İki gün önce İstanbul’un fethinin 569.uncu yıldönümü idi. Bir çağın kapandığı, yeni bir çağın başladığı önemli bir gündü. İstanbul’un ikinci fethi, aslında İstanbul’un işgalden kurtuluşu idi.
Tarihi kronolojiye göre otuza yakın kuşatma geçiren İstanbul 29 Mayıs 1453 tarihinde Fatih Sultan Mehmet’in komutasındaki Osmanlı ordularına dayanamamıştır. Fethetmek için aslında ne gerekiyorsa yapılmıştır. İyi eğitim almış Fatih Sultan Mehmet, gelecek yardımları önlemenin yanında 20 km’den fazla olan surları nasıl açabileceğini de hesaplamıştır. Milletine güvenen Fatih, yine de milletin nabzını tutmak için tebdili kıyafetle sabah namazından sonra çarşıda gezerken bir esnaftan bir mal almak istediğinde, esnafın karşı komşusunu işaret ederek, onun siftah yapmadığını, aynı malı oradan da alabileceğini söylemesi cesaretini daha da artırmıştır.
İstanbul’un fethi kolay olmamakla birlikte, İstanbul halkının sempatisini kazanmak önemli bir noktadır fetihte. Bursa ve İznik yörelerinde, Osmanlı hâkimiyetindeki topraklarda adaletin sağlanması, çete ve asker baskısının ortadan kalkması, huzur ve refah ortamı, İstanbul halkı için özlenen yaşam koşulları haline gelmiştir. Bu nedenle, Osmanlı hâkimiyetini, adaletini isteyenler çoğalmıştır. Bazı tarihçiler Bizans askerlerine, halkın yardım etmediğini belirtir. Muhasara esnasında yıllarca savaşmamış, sadece kralı eğlendirmek için gösterilerde görev almış Bizans askerlerinin hantallığı ve ataleti de vardır fethin kolay olmasında.
İstanbul’un olmadığı bir Anadolu ne kadar varsıl olursa olsun çok anlam taşımıyor. Dünyanın en eski anakentlerinden olan İstanbul, Koca Asya’nın neredeyse kilit noktasıdır. Koca Karadeniz ve Avrupa’nın içlerine kadar etki alanı bulunan coğrafyanın merkezidir. Bütün dünyanın gözbebeği halinde olan İstanbul, komşu olan hemen bütün devletlerin almak istediği yer olmuştur.
İstanbul’un fethinden sonra denizde de hükümran hale gelen Osmanlı, ana ticaret noktalarına da hükmetmesine rağmen, ticareti geliştirememiştir. İstanbul halkına dokunmamasına, onlara her türlü hak ve özgürlüklerini sunmasına rağmen, önemli bilim adamlarının İstanbul’u terk etmesine engel olamamıştır. İstanbul medeniyeti Avrupa’da hızla yayılmış, sosyal ve ekonomik alanlarda ciddi gelişmeler meydana gelmiştir.
Osmanlı’da olduğu gibi İstanbul, şimdi de ülkenin can damarıdır. Sanayi ve ticaretin neredeyse %70-80’i İstanbul’da gerçekleşmektedir. İnsanı şikâyet etse de kalabalığından, iş dünyasını taşıyacak başka bir alt yapı yoktur. Neredeyse herkese iş vardır. Taşı toprağı altındır. Anadolu’nun bütün sosyal özelliklerini taşımaktadır.
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un fethinden sonra Çanakkale’ye de güzel bir kilit yapmıştır. Kilit bahir kalesini yapmak suretiyle İstanbul’un güvenliğini daha da artırmıştır.
Fetih her haliyle bugün Türklerin bu topraklarda yerleşmesine, ilelebet payidar olmasına vesile olmuştur.
Dünya üzerinde büyük şehirler içinde İstanbul’dan daha eski ve daha köklü bir tarihe sahip olan şehir yoktur. Önemli olan bu mirasa mazhar olmaktır.