Her zaman yazdığım üzere şu cumartesi günleri pek “memleket meselesi” yazmak istemiyorum.
.
Hayat bayram olsa,
İnsanlar el ele tutuşsa,
Birlik olsa,
Uzansak sonsuza…
.
Ne güzel şarkıydı o.
Güzel günlerin anısına söylenmiş olsun.
.
Ya şimdi?
Millet birbirini yiyecekmiş gibi bakıyor,
Siyasiler birbirine fütursuzca laf çakıyor,
Marketlerdeki mal fiyatları el yakıyor,
Seçim gelmiyor, canımızı yakıyor…
.
İnsanı şair bile yaptılar ya neyse…
“Bugün cumartesi” dedim ya.
Geyik yapalım biraz.
Özlemişim de sanki.
.
Magazin haberlerine baktım önce.
Gözüm Hakan Ural’a takıldı.
.
Demişti zat-ı muhterem:
“Z kuşağı oy kullanmasın…”
.
Kim kullansın?
Sen mi?
.
Yahu 20 senedir sen kullandın,
Seçtiğin hükümet iş başında işte.
Memleketin haline bak!
Bir depo 1000 liraya doluyor.
.
Bırak Z kuşağını,
Bir resim gördüm sosyal medyada.
Bırak Z’yi, Y’yi,
“Yumuşak G” gibi,
Neydi o?
.
İşte o halinle sen oy kullandın, ne hale geldik?
.
Bırakın artık şu “Z Kuşağının” yakasını.
Ellemeyin çocukları.
İstediklerini seçsinler.
İstediklerini yapsınlar…
Çünkü gelecek onların.
.
Hiç olmazsa onlar;
“Banka yönetim kuruluna güreşçi” atamazlar.
.
Ekonominin başına;
“Karagözü” oturtmazlar.
.
Tarımın başına;
“Kepek ekin” diyeni getirmezler.
.
Sandıkların başına;
“Mühürsüz oyları kabul eden yetkili” vermezler.
.
“G” üzerine “Şapka” soran başbakan bulmazlar.
.
İşçiye;
“Ananı da al git” demezler.
.
“Enflasyonu yüzde 157 yapmazlar,
Dış ticaret açığını 10 milyar dolara çıkarmazlar,
Doktorları yurt dışına kaçırıp, sağlık sistemini perişan etmezler…”
.
Diyeceğim o dur ki:
Biz “Z Kuşağını” anlamıyoruz.
Onlar da bizi anlamasın, istediklerini yapsınlar…
***
DİYELİM UZAYLI GELDİ
İşte aylardır merakla beklenen uzaylı yazısı.
Diyelim balkonunuzda oturuyorsunuz.
“Şak” dedi bir uzaylı yanınıza ışınlandı.
.
Soru:
“Ne yapasınız?”
.
Cevaplar:
a. “Hoş geldiniz.” derim.
b. “Nerede kaldınız?” diye sorarım.
c. “Bi selfi çekelim.” teklifi yaparım.
d. “Taşlarım.”
e. “Altıma s.çarım…”
.
Bundan 50 sene önce böylesi bir soru sorulsaydı yüzde yüz “e” şıkkı söylenirdi.
.
Öyle ya, nereden geldiği belirsiz bir varlığı “Pat” diye yanında gören köylü ne yapacak?
.
Günümüzde ise filmlerle, haberlerle öylesine alıştırıldık ki uzaylıya, uzun zamandır görmediğimiz teyze oğlu muamelesi yaparız.
.
Bu soruya günümüzde çoğunlukla “a” veya “b” şıkkı ile cevap veririz.
.
Zira biz onların gücünü, silahlarını, nereden geldiklerini, nasıl bir araç kullandıklarını biliyoruz.
Hepsini bize öğrettiler.
Üstüne binsek, aracı kullanırız yani.
.
Bu uzaylıların iyisi var, kötüsü var.
Hatta bizi kurtarmak için geleni bile var.
.
Peki gerçekten bütün bunlar,
Doğru mu?
Uzaylılar gelecek mi?
Yoksa geldiler de haberimiz mi yok?
.
Yapılan bazı araştırmalarda ve konuşan deneklerden alınan röportajlarda kendilerinin uzaylılarla temasa geçtiğini söyleyen yüzlerce insan var.
.
“Amerika’nın Las Vegas Eyaletinde bulunan 51. Bölgeye düştüğü söylenen uzaylı cesedi var” bile deniliyor.
.
“Uzaylı dernekleri” var.
“İnanan gruplar” var.
“Uzaylılarla İletişim Kurma Derneği…”
.
“Gördüm diye yemin eden” var,
“Kabul etmeyeni salak yerine koyan” var.
.
“Milyarlarca yıldız ve gezegen içinde sadece dünyamızda mı yaşam var?” diye sorup, akıl karıştıran var.
.
Karşıt görüş bakın ne diyor?
.
“İlk olarak en bariz problemle başlayalım: Mesafe ve hız problemi.”
.
Güneş Sistemi dâhilinde olmayan en yakın gezegenler, Dünya’dan yaklaşık 4.4 ışık yılı (41.630.000.000.000 kilometre) uzaklıktaki “Alpha Centauri B”nin etrafında dönen gezegenlerdir.
.
Yani bu gök cisimlerinde yaşam olsa,
O yaşam zeki olsa,
O zeki yaşam yıldızlararası seyahat yapabilecek olsa,
O yıldızlararası seyahati ışık hızında yapabilecek olsa bile,
Bize ulaşması için 4 yıldan uzun bir süre ışık hızında yol kat etmeleri gerekir.
.
Eğer ışık hızının yarısı hızda gidebiliyorlarsa, buraya gelmeleri için 8 yıldan uzun bir yolculuk yapmaları gerekecektir.
.
Kıyas olması bakımından, insanlığın ürettiği en hızlı uzay aracı olan “Juno”, saatte 265.000 kilometre hızla gidebilmektedir.
Bu, ışık hızının bırakın %50’sini, sadece ve sadece %0.0245’i kadar hızlıdır.
Yani bu tarz bir araç kullanarak aradaki mesafeyi kat etmek için neredeyse 18.000 yıl boyunca yolculuk yapmaları gerekirdi.
.
Kaldı ki, söz konusu uzaylı yaşam, bize en yakın yıldızın etrafındaysa…
.
Örneğin, 93 milyar ışık yılı genişlikteki Gözlenebilir Evren’in herhangi bir köşesinde bulunuyor olabilirler; hatta “Gözlenebilir Evren”in ötesinde bile bulunuyor olabilirler!
.
Diyelim ki, 4.367 ışık yılı uzakta değil de, 1000 ışık yılı uzaktaki bir yıldızın etrafında yaşam var ve bu, bize en yakın yaşam.
Işık hızında bize doğru gelecek olsalar, 1000 yıl boyunca seyahat etmeleri gerekirdi!
.
Eğer ki onların teknolojisi de bizimkine benzerse (ya da biz onların gezegenine gitmek isteyecek olsaydık) “Juno” gibi ufak bir araca ihtiyacımız olan her şeyi sığdırdığımızı ve onunla aynı hızda gidebileceğimizi varsaysak bile (ki bu imkânsızdır), oraya ulaşmamız 4 milyon yıl sürerdi.
.
Bunları anlatan diyor ki:
“Hadi araç hazır diyelim, neden bize gelsinler?”
.
Öyle ya, milyarlarca gezegende olmayıp, sadece bizde olan ne?
.
Madenler mi?
Su mu?
İnsan mı?
.
Adam, sırf 4 milyon yılı bize meraktan bakmak için mi gelecek?
.
İşin püf noktası ise şu:
“En yakınımızdaki Ay’dan bile dünyamızdaki yaşam formları görünmezken, milyarlarca ışık yılı uzaklıktan bizi nasıl görecek?”
.
Buldu diyelim,
Nasıl gelecek.
.
Geldi diyelim.
Ne yapacak?
.
Yaptı diyelim.
Geri dönünce ne diyecek?
.
Büyük ihtimal yüksek rütbelilerinden dayak yiyecek:
“Ulan bula bula bunları mı buldun, uyuz” dedirtecek kendisine.
.
Diyeceğim odur ki:
Bize uzaylı filan gelmez.
Ama inanıyorum ki, gelse de gidemez.
Neden mi?
“Abi gittiğin yere beni de götür” diyen ve aracına el koymuş milyonlarca insanı yanına alamaz da ondan.
.
Bizim de son günlerde bir uzay hamlemiz var, hatırlıyorsanız.
.
Doğru doğru…
Gideriz biz uzaya.
.
Ne var ki gitmekte?
.
Peki ne bekliyoruz?
.
“Nasıl döneceğimizi” tartışıyorlardır mutlaka, ondan gecikti proje…