Temel ile Fadime, tayinleri nedeniyle Erzurum’a taşınırlar.

Temel ile Fadime, tayinleri nedeniyle Erzurum’a taşınırlar.
Malum, Erzurum bol kar yağan bir yer…
Kar yağdığı bir gün akşamüzeri belediye hoparlöründen bir anons: “Sayın sokak sakinleri, lütfen arabalarınızı sokağın sol tarafına park edin, sokağın diğer tarafındaki karlar temizlenecek!”
Temel, evden çıkar ve arabasını sokağın sol tarafına park eder.
Ertesi akşam, yine belediye hoparlöründen bir anons: “Sayın sokak sakinleri, arabalarınızı lütfen sokağın sağ tarafına park ediniz, sokağın boş bırakılan tarafındaki karlar temizlenecektir!”
Temel yine dışarı çıkar ve arabasını sokağın sağ tarafına park eder. Ancak bu arada kar yağmaya da devam etmektedir…
Bunun sonucu olarak sokakların her gün temizlenmesi gerekmektedir…
Nitekim 3. günün akşamı yine bir anons: “Sayın sokak sakinleri, lütfen arabalarınızı sokağın sol tarafına park ediniz, sokağın diğer tarafındaki karlar temizlenecek!”
Ancak anons sırasında seste bir kopukluk olduğu için ne Temel ne de Fadime arabaların sokağın hangi tarafına park edileceğini anlayamamışlardır. Uzun bir süre sokağın hangi tarafına park edecekleri konusunda tartışırlar ve bir türlü bir karara varamazlar. En sonunda Fadime:
-“Ula Temel… Madem, arabanın sokağın hangi tarafına park edileceğini anlamadık, bugün de araba garajda kalsın, boş ver anonsu!..”
 
***
Temel’in eşi şiddetli soğuk almış doktor Linkosin iğne yazmış.
Sabah Temel çıkarken hanımı yataktan seslenmiş;
-“Ula Temel, akşama dönerken Linkosin’i unutmayasun da!”
Akşam iş dönüşü, Temel her zamanki gibi kahvede Dursun’la tavla oynarken karısının ilacını ve eczanelerin kapanmak üzere olduğunu hatırlamış.
Hemen kalkıp en yakındaki eczaneye doğru koşturmaya başlamış.
Temel nefes nefese içeri girmiş; Ancak ilacın ismi bir türlü aklına gelmiyor.
Kapıda durup hatırlamaya çalışırken beceremeyince seslenmiş:
-“Ula, say pakayum şu ilaçlarun isimlerunu pana!..”
 
***
Temel ile Dursun Toronto’ya gelmişler ve Temel, dünyanın en yüksek kulesi olan CN Tower’ı Dursun’a gösterip;
-“Burası o kadar yüksek ki, yukarıdan düştüğün zaman aşağıya gelene kadar 3 gün geçer.”
Dursun: -“Ölür müsün?” diye sorunca, Temel: -“Ne zannettin ya! 3 gün yemeden içmeden yaşanır mı?”
 
***
Kahvede bir köşede miskin miskin oturan Temel’i gören Dursun sormuş:
-“Ula Cemal’le küs misun? Artuk tavla oynamaysunuz!”
-“Ula sen olsan, pul çalan, zar tutan, kapı atlayan birisi ile tavla oynarmisun?”
-“Oynamam…”
-“O da onun içun oynamayi işte…”
 
***
Bir adam diğerine sordu:
-“Köpeğinizi satın almak istiyorum ama sadık mıdır?”
-“Hem de fazlasıyla sadık. Size bu konuda yüzde yüz garanti verebilirim.
-“Nasıl bu kadar emin olabilirsiniz?”
Şimdiye kadar beş kere sattım. Her seferinde de geri geldi.”
 
***
Sosyeteden bir hatun, dostlarıyla bir araya gelmek için bir yemek düzenler.
Birkaç hortumcu, bazı devlet adamları, playboylar, playgirl'ler falan derken, “birkaç kişi de sanat camiasından olsun” diye düşünür ve davet eder.
Bu sanatçılardan biri çok ünlü bir fotoğrafçıdır.
Fotoğrafçı, ev sahibesinden izin ister ve geceyi değerlendirmek, fotolarını teşhir etmek amacıyla, salonun uygun bir köşesine küçük bir sergi açar.
Yemekten önce sergi kısmında vakit geçirilir, sorular sorulur, kritikler yapılır.
Ev sahibesi de boş durmaz, müthiş bir yorum yapar;
-“Fotoğraflarınız çok güzel beyefendi. Pahalı ve güzel bir makineniz olsa gerek.”
Sanatçı tevazu içinde gülümser sadece. Bozulduğunu belli etmez. Yemekler yenir, sohbetler edilir, kakara-kikiri derken, vakit geçer ve vedalaşma zamanı gelir.
Herkes birer ikişer ayrılırken, sıra sanatçıya gelir:
-“Yemekleriniz mükemmeldi hanımefendi. Harika ve çok pahalı tencereleriniz olsa gerek...”
 
***
İngiliz, Alman, Fransız ve Temel bir adaya düşmüşler.
Bunları bir kabile yakalamış ve bağlamışlar direklere.
Kabile şefi sudaki kanoları göstermiş ve;
-“Benden getiremeyeceğim bir şey isteyen kurtulur. Eğer getirirsem derinizden kano yaparım!” demiş.
İngiliz: -“Bana Manchester United takımının kalecisinin imzaladığı bir futbol topu getirin.”
Şef bir işaret etmiş ve İngiliz’in istediği top gelmiş ve derisi yüzülmüş.
Fransız: -“Bana 1820 Napolyon şarabı getirin!” demiş.
Şef kıs kıs gülerek işaret etmiş bir şişe şarap gelmiş önlerine;
Fransız’ın da derisi yüzülmüş.
Alman: -“Bana el yapımı bir Limuzin getirin!” demiş.
Beş on dakika sonra ormandan bir Limuzin gelip park emiş önlerinde.
Alman da aynı akibete uğramış.
Sıra gelmiş bizim Temel’e.
Temel: -“Bir çatal isteyrum…”
Şef: “Salak mı lan bu herif? İsteyecek bir şey bulamamış mı?” diye düşünürken bir çatal alıp vermişler Temel’e.
Temel başlamış çatalı vücuduna batırmaya.
Şef hayretle sormuş:
-“Ulan ne yapıyorsun geri zekâlı?”
Temel cevaplamış:
-“Nah size kano… Nah size kano...”
 
***
Fadime; biricik sevdiği Dursun’u, Temel’in hanımı ile hem de kendi yataklarında sarmaş dolaş yakalayınca, sesini çıkarmaz ve hemen Temel'e gidip durumu anlatır.
Temel köpürür:
-“Vay adi uşak! Şimdi pen ona gününü göstermez miyum!” diye dövünürken Fadime atılır:
-“Temel! Sen de intikaminu penumla yatarak al!” der.
Bu fikir Temel’in hoşuna gider.
Beraberce bir kaç kez intikam alındıktan sonra, sigara molası verilir.
Fadime, Temel’e:
-“Hadi bir kere daha intikam alsana!” deyince, yattığı yerden doğrulup sigarasından derin bir nefes çeken Temel:
-“Penum kinum geçmiştur da!”
 
***
Temel ile Dursun iddialaşıyorlarmış.
Temel: “Ben denize 25 metreden dalabilirim!” demiş.
Dursun hemen müdahale edip:
-“Yok; yapamazsın!” demiş.
Temel çıkmış, atlamış ve dalıp çıkmış.
Bu sefer Dursun iddiayı daha ileri götürerek: -“Ulan ben de 30 metreden dalarım!” demiş. Tabii bu sefer de Temel itiraz etmiş:
-“Yok; yapamazsın!”
Neyse Dursun da çıkıp dalışını başarıyla tamamlamış. Bu sefer Temel:
-“Ulan ben de 20 cm suya 3.5 metreden dalmazsam…” demiş.
Dursun’dan yine itirazlar,
-“Yok yapamazsın!”
Neyse Temel çıkıp dalışı bir güzel becermiş. Bu sefer Dursun kıllanmış:
-“Lan ben de 20 cm suya 4 metreden dalarım!”
Tabii Temel’den hemen muhalefet.
Amma velakin Dursun dalışı başarı ile tamamlıyor.
İyice fitil olan Temel:
-“Ulan ıslak havluya 2.5 metreden dalayım da gör!” diyor.
Tabii Dursun itiraz ediyor.
Sonunda Temel:
-“Getirin pagayum ıslak havluyu!” diyor.
Adamlar getiriyor.
Temel çıkıyor 2.5 metre yüksekliğe ve atlıyor…
Çakılıyor aynen.
Sersemlemiş bi şekilde doğruluyor ve:
-“Lan kim sıktı bu havlunun suyunu?”
 
***
Papaz her pazar öğlen kasabadaki ahalinin günah çıkartmasını dinler ve de onlara yol gösterirmiş.
Rahibi, başka bir kasabadan bir davet için hafta sonu için çağırmışlar.
Papaz hem gitmek istiyor, hem Kiliseyi kime bırakacağını bulamıyormuş.
Sonunda Kilisenin tam karşısındaki Sinagog’a gidip durumu kasabanın Hahamına anlatmış.
Haham “Nasıl olur ben sizin kuralları hiç bilmem ki” dese de Papaz; “Ben vaaz verdikten sonra sana öğretirim çok kolay. Bir iki kere günah çıkartanlara nasıl cevap verdiğimi görsen hemen anlarsın.” demiş.
Haham da Tanrı katında bir din adamına yardım edeceği için boynu bükük kabul etmiş.
Pazar günü gelmiş.
Papaz ile haham birlikte odaya girip günah çıkartmaya gelen birinci kadını dinlemişler:
-“Muhterem peder.”
-“Evet yavrum.” demiş papaz.
Hahamda dinlemede.
-“Muhterem peder. Ben tam üç kez zina işledim. Ama çok pişmanım. Bana bir yol göster de bu günahtan arınayım”.
-“Yavrum Kudüs tarafına dön ve kutsal bakire Meryem Ana ile ilgili bir dua oku, çıkarken de kumbaraya 100 dolar at günahından arınmış olursun”.
Ve kadın Papazın dediğini yapmaya gider.
Derken bir başka kadın gelir.
-“Muhterem peder.”
-“Efendim kızım.”
Haham bu sefer de sesiz dinliyor.
- “Muhterem peder. Ben tam üç kez zina işledim. Ama çok pişmanım. Bana bir yol göster de bu suçlardan arınayım.”
- “Hımmmm. Yavrum Kudüs tarafına dön ve Kutsal bakire Meryem Ana ile ilgili bir dua oku, çıkarken de kumbaraya 100 dolar at günahından arınmış olursun.” der
Kadın teşekkür edip Papazın dediğini yaparken, Papaz da Haham’a döner ve “Anladın değil mi” der ve bir koşu arabaya binip yola çıkar.
Haham odada bir başka günahkâr beklerken bir kızın geldiğini duyar.
-“Muhterem peder.”
Haham öğrendiği gibi
-“Evet yavrum” der...
-“Muhterem peder. Ben tam iki kez zina işledim. Ama çok pişmanım. Bana bir yol göster de bu suçlardan arınayım. Çok utanıyorum” der.
Haham düşünür ve cevap verir.
-“Yavrum üzülme. Su anda bir kampanyamız var. Sen git bir zina daha yap. Sonra gel Kudüs tarafına dön ve Kutsal bakire Meryem ana ile ilgili bir dua oku, çıkarken de kumbaraya 100 dolar at günahından arınmış olursun.”