerince uzatılan merdivenle anıttan indi.”
.
“Ulen madem yükseklik korkun var ne b.k yemeğe çıktın o kadar yükseğe” demezler mi adama?
İşte buna o hareketi yaptıran “Covid” desem, zavallı virüs dile gelir ve der ki:
“Bunda benim suçum yok… Zaten ezelden hasarlıydı, ben bile bulaşmadım zarar görürüm diye…”
.
Başka haberi okuyunca bu virüse illet olmaya başladım yalnız.
“Bursa’da yol verme meselesi yüzünden iki sürücünün tartışması kavgaya dönüştü. Öfkeli sürücü, kendi aracının tavanına çıkarak minibüs şoförüne tekme tokat vurdu.”
.
Arabanın yavanı çökmüş.
Olsun tokat attı ya ona bak sen…
Virüs, virüs…
.
Asıl bu habere bakın:
“ABD’de yapılan yeni bir araştırma Covid’in yeni etkilerini ortaya çıkardı. Araştırmacılar virüsün, erkeklerin cinsel hayatına zarar verebileceğinin ortaya çıkması üzerine aşı olunması konusunda uyarılarda bulundular.”
.
Adam akşam başarılı olamayınca vereceği cevap belli:
Covid…
Karısını ikna ederse ne ala, edemezse…
.
Hani bizim de faiz sebep, enflasyon sonuçtu ya.
Ne oldu?
Faizler düştü enflasyon fırladı.
Demişlerdi ama:
“Yapmayın, ellemeyin faizi.
Uyuyan devi uyandırmayın.”
.
Şimdi açıklama geliyor:
“Yeni bir sistem deneyeceğiz…”
.
Denenmekten helak olduk.
Dış minnaklar bile bizi terk etti, “Bize gerek yok, bunlar kendi kendilerine batacaklar zaten” diyerek.
.
Yaptıkları olumsuz uygulamalara doğru teşhis koyamayan iktidar için güzel bir fıkram var.
.
Karadenizli bir bilim adamı pirelerle deney yapıyor.
Pireye “Sıçra” diyor, pire sıçrıyor.
“Zıpla” diyor, pire zıplıyor.
Pirenin kanatlarım koparıyor ve “Zıpla” diyor, pire ayaklarıyla zıplıyor.
Deney sonucu rapor 1:
“Pire kanatları kopsa dahi emirleri dinliyor ve zıplıyor.”
Bu defa ayaklarını koparıyor ve “Zıpla” diyor, hareket yok.
Bir daha “Zıpla” diyor yine hareket yok ve bilim adamı rapora yazıyor.
Rapor 2:
“Pirelerin ayakları kopunca kulakları duymuyor.”
.
Eee?
“E” si Covid, Covid…
***
MESELA DEDİK
Sibel Alaş’ı tanırsınız.
1975 doğumu başarılı bir sanatçımız…
Söylediğini bilen, anlayan ve lafın nereye gideceğini bilen biri.
.
Neden mi?
.
Sadece şarkıcılığı değil ön plana çıkan, İstanbul Üniversitesi Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümü mezunu olması sebebiyle aynı zamanda çevirmenlik yapmış.
.
2008’de “Kırık Kalpler Oteli” adlı kitap ile George R. R. Martin'in “Buz ve Ateşin Şarkısı” adlı serisinin ilk kitabı olan “Game of Thrones Taht Oyunları”nı çevirmiş.
.
Neden başarılı dedim:
“Adam” adlı şarkıyla yaptığı çıkışla 2. Kral TV Video Müzik Ödülleri’nde “En İyi Çıkış Yapan Kadın Şarkıcı Ödülü”nü kazanmış.
.
Aynı şarkının Abdullah Oğuz tarafından çekilen klibi “Yılın En İyi Klibi Ödülü”ne layık görülmüş.
.
Bu kızımız geçenlerde twitterde yaptığı bir paylaşımla tepkileri üzerine çekti.
Twit şuydu:
“Neden her gece korkunç bir davul sesiyle uyanmak ve uzun süre o sese maruz kalmak zorundayım?
Tamam, Ramazan davulu eski bir gelenektir ama alarmımızı kurup uyanabildiğimiz bu çağda gerçekten gerekli midir?
Bazı şeyler zaman içinde ve zamana uygun şekilde değişmemeli midir?”
.
Haklı olabilir kendince ancak,
Ramazan davulu bir gelenektir.
Geleneği sürdürmek o ülkenin rengidir.
.
Ben de duyuyorum davulu ama “Ne güzel çalıyor” diyorum ve hoşuma gidiyor.
.
Evet gürültü yapıyor.
Doğrudur.
.
Mesela;
Her sabah bizim altımızdaki marketin kapısına mal çıkarmak için kullandıkları paletin demirden yapılmış tekerleklerinin sesini duysan ne yapardın bilemem.
.
Mesela;
Her yaz mahallemizde kulağının dibine üfleyen sokak düğüncüsünün hoparlöre dayanmış zurnasının sesini duysan ne yapardın?
.
Mesela;
Yazlıkta saat 12’lere kadar bizi zıvanadan çıkaran volümü köklenmiş canlı müzik sesini duysan ne yapacaksın?
.
Mesela;
Haftada 3 kez kurulan pazara gelen arabaların ve bağıran esnafın sesini duysan ne yapacaksın?
.
Mesela;
Pazar bittikten sonra gece gece temizliğe gelen araçların seslerini duysan ne yapacaksın?
.
Mesela;
Her gece kapımızın önünden geçen ve arabasındaki teybin sesini sonuna kadar açıp damar şarkılar dinleyen gençleri duysan ne yapacaksın?
.
Mesela;
Her sabah çöp alamaya gelen çöp arabasının, çöpü sıkıştıran hidroliğinin sesini duysan ne yapacaksın?
.
Mesela;
Neredeyse sabahları şehir içinde kalan askeri atış poligonunda, kulağının içine patlayan o silah seslerini duysan ne yapacaksın?
.
Mesela;
Sarıçay kenarında içip içip kafayı bulmuş halde havaya silah sıkanların sesini duysan ne yapacaksın?
.
Mesela;
Gecenin bir köründe o sessizliği yırttırarak motosikletinin gücünü deneyen bir geri zekâlıyı duysan ne yapacaksın?
.
Mesela;
Sabahlara kadar yan dairende kavga eden eşlerin seslerini duyunca sinir sistemin kabarsa ne yapacaksın?
.
Mesela;
Yaz vakti balkonun parmaklıklarına dayamış hoparlörünün sesini sonuna kadar açarak yedi mahalleye mevlit dinleten komşunu duyunca ne yapacaksın?
.
Mesela;
Bizim apartmandaki asansörün sesini duysan kesin çıldırırdın…
.
Mesela;
Sen hiç Açıkhava konseri vermedin mi?
Etrafta senin sesinden rahatsız olmuş bir kişi olmamış mıdır?
.
Sibelciğim, bu seslerle yaşamaya alıştık artık ne yazık ki hiç birini değiştiremiyoruz.
.
Belki (Allah kimseye vermesin) geçirmiş olduğun beyin ameliyatının da (Allah sağlık, sıhhat versin, tekrarını vermesin) etkisi olabilir ama ne yapalım, burası Türkiye.
.
Bak Sibelciğim;
Bütün gürültüler Ramazan davulu gibi olsa keşke…
Bir ay sabrediver gitsin,
En azından gelenektir…
.
Bütün bu yazdıklarım nüfusunun yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülkede yaşanıyor.
Allah muhafaza gâvur ellerinde olsaydık ne olurdu acaba?
Cumanız mübarek olsun…