20 yıldan bu yana tarım, kısa süren Faruk Çelik ve Eşref Fakıbaba’nın dönemleri sayılmazsa, üç tane bakan değiştirdi.

Son olarak dördüncü bakan göreve başladı. İstikrarlı bir yönetimin olduğu düşünülebilir. İstikrarlı bir çöküş yaşandı gerçekten.
Zaten kırsal kesim de istikrar için hep oy vermişti ama istikrarlı bir şekilde duman oldu.
İlk dönemlerde tarımsal üretimde uygulanan politikalar üreticiyi memnun etmese de isyan ettirmiyordu.
Bir süre sonra, küçük aile işletmelerini yok etmeye yönelik uygulamalar devreye girdi adeta. Kredi ve desteklemelerde baremler küçük çiftçiyi tarımsal desteklerden yararlanamayacak seviyeye yükseltildi. Oysa desteksiz tarımsal üretim yapmak ekonomik değildir.
Türk tarımının %85’ini oluşturan küçük aile işletmeleri kendini sürdüremez hale gelmeye başladı. Oysa hemen bütün krizlerde bu işletmeler üretime devam ediyorlardı. Küresel krizlerin teğet geçmesi, bir yerde ana gıda üreticisi olan bu işletmelerdi. Bazı pasifik ülkelerinde insanlar marketleri yağmalarken, Türkiye, gıdada net dışa bağımlı değildi.
Ak Parti hükümetleri döneminde küçük aile işletmelerinin önemli bir kısmı üretimden vazgeçti. Devletin tuttuğu Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) kayıtlı çiftçi sayısı 2,8 milyondan 1,5 milyona düştü. Tarımdan uzaklaşan üretici sayısına bağlı olarak nadas dışında ekilmeyen arazi miktarı 50 milyon dekarın üzerine çıktı.
2002 yılında tarımın toplam istihdamdaki payı %35 iken; son yıllarda %10’a yaklaştı.
Bankalar tarafından çiftçiye kullandırılan kredi miktarı 2002 yılında 4 milyar TL iken, son yıllarda 150 milyar TL’nin üzerine çıktı. Üretmeye direnen çiftçi daha fazla borçlandı.
Ak Parti hükümetleri döneminde uygulanan üreticisini korumayan, ithalata dayalı tarım politikaları, Türkiye’yi net bir şekilde gıda ithalatçısı ülke haline getirdi.
Ak Partinin 20 yıllık iktidarı döneminde toplam 250 milyar doların üzerinde gıda ürünü ve tarımsal hammadde ithalatı yapıldı. Sadece buğday ithalatına ödenen döviz miktarı 20 milyar doların üzerine çıktı. Yağ, yağlı tohum, et, canlı hayvan başta olmak üzere 130’u aşan tarım ve gıda ürünü ithal eden hükümet, çiftçisini üretimden uzaklaştırmayı başardı.
Hasat harman demeden, iç piyasada oluşacak fiyatları düşünmeden uygulanan ithalat politikaları, sadece buğday ekilişinde 35 milyon dekar, arpa ekilişinde 10 milyon dekar olmak üzere toplam 45 milyon dekar azalışa neden oldu. Kaldırılan gümrük vergileri ve fonları, dışarıdan pahalı alıp iç piyasaya ucuz verilen buğday ve arpa, iç piyasada fiyatları düşürürken, artan mazot, gübre, ilaç fiyatları tarımsal üretimi ekonomik olmaktan çıkardı. Artan kredi borçları ve arazi satışları ne yazık ki bu durumu ispatlamaktadır.
Kontrolsüz hayvan ithalatı yem fiyatlarını bazı kalemlerde gıda fiyatlarının üzerine çıkardı. Besi yemi fiyatları un fiyatlarının, kepek fiyatları buğday fiyatlarının üzerine çıktı.
Arazi satışları Cumhuriyet tarihinin en yüksek düzeyine ulaştı. Şehirlerarası yollarda benzin istasyonları gibi arazi satış ofisleri açıldı. Tarlaların içi satılık tarla levhalarıyla doldu.
Tarımsal üretimde nüfusun yaşlandığı dikkate alınırsa on sene sonra bu toprakları kim eker bilinmez.