Sabah sabah haber portallarında gezerken rastladım bu habere. İçimden dedim ki: “Tam bana göre…”

Sabah sabah haber portallarında gezerken rastladım bu habere.
İçimden dedim ki:
“Tam bana göre…”
.
Haber şu:
“Tokyo’da yapılan araştırmaya göre 1980’den 2015’e kadar olan süreçte, ülkede yalnız yaşayan yaşlı birey sayısı 6 kat artarak 6 milyona ulaştı.”
.
“Suç oranları incelendiğinde ise yaşlı nüfus arasındaki hüküm giyme oranının hızlı bir şekilde artış gösterdiği görüldü.”
.
Neden?
.
“Yaşlılar neden suç işler ki?” diye sormadan edemiyor insan haberi okuyunca.
.
Bilindiği üzere dünyada en çok yaşlısı olan ülke, Japonya…
Nüfusunun yüzde 27.3’ü, 65 yaş üzerinde.
.
“Derdiniz nedir diye sormamışlar mı?” diye merak ederken haberin sonunda açıklanmış bu durum.
.
Mahkûmlardan biri diyor ki:
“Kocam kalp krizi geçirip hayatını kaybettikten sonra yapayalnız kaldım. İlk kez 6 yıl önce hırsızlık yaptım, çünkü eve gidip yalnız kalmak istemiyordum. Hapishanedeki hayatım daha kolay. Buradaki bakım şartları benim kendime sağlayabildiğimden daha iyi ve yalnız kalmıyorum…”
.
Sebep yalnız kalmamakmış meğer.
İçeriye girmek için işledikleri suç ise:
“Hırsızlık…”
.
Elin yaşlısı içeri girmek için çalarken,
Bizim ülkede içeri girmemek için çalıyor…
Ne yapalım bakış açısı…
.
Muhabbet mahkûmlardan açılmışken bizim ülkede izinli olan mahkûmlar da 31 Mayıs itibari ile cezaevlerine dönecekler.
.
Geçen hafta cezaevleri ile ilgili bir mevzuda konuşurken, birisi demişti:
“Mahkûmlar izinli, onlar Haziranda dönecekler…”
.
Ben kafa buluyor sandım önce.
Nedense o güne kadar böylesi bir habere rastlamamıştım.
İlgi alanıma da girmemiş demek ki.
.
Durum şuymuş:
Koronavirüs nedeniyle açık cezaevlerinde bulunan mahkûmların izinleri, 31 Mayıs 2020 tarihinden buyana 12 kez, 2 aylık periyotlarla uzatılmış.
Pandemi sürecinde açık cezaevinde olan mahkûmlar 15 Nisan 2020 tarihinden beri izinliymiş zaten.
Beşinci yargı paketinde yapılan düzenleme ile mahkûmların pandemi nedeniyle verilen izinlerinde değişiklik yapılmış.
Her defasında 2 ayı geçmemek üzere 9 defa uzatılan izinler yeni düzenleme ile “Her defasında 2 ayı geçmemek üzere 12 defa uzatılabilir” olarak değiştirilmiş.
Böylece hükümlülerin izinleri de 31 Mayıs 2022 tarihine kadar uzatılmış.
.
Yeni bir uzatma var mı?
Habere göre yok.
.
80 bin mahkûm, 31 Mayıs itibari ile cezaevlerine geri dönecekmiş.
.
Cezaevine dönmeyenler firari sayılacak ve haklarında yakalama kararı çıkarılacakmış.
.
Bu arada geri dönecekler için bir kolaylık sağlanmış.
.
Haber şöyle:
“COVID-19 izninden dönecek hükümlüler, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne (CTE) ait https://cte.adalet.gov.tr/ resmi web sitesinden TC kimlik numaralarını girerek, girmek istedikleri cezaevlerine ilişkin tercihte bulunacaklar. Bu cezaevlerinde yer yoksa en yakın cezaevine yerleştirilecekler…”
.
Japonya’daki bir haberden, Türkiye’ye geldik.
Onlar içeri girmek istiyor,
Bizimkiler çıkmak…
.
Son yorumum şu:
Japonya’da pandemi izni olsaydı, yaşlılar yanmıştı…
.
Bu arada ben de meraklıyım ya.
“Acaba Türkiye’de kaç tane cezaevi var?” diye bakayım dedim.
.
Adalet Bakanlığı Ceza Ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü sitesindeki şu bilgilere ulaştım:
“Ülkemizde 05/05/2022 tarihi itibariyle,
269 Kapalı Ceza İnfaz Kurumu,
86 Müstakil Açık Ceza İnfaz Kurumu,
4 Çocuk Eğitimevi,
10 Kadın Kapalı,
7 Kadın Açık
8 Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu olmak üzere toplam 384 Ceza İnfaz Kurumu bulunmakta olup, bu kurumların kapasitesi 275.843 Kişiliktir.”
.
Benim gibi merak edenler varsa işte durum bu…
 
***
PEKİ NE OLACAK?
Şimdilerde gündem sığınmacılar, göçmenler, mülteciler…
.
Her parti ağzını açıyor Suriyeli,
Kapatıyor Afganlı…
.
Biri diyor ki:
“Kalacak!”
.
Diğeri cevaplıyor:
“Ben gelirsem gidecek!”
.
Biri diyor ki:
“1 Milyonu gidecek!”
.
Diğeri cevap veriyor:
“Hepsi gidecek!”
.
Aslında bu işin çözümü şöyle olmalıydı:
“Referandum…”
.
Sor kardeşim halka.
Halk ne diyorsa o…
.
Cumhuriyette yer alan habere göre:
“BUPAR Araştırma, Adana, Mersin, Gaziantep ve Hatay’da göç sorununu yurttaşa sormuş.
.
Ne zaman ve nasıl soruş peki?
.
6-8 Mayıs tarihleri arasında göçün en çok yaşandığı;
Adana,
Mersin,
Gaziantep ve
Hatay’da,
“800 kişiye” sormuşlar.
.
Sorunun biri şuymuş:
“Suriye ve Afganistan’dan gelen mülteciler iliniz için genel olarak iyi mi oldu yoksa kötü mü?”
.
Cevaplar şöyle olmuş:
Yurttaşların;
Yüzde 88.1’i
“Kötü oldu”,
Yüzde 8.6’sı
“Fikrim yok”,
Yüzde 3.3’ü
“İyi oldu” demiş…
.
Bir başka soru şöyle olmuş:
“Suriye ve Afganistan’dan ilinize gelen mültecilerin sayısı az mı, çok mu, yoksa yeterli mi?”
.
Yurttaşların;
Yüzde 59’u
“Çok”,
Yüzde 22.2’si
“Yeterlidir. Ne az ne çoktur. Bu kadarı yeterli daha fazla gelmesin”,
Yüzde 18.8’i ise
“Yanıt yok” demiş…
.
Başka soru ise şöyle olmuş:
“Suriye ve Afganistan’dan gelen mülteciler ülkemizde kalmalı mıdır, yoksa güvenli bir şekilde geri gönderilmeli midir?”
.
Yurttaşların;
Yüzde 79’u
“Geri gönderilmeli”,
Yüzde 20.6’sı
“Fikrim yok”,
Yüzde 0.4’ü ise
“Kalmalılar” demiş…
.
“Mülteciler ülkemiz için asayiş-güvenlik sorunu yaratıyor mu?” diye de sorulduğunda şu cevaplar alınmış.
.
Yurttaşların;
Yüzde 56.4’ü
“Evet, güvenlik sorunu yaratıyor”
Yüzde 22.2’si
“Hayır, güvenlik sorunu yaratmıyor”,
Yüzde 21.4’ü ise
“Fikrim yok” demiş.
.
“Mültecilerin gelmesi ile işsizlik arttı mı?” sorusuna Yurttaşlar;
Yüzde 53.5’i
“Evet, arttı”,
Yüzde 15.2’si
“Hayır” derken,
Yüzde 31.3’ü
Fikir belirtmemiş.
.
Araştırmaya katılan yurttaşlara;
“Mültecilerin artması ülkemiz için tehdit mi?” sorusu yöneltilince şu cevaplar gelmiş:
Yüzde 57.2’si
“Evet”,
Yüzde 16.9’u
“Hayır”,
Yüzde 25.9’u ise
“Fikrim yok” demiş…
.
Sonuçları Cumhuriyet’e değerlendiren BUPAR Araştırma Şirketi Başkanı Erdal Akaltun şöyle açıklama yapmış:
“Vatandaş, mültecilerin hem kendi yaşantıları için hem de ülkenin geleceği için bir risk taşıdığı kanaatinde.”
.
“Dolayısıyla insani boyutta başlayan bu sürecin sosyolojik olarak bir risk taşıma aşamasına geldiğini söyleyebiliriz.”
.
“Zor durumda olan insanlara karşı olmak Türk toplumunun kültürel yapısı ile uyumlu değil. Ancak sayının bu kadar çok artmış olması insanları, vicdanları ile kültürleri arasında bir çatışma noktasına getirdi. Bu durum toplumsal barış için ciddi bir risk teşkil ediyor…”
.
Peki sonuç ne?
.
Uzmanlar şunu söylüyor.
3 yolla geri gönderme şekli var:
*Sığınmacıların kendi rızalarıyla geri dönmesi,
*Zorla gönderme veya
*3. ülkelere yollama
.
2017 öncesinde “Kendi rızası ile dönecek olanların” oldukça fazla olduğunu belirten uzmanlar, artık Türkiye’ye yerleşmiş, hayat kurmuş sığınmacıların bu isteklerinden vazgeçtiklerini söylüyorlar.
Gönüllü olarak gideceklerin çok az olduğu konusunda ısrarcılar.
.
Diğer şekle göre, “Zorla gönderme diye bir şey olamaz” diyerek şunu belirtiyorlar:
“Bu kendi hukukumuza, anayasamıza, geri gönderme ilkesine aykırı hem de uluslararası hukuka aykırı…”
.
Uzmanlar bu konuda da şunu öne sürüyorlar:
“3. bir ülkeye göndermek ise en zoru.
Zira Ukrayna sığınmacılarını kabul eden Avrupa’nın kotalarını doldurması sebebi ile kabul etmeleri zor gibi…”
.
3 bilinmeyenli bir denklem.
Muhalefet “Göndereceğim” derken 4. bir çözümü bulmuştur sanırım.
Yoksa bu iş zor gözüküyor…