Cumhurbaşkanlığı Genelgesine İstinaden çalışmalarını sürdüren “Çanakkale Bağımlılıkla Mücadele İl Koordinasyon Kurulu”na dâhil olan Gazeteciler Cemiyeti Üyeleri olarak, “Sigara Bırakma ve Dumasız Hava

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sibel Oymak Yalçın’ın sunumuyla bilgilendik.
.
İçicilik kapsamında öncelikle aktif kullananların dışında bilindiği gibi “Pasif İçicilik”te söz konusu.
Ama bir üçüncüsü de “Üçüncü El Sigara Dumanı…”
.
Şöyle açıklanıyor:
“Sigara dumanı kapalı bir ortamda içildiğinde yüzey(ler) tarafından emilmekte, tekrar havaya karışmakta ve kimi kimyasal değişikliklere maruz kalmaktadır.
Neticede, aktif içici olmayan bireyler üçüncü el sigara dumanı etkilenim riski ile de karşı karşıyadırlar…”
.
Bunu yapılan deneylerle ispatlamışlar:
Deney:
Yapılan bir çalışmada havalandırması olmayan mobilyalı, kapalı bir odada 30 dakikalık bir sürede 10 sigara içiminin yapay olarak sağlandığı bir deney gerçekleştirilmiş…
Deneyin yapıldığı ikinci gün odadaki mobilya, perde ve giysiler üzerindeki toz, vantilatör yardımı ve çırpma sayesinde havalandırılmış.
Daha sonra bir araç yardımı ile zeminden 60 cm yükseklikteki ortam havasında bulunan 0,28-10 mikro mol büyüklüğündeki maddeler ölçülmüş.
Ölçümde,
a. İlk olarak;
Birinci gün sigara içiminden önceki/sonraki değerler,
b. İkinci olarak;
Sigara içiminden 4 saat sonrası değerler (sigara dumanından pasif etkilenim),
c. Üçüncü olarak;
Sigara içiminden 24 saat sonra ortamdaki mobilya, vb. üzerindeki tozun havalandırılması öncesi/sonrası değerler (üçüncü el sigara dumanı) incelenmiş.
.
Havadaki partikül konsantrasyonunun sigara içiminden sonraki 4 saatte 100 kat azaldığı,
Sonraki 24 saatte bir 100 kat daha azaldığı saptanmış.
Ortamdaki tozun bir manevrayla (vantilatör, çırpma) havalandırılmasıyla, konsantrasyon tekrar 100 kat artmış.
Bu değer ise ilk dört saat sonrası değere eşittir.
Bu artışın 0,3 mikro mol’den daha küçük olan partiküllerden kaynaklandığı düşünülmüş.
Araştırmanın sonucunda üçüncü el sigara dumanının sağlık açısından önemli bir risk taşıdığı belirtilmiş.
.
Sonuç 2:
Bir “Sigara Makinesi” aracılığı ile ana ve yan akım sigara dumanı oluşturulmuş ve ortama bırakılmış.
Ardından nikotin, kotinin ve tütüne spesifik nitrozamninlerin yüzeylerdeki miktarları incelenmiş.
Araştırma sonucunda, evlerde ve kapalı alanlarda sigara içildiğinde polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAHs), nikotin, kotinin ve diğer tütüne spesifik nitrozaminlerin yüzeylerde kaldığı belirtilmiş.
Yüzeylerde var olan bu maddelerin ciltten emilimi olmuş ve tozların solunması ile tütün kullanımına bağlı morbidite ve mortalite riskini oluşturabileceği ifade edilmiş.
.
Sonuç 3:
Üçüncü el sigara dumanının DNA hasarı yaptığını, dolayısıyla da hücre düzeyinde zararları olduğunu ortaya koyulmuş.
Araştırmada genotoksisiteden bahsedilmektedir.
Genotoksisite sonucu sigara kaynaklı kanser ve diğer hastalıkların gelişme riski bulunmaktadır.
Etkinin zaman geçtikçe arttığı da belirtilen bir başka ayrıntıdır…
.
Sonuç 4:
Üçüncü el sigara dumanının çocuklar ve bebekler için oldukça riskli olabileceğini belirtilmiş.
Bu riskin en önemli nedeni ise onların erişkinlere göre sigara içilen kapalı ortamlarda daha fazla süre kalmaları ve yaşlarına özgü yerde oynama, üçüncü
el sigara dumanının risklerini taşıyan cisimlere bilinçsiz olarak dokunmalarının ve ağızlarına almalarının daha kolay olması olarak gösterilmekte…
.
Anlaşılan şu ki:
Pasif içicilik sadece sigara içen birini yanında durmakla değil, bulunulan mekanda daha önce sigara içilmiş olması da aynı sonucu veriyor…
.
Çanakkale ile ilgili güzel bir tespit sunuldu.
“Çanakkale Sigara Bıraktırma Polikliniklerinin diğer illere göre yüzde 50 daha başarılı olduğu” dile getirildi.
.
Her konuda olduğu gibi yine Çanakkale hep önde demek hoşuma gitmiyor değil…
.
Yapılacak iş şu:
İçiyorsak sigarayı bırakmak,
Bırakamıyorsak yardım almak…
.
İçmiyorsak, bağımlı yakınlarımızı bırakmaya teşvik etmek.
.
Geleceğimiz için,
Sağlıklı nesiller için,
Dumansız hava sahalarını çoğaltmak hepimizin başlıca görevi…
.
Bir türlü bırakamadığım sigarayı bırakırken şunu düşünmüştüm:
“İnsan madem en mükemmel varlık,
En üstün yaratık,
Öyleyse şu minnacık sigara bana nasıl hükmediyor?
Beni nasıl kullanıyor?”
.
“El mi yaman?
Bey mi yaman?”
Diyerek bırakmıştım sigarayı.
Şimdi bırakın aramayı, dumanından bile nefret ediyorum…
Allah sizi de kurtarsın ama inanın bunu bırakmak kendi elinizde, aklınızda, beyin gücünüzde…
.
Sunumdan bize anlatılanlar:
Türkiye’de ölümlerin yüzde 23’ü tütüne bağlı.
.
15 yaş üzeri 17 milyon kişi tütün ve tütün çeşitleri kullanıyormuş.
.
Her yıl,
Aktif içiciler olarak:
100 bin kişi,
Pasif içiciler olarak:
15 bin kişi hayatını kaybediyormuş.
.
Ülkemizde tütün kullanımı genellikle ergenlik dönemlerde kullanılıyormuş.
Merak,
Özenme,
Stresi rahatlatacağını düşünme,
Akran baskısı,
Sosyal kabul görme,
Özgüvenli olma isteği,
Hayır diyememe
Gibi bahaneler öne sürülüyormuş.
.
Bu arada “Elektronik Sigara” nın zararsız olduğunu düşünenler hepten yanılıyorlarmış meğer.
Zira verdiği yoğun zararlar uzmanlar tarafından raporlanmış.
.
Prof. Dr. Recep Erol Sezer, Diasetil’in akciğerlerin küçük hava yollarında, bronşiyollerde daralma ve tıkanmalarla seyreden, geriye dönüşsüz bir akciğer hastalığı olan patlamış mısır akciğeri hastalığına yol açtığını söylüyor.
Sezer, yeni bir çalışma ile ilgili şu bilgileri veriyor: “E-sigara buharı akciğer hava keseciklerini koruyan makrofajların işlevlerini bozuyor ve onlara zarar veriyor.
Fare çalışmaları ile e-sigara dumanının, kalp, akciğer ve mesane hücrelerinde DNA hasarı yaptığı ve akciğer hücrelerinde DNA tamir genlerine zarar verdiği görülüyor.
Kültürle çoğaltılmış insan akciğer ve mesanesinde de aynı DNA hasarları görüldü.
Tütüne(sigara) özgü nitrozaminler, kanser yapıcı maddeler olarak biliniyor.
E-sigara, nikotin nedeniyle, damar sertliğine yol açarak ve kriz oluşumunu kolaylaştırarak kalp hastalığı riskini yükseltiyor.
Yakın dönem araştırmaları, nikotinli ve nikotinsiz e-sigaraların damarları döşeyen ve damar sağlığı ve işlevlerinde ana rol oynayan endotel tabakasına zarar verdiğini gösteriyor.”
.
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Yeşilay Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Erkan Ceylan ise “E-sigaradaki nikotinin şekli ve dozunun bağımlılık yapıcı etkisi çok yüksek.
Nikotin, adrenalin, sonrasında beyinde dopamin salınmasına neden oluyor.
Sonuç olarak beyindeki ödül sisteminin aktive edilmesi ile zevk alınmasını sağlıyor.
Bu kişiler e-sigaraya bağlı sağlık problemi yaşasalar da yüksek riskleri önemsemiyor ve kullanmaya devam ediyor.
E-sigara bir ilaç değil.
E-sigarayı ilaç firmaları ya da sağlık sektörü değil bizzat sigara firmaları üretip pazarlıyor.
Bu firmaların amacı, daha fazla satmak ve yeni müşteriler bulmak.
Bu da, daha fazla insanı bağımlı yapmaktan geçiyor.
E-sigara ile birlikte nikotin bağımlılığı yeniden arttı.
Artık hiç sigara içmemiş gençler, daha güvenli olduğuna inanarak e-sigaraya başlıyor ve daha sonra sigaraya geçiyor.
E-sigara nikotin bağımlılığını ortadan kaldırmadığı gibi bağımlılık yapıcı bir ürün.”
.
Prof. Dr. Ceylan şöyle devam ediyor:
“E-sigara kullanan gençler, uzun süreli etkiler için risk altında. E-sigara kullanımı sadece nikotin bağımlılığına yol açmakla kalmıyor aynı zamanda kokain ve metamfetamin gibi madde bağımlılığına da yatkın hale getirebiliyor. Nikotin, dikkat ve öğrenmeyi kontrol eden beyin devrelerinin gelişimini etkiliyor. Duygu durum bozuklukları ve dürtü kontrolüyle ilgili kalıcı problemler oluştururken kendine veya başkalarına zarar verebilecek bir dürtüyle savaşamaz hale geliyorlar. Sigara kullanımını artırma potansiyeli nedeniyle e-sigara kullanımının yaygınlaşması engellenmeli.”
.
Eh bu kadar laftan sonra sigara içenler şöyle bir düşünsünler artık.
Başta kendi sağlıkları için,
Sonra bizim sağlığımız için,
Lütfen sigarayı bırakın…