Elli yedi yıllık kısa ömrüne binlerce başarıyı sığdırabilen Atatürk, bütün dünyada aynı zamanda milletlerin sömürgeden kurtulma ve devletini kurmada sembol olmuştur.

Elli yedi yıllık kısa ömrüne binlerce başarıyı sığdırabilen Atatürk, bütün dünyada aynı zamanda milletlerin sömürgeden kurtulma ve devletini kurmada sembol olmuştur.
Bağımsızlık mücadelesi yanında, bağımsızlığı kazanmanın yeterli olmadığını, gerçek bağımsızlığın ulusun kendi ayakları üzerinde durabilmesinin daha önemli olduğunu da göstermiştir. Nitekim Osmanlı’nın eskiden kalan onca borcu ödenirken, devletin bütçesi yaşadığı sürece hiçbir zaman açık vermemiştir.
Atatürk, genç devletin birçok reformu yanında, ekonomi alanında ilk iş olarak birinci iktisat kongresini toplamıştır. İzmir’de gerçekleştirilen kongrede ülkenin sahip olduğu doğal kaynakları irdelenmiş, ülkenin ekonomide vereceği bağımsızlık mücadelesinin temelleri atılmıştır. Gerçek anlamda ‘milli ekonominin temeli ziraattır’ felsefesiyle tarımda önemli girişimler gerçekleştirilmiştir.
Bugün gelişmiş dünyada olduğu gibi ülkemizde de, endüstrinin temellerini tarım ve tarıma dayalı sanayi işletmeleri oluşturmaktadır. Kullanılan girdilere göre en yüksek katma değer tarım sektöründe ortaya çıkmaktadır. Çünkü tarımda en büyük girdiler güneş, su, hava ve topraktır. Bugün tekstil başta olmak üzere birçok sanayi sektörünün belli merkezlerde dünya ligine yükselmesi, cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan kamu yatırımlarına bağlıdır. Gaziantep, Denizli ve Bursa’da tekstil, Uşak’ta iplik fabrikaları, deri fabrikaları bugünkü seviyenin çekirdeğini oluşturmaktadır.
Tarımın gelişiminde Türkiye’nin coğrafi bölgelerine bağlı olarak dört bir tarafında kurulan Devlet Üretme Çiftlikleri, çeşit geliştirme, tohumluk üretme ve yeni tarım teknolojilerini uygulama ve öğretme bakımından önemli bir adımdır. Tohumculukta yapılan atılımlar, ıslah merkezleri, kendi tohumluğunu geliştirebilen, üretebilen bir ülke olabilme politikaları önemli mesafeler kat etmiş, ancak bütün dünyada olduğu gibi son zamanlarda tohumculuk sektörü yabancıların eline geçmiştir.
Devlet Üretme Çiftlikleri aynı zamanda üstün verimli hayvan ırklarının yetiştirilmesi ve damızlık olarak üreticilere dağıtılması görevini de başarıyla yerine getirmişlerdir. Günümüzde devlet üretme çiftliklerinin önemli bir kısmı özelleştirilmiş, sosyal ve iktisadi hizmette yeni bir boyut ortaya çıkmıştır.
Mekanizasyonun geliştirilmesi için kurulan Zirai Donatım Kurumları, günümüzde tarihe karışmıştır. Otobüs yapabilme yeteneğinde olan fabrikaların kapılarına kilit vurulmuştur. Elbette devlet üretimde çok fazla bulunmamalıdır. Kapitalist ekonomilerde devletin işi olmamalıdır. Bununla birlikte, son derece fonksiyonel kamu kurumlarının çağdaş dünyanın normlarına uygun olarak yapılandırılması çok zor değildir. Bu kurumların tasfiyesi, ne yazık ki mekanizasyonda, özellikle motor ve motor parçalarında Türkiye’yi dışa bağımlı hale getirmiştir.
Et Balık Kurumu ile Toprak Mahsulleri Ofisi çiftçinin hep yanında olmuşlar, çiftçinin malını yere düşürmemişlerdir. Bugün her iki kurum da et ve bitkisel ürün ithalatıyla çiftçisinin ürününü değersizleştirmektedir.
Üretmeyen toplumların bağımsız olamayacaklarına dair özdeyişi manidardır. Üretmek, ülke insanının ihtiyaçlarını karşılamak çiftçimizin en önemli hasletlerindendir. Zarar etse de üretmeye devam etmesi bunun kanıtıdır. Ancak çiftçinin gücü zayıflamıştır. Çiftçinin üretimde kalması için kurulan Ziraat Bankası müteahhitlere daha fazla ve daha düşük faizle kredi verirken, çiftçiyi haciz sarmalına sokmaktadır. Tarım Kredi Kooperatiflerinin faiz oranları özel bankalardan az değildir.  
Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde bu topraklar hiç bu kadar boş bırakılmamıştır. İktidar sahipleri çiftçisini adeta batırmak için ellerinden geleni yapmışlar, memleketini göbeğinden dışa bağımlı hale getirmişlerdir.