Bundan altmış yetmiş yıl öncesi adı bile bilinmeyen, ancak günümüzde olmazsa olmaz haline gelen üretim masraflarıyla karşılaşıyoruz.

Her geçen gün bitkisel ve hayvansal üretimde yeni üretim girdileri ortaya çıkıyor ve verimi artırmak, daha çok kazanmak amacıyla kullanıyoruz hakı şeyini kurtarır mı demeden.
Ticari üretimin ön plana çıkmaya başladığı ellili altmışlı yıllarda karasabanla yapılan bitkisel üretimde, mazot, gübre, ilaç, hormon, yaprak gübresi gibi girdiler bilinmezken, bakım, hasat ve harman işlemleri de yine emek gücüyle gerçekleştirilmekteydi.
Ticari üretim felsefesinin yeni yeni uyanmaya başladığı 1950’li yıllarda, orta boy traktör 8.000 lira, gübre ve mazot 30 kuruştan alınmaktaydı. Diğer bir deyişle, aynı yıllarda 1 lt mazot 1 kg buğdayla alınabilirken, günümüzde 1 lt mazot için 5 kg buğday satmak gerekmektedir. 1950’de 1 kg pamukla 10 lt mazot alınırken şimdi 1 lt mazotu 2 kg pamuk ancak alabilmektedir. Özetlenecek olursa, buğday, mazot karşısında 6.5 kat, traktör karşısında 4.5 kat, gübre karşısında 8 kat değer yitirmiştir. Değer kaybı pamuk başta olmak üzere diğer ürünlerde de yaşanmıştır. Hayvansal üretimde de verimi artırmak amacıyla kullanılan girdi kalemleri karşısında et ve süt ürünleri sürekli değer kaybetmektedir.
Modern tarımla birlikte üretim girdilerinin sürekli artması, yeni üretim masraflarının kullanılması, verimliliğe çok fazla yansımamaktadır. Buğdayda verim 100 kg/da’dan 280 kg/da’a, pamukta lif verimi 30 kg/da’dan 90 kg/da’a, üzümde verim 1 ton/da’dan 2 ton/da’ya yükselmiştir. Pek çok üründe tarımsal üretimimiz aslında ekim alanlarının artmasıyla artmıştır. Son elli altmış yılda ekim alanlarımız iki katından fazla artmıştır. Bununla birlikte, son yıllarda üretim maliyetlerinin artması nedeniyle ekilmeyen arazi miktarı da artmıştır.
Dünyanın en önemli işini yapan, insanı doyurmaya ve giydirmeye uğraşan çiftçimizin gelirlerinin sürekli azalması, şehir insanını doyurmak için geçim sıkıntısı çekmesi hak ediş olmamalıdır. Geçim sıkıntısının temelinde, sürekli, arazilerin çok parçalı olması ve miras hukukumuz nedeniyle çiftçi işletmesi başına düşen arazi miktarının azalmasını göstermek son derece yanlıştır. Arazi ne kadar büyük olursa olsun, üretimde girdi kalemlerinin, ürün değerleri karşısında sürekli değer kazanması, diğer bir deyişle gelirlerin ciddi bir şekilde azalması, büyük işletmelerin de eninde sonunda küçülmesine neden olacaktır.
Çeşit ve kullanım miktarı sürekli artan üretim girdileri, doğal kaynaklar üzerinde baskı yaptığı gibi, üreticinin sosyal ve ekonomik koşullarını da ağırlaştırmaktadır. Kullanılan girdiler verim artışından doğan farkla ödenememektedir. Toprak, iklim ve ürünün potansiyellerinin dışına çıkmak mümkün değildir. Bir buğday çeşidinin ıslah edildiği alanda en yüksek verimi 700 kg/da ise, toprak yönetimiyle verimi aynı düzeye çıkarmamız ancak iklim özelliklerinin elverdiği ölçüde mümkündür. İnadına üretim anlamında, yüksek verim almak için inat etmek ve bütün girdi elemanlarını seferber etmek, üretim masraflarını artırmaktan başka işe yaramamaktadır.