Dün kaleme aldığım, “Deniz sezonunu açmak için 15 Haziranı beklerim” şeklindeki yazım üzerine arayan bir arkadaşım, “Ben de sezonu açmak için karpuz kabuğunu beklerim” dedi.
Dün kaleme aldığım, “Deniz sezonunu açmak için 15 Haziranı beklerim” şeklindeki yazım üzerine arayan bir arkadaşım, “Ben de sezonu açmak için karpuz kabuğunu beklerim” dedi.
.
Şimdi ona cevap yazıyorum:
“Daha çok beklersin…”
.
Neden mi?
.
İşte size, sosyal medyaya düşen güncel karpuz dilimi fiyatları.
.
Yanlış okumadınız, “Dilim” fiyatları.
.
Karpuz Fiyatları:
A101: 6 Lira
Migros: 9 Lira
Bim: 5,75 Lira
Şok: 6,Lira
Ankara Çağdaş Market: 4,95 Lira
.
En ucuzu Ankara’da ancak “git oraya karpuz al, gel burada denize at” filan, oldukça zahmetli.
.
En iyisi denize girmek için yerli karpuzu beklemek…
.
Diyeceğim o dur ki:
“Sevgili arkadaşım artık denize girmek senin yöntemine göre oldukça lüks oldu… 20 senedir tek başına iktidar olanların bize ‘Dilimle Karpuzu’ reva gördükleri ortada…”
.
Bunlar aslında “Karpuz kabuğundan gemiler yapıyor” farkında değiller…
***
ASGARİ ÜCRET MESELESİ
Şu asgari ücret meselesini, yıllardır bir çalışan emeklisi olarak bile anlamış değilim.
.
“Çalışanına en az bu parayı vermek zorundasın” şeklinde uygulanan sistemin benim tarafımdan anlaşılır yanı yok.
.
Bu parayı verecek olan sanayideki kaportacı ustası ile dolar karşılığı ihracat yapan ve her dolar arttıkça malına zam gelen sanayici aynı kefede.
.
Hani adalet deniyor da, adalet nasıl olacak?
.
Ücret işverenin gelirlerine göre belirlenmeli bence.
Bizim sektörde Türk lirasının değer kaybetmesi ile dolara bağlı girdilerine günbegün zam gelirken, ücretlere zam dayatması işvereni öldürecek, çökertecek ve iflas noktasına getirecek.
.
Tek geliri reklam olan bu sektör, reklam veren işletme kalmayınca kökten batışa geçecek.
.
Zaten geçtiğimiz asgari ücret zammını zor ödeyen işveren, şimdilerde düşünülen 5997 lirayı nasıl ödeyecek?
.
Bu işe acil çözüm bulunmalı.
.
İş dünyası sektör olarak ayrılmalı.
Bilançolarına bakılmalı.
Gelirine göre verilen ücretlerin bir miktarı işveren tarafından ödenirken, diğer tarafı devlet tarafından sübvanse edilmeli.
.
Misal, ihracat yapan bir firmanın işçisine vereceği ücreti kendisi karşılamalı.
Ama sanayideki kaportacıya da devlet ücret yardımı etmeli.
.
Bu önlemler alınmazsa ve “Asgari ücret 5997 liraya” çıkarsa Ülke tarihinde iflas ve işyeri kapatma konusunda “Rekorlar” kırılabilir.
.
“Sen maaşını dolarla mı alıyorsun”
.
“Gözlerimdeki ışıltıya bak?”
.
“Faiz sebep, enflasyon sonuç”
.
“Türk parası dibe vurdu, daha ne kadar vuracak?”
.
“Biz ortodoks politikaları bir tarafa koyduk. Artık heterodoks politikalar var…”
.
“Birilerinin bize söylediği ve öğrettiği şeyin dışına çıkıyoruz, bu yolda yürümeye devam edeceğiz…”
.
“Döviz kurları dengeye kavuştu, artık bir gündem maddemiz değil…”
.
“Türkiye ekonomisini faiz-kur kıskancından çıkardık…”
.
“Bir problem mi yaşadınız? Rahat olun. Bürokrasiyi alaşağı ederiz. Arkamızda cumhurbaşkanımız var, rahat olun. Mevzuatı da değiştiririz…” diyenlerin yönettiği ülkede bakalım daha neler göreceğiz?
***
POPÜLİZM
Bu şehirde yaşayanlar her hafta perşembe günleri Cuma pazarı otoparkında, “Bit Pazarı” kurulduğunu bilir.
.
İhtiyaç sahipleri buraya gelerek ihtiyaçlarını karşılar.
Bazıları da çöpe düşmüş antika peşindedir.
Bazıları da sırf vakit geçirmek bahanesi ile bu pazarı gezer.
.
Sosyal medyadan “Şehrin imajına zarar veriyor” gibi bir paylaşım okuyunca şöyle bir düşündüm.
“Gerçekten veriyor mu acaba?” dedim içimden.
.
Yurtdışında gezdiğim yerlerin hemen hemen hepsinde bu tip pazarlar kuruluyor.
Belki biraz daha tertipli,
Biraz daha temiz.
Ancak bizim ki de bu kadar oluyor.
Zamanla o da olur…
.
Yeri açısından şehrimize pek zararı yok.
Trafiği aksatmıyor,
Pisliği şehre bulaşmıyor,
Görüntüsü kimseyi rahatsız etmiyor.
.
Satıcı konumundaki vatandaşlar da en azından ekmek yiyor.
.
Meşhur laf vardır:
“Eskiye rağbet olsa, bitpazarına nur yağardı” diye.
.
Şu anda eskiye rağbet var.
Bitpazarına da nur yağıyor.
.
O sebeple “Kaldıralım, yok edelim, uçuralım” diyerek popülizm yaratmaya gerek yok…
***
BOKLU KEBAP
Geçenlerde bir iş için Eceabat’a gidiyorum.
Denizdeki dubaları görünce eski günlere gittim.
.
Orduevi Plajının önünden o dubalara yüzenler olurdu.
“Haydi dubalara gidelim” şeklindeki bir istek üzerine o mesafe yüzülür, bir müddet sonra geri dönülürdü.
.
Altlı üstlü oturduğumuz (rahmetli) Yüksel ağabeyin (Baysal) sandalı vardı.
Yaz geldiğinde her akşam iş dönüşü arkadaşlarıyla sandalına biner balığa çıkarlardı.
.
Genelde Çapari yapardı.
Amaç balık tutmaktan çok, muhabbet etmekti tabi.
.
Bazen beni de götürürdü yanında.
Çapariyle tuttuğumuz uskumru haricindeki balıkları denize geri atardık.
O denli yani.
.
O tarihlerde bana şunu derdi:
“Samiciğim yiyebildiğin kadar ye, ileride bu balıkları bulamayacağız…”
.
Bizim gazetede haberi var.
Sardalye 60 lira.
.
Vay, vay, vay…
Şimdiden 60 liraysa,
Önümüzdeki ay 70-80’i bulacak sanırım.
.
Meşhur “Boklu Kebap” şeklinde yaptığımız balığa neredeyse “Bokunu yiyeyim” demekten geri durmayacağız anlaşılan.
.
Bazılarının burnunu kıvırıp yemediği sardalyeyi Yüksel ağabeyin dediği gibi çok arayacağız anlaşılan.
***
BUGÜN CUMA
Bir haber dikkatimi çekti.
Tam da Cuma günü.
.
“AKP’li Konya Büyükşehir Belediyesi yaz mevsiminde 40 gün boyunca sabah namazına giden çocuklara bisiklet hediye etmek için ihaleye çıkıyor. 40 bin bisikletin alınacağı ihalenin açık teklif usulü yapılacağı belirtildi…”
.
Bu bisikletleri Konya Büyük Şehir Belediyesi “her çocuğa dağıtıyorsa” mesele yok.
Sosyal yardım projesidir.
Kabul edilebilir.
.
Ancak “Sabah namazına gidecek çocuklara” derse problem var demektir.
.
Sebep?
.
Birincisi,
Çocuk “Allah için” değil, “bisiklet almak için” namaza gidecektir.
Alışkanlığı namaza değil, ibadet karşılığı almak için olacaktır.
Kıldığı namazın, tuttuğu orucun mükâfatını ancak Allah verebilir.
Sizin bu dünyada verdiklerinizin bir önemi yoktur.
.
İkincisi ise,
Bu ülkede yaşayan Hırıstiyan, Musevi, Ermeni çocukları da vardır.
Bu ülkeye vergi veren.
Onlar namaz kılamadığı için zaten kafadan elenecekler.
Bu İslamiyet’in “Eşitlik” kavramına uyar mı?
Laik ve Müslüman bir ülkede böylesi girişimler yapılmamalı ve engellenmelidir.
Bu girişim “Kul hakkı”
Sayılır mı?
Sayılmaz mı?
.
Üçüncüsü ise,
Haberde Konya Belediyesinin “Borçlu olduğu” özellikle belirtilmiş.
Dinimize göre borçlu birinin “Kurban kesmesi” bile şart değilken, bisiklet dağıtmak neyin nesi?
.
Bu tip girişimlerin dinime zarar verdiğini düşündüğümden tasvip etmiyor ve kınıyorum…