Malum bu hafta Çevre Koruma Haftası.

Yaşadığımız bir çevre olduğunu hatırlayacağız. Kirlenen çevre hakkında daha geniş bilgiler alacağız. Yine de toplumun önemli bir kısmı çevreyi yerlere çöp atmayınız penceresinden görmeye devam edecek.
Doğal çevrenin korunması amacı ile ilk defa 1972 yılında İsveç’te Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı toplanmış ve 5 Haziran gününün Dünya Çevre Günü olması kararlaştırılmıştır. Ülkemizde bu amaçla 1978 yılında Türkiye Çevre Sorunları Vakfı, daha sonra Başbakanlığa bağlı Çevre Müsteşarlığı kurulmuş ve Çevre Müsteşarlığı 5-11 Haziran tarihleri arasını Çevre Koruma Haftası olarak kabul etmiştir.
Doğal çevrenin kirlenmesi bütün ülkelerin ortak sorunudur. Çevre kirlenmesi hepimizin günlük yaşayışını etkileyen bir olaydır. Sanayi ve yaşam konforunun hızla artması fosil yakıt tüketimini, haliyle soluduğumuz havayı hızla kirletmekte, karbondioksit artışı aynı zamanda küresel ısınma sorununu da artırmaktadır. Malum çevrenin korunmasına katkıda bulunacak en son yapılan Paris Antlaşmasına bütün ülkeler imza koymuş ama bir arpa boyu yol alınamamıştır. Karbondioksit salınımında yavaşlama sadece korona tedbirleri kapsamında sokağa çıkma yasakları döneminde gözlenmiştir.
Çevre, bir canlı organizmanın yaşamının herhangi bir bölümünde veya tamamında etkili olan canlı ve cansız varlıklardan oluşan faktörler bütünü olarak tanımlanmaktadır.
Kirlilik dendiğinde yerlerdeki çöp anlaşılmıştır hep. Oysa insanın çevreyi kendi amaçları doğrultusunda aşırı ve baskıcı kullanımı sonucu ortaya çıkan küresel ısınma, denizel canlılığın yok olması, kuraklık, çölleşme, okyanuslarda biriken çöp adaları gibi ekolojik krizler insanoğlunu tehdit eden kirlilik ve sonuçlarıdır.
Pazar ve market alışverişlerinde bütün malzemeler için naylon diye tabir edilen poşetler kullanılmaktadır. Şehir çöplüklerinin 4-5 km etrafında oluşan poşet denizleri bunun bir sonucudur. Naylon veya polietilen, petrol ürünü ve çöp dağlarının oluşmasında en önemli unsurdur.
Temizlik adına kâğıt peçete ve havlu kullanımı hızla artıyor. Temizlik güzel, ancak anılan malzemelerin üretimi için atmosferin akciğerlerinden milyonlarca ağacın kesildiğinin çok az insan farkındadır.
Küresel ısınmanın en önemli aktörü karbon üretimi, diğer bir deyişle petrol ve kömür gibi fosil yakıtların aşırı kullanımıdır. Toplu taşımadan yararlanmamak dahi çevre kirliliğinde önemli bir davranış şeklidir.
Gıda israfının önüne bir türlü geçilememektedir. Daha fazla gıda üretimi için tarım alanlarına daha fazla sentetik kimyasal kullanılmaktadır. Diğer yandan tarımda aşırı teknoloji kullanımı çölleşmeyi hızlandırmaktadır. Neticede tarımsal üretimi artırmak için daha fazla gübre, daha fazla ilaç ve su kullanımı tarım alanlarının ömrünü kısaltmaktadır.
Sahillerde ayakların ota değmemesi için yapılan temizlikler aslında denizel ekosistemlerde gıda zincirinin ana üretici ayağını yok etmektedir. Diğer yandan atık yağlar, peynir altı suyu gibi ürünlerin akarsu, göl gölet ve deniz gibi sucul ekosistemlere ulaşması, çok ciddi tehlikeler oluşturmaktadır. Suyun üzeri yağ tabakasıyla kaplanmakta ve sucul ekosistemler çöle dönmektedir.
Evlerde, ofislerde, özellikle kamu dairelerinde, güpegündüz yanan elektrikler, çevrenin katli için konulan tuğlalardır. Elektrik için kullanılan fosil yakıtlar atmosferde karbondioksiti arttırırken, gereksiz yanan lambalar ise, kullandığı elektriğin sadece % 3 ile aydınlatmakta, geri kalanı atmosferi ısıtmaktadır.