Adamın biri, dekoratörlerin ne iş yaptıklarını bilmiyordu.

Bir arkadaşına sordu.
Arkadaşı, dilinin döndüğü kadar anlattı:
-“Canım dekoratör sözgelimi, hangi odanın ne şekilde boyanacağını, ne biçim duvar kâğıdı ile kaplanacağını söyler. Hangi odaya hangi eşyaların yerleştirileceğini, koltukların nereye konacağını belirtir. Perdeler konusunda fikir verir.”
Beriki dinledi, dinledi ve gülmeye başladı:
- “Canım desene kaynanam gibi bir şey. Bundan meslek mi olur?”
 
***
Körfez Savaşı'ndan önceki yıllarda, Amerikalı bir bayan gazeteci, kadınlarla erkeklerin toplumdaki yeri hakkında bir yazı dizisi hazırlamak üzere Kuveyt'e gitmiş.. Gözlemleri sırasında ilk dikkatini çeken, kadınların kocalarının 5 adım gerisinden yürüdükleriymiş...
Yıllar sonra aynı gazeteci tekrar bir yazı dizisi için Kuveyt'e gittiğinde bu sefer bir de bakmış kadınlar önden gidiyor, kocaları 5 adım arkalarından geliyor... Bu işe çok şaşırmış, hemen bir kadına yaklaşıp sormuş:
- “Bu gördüğüm inanılmaz bir gelişme... Peki, ama bu değişikliğin sebebi nedir?”
Kuveytli kadın cevap vermiş:
- “Mayınlar...”
 
***
Adam arkadaşına dert yandı:
-“Ne olacak, ne yapacağım? diye düşünüyorum... Karım yine hamile”.
-“Canım, bunda fenalık yok ki? Sevinmelisin... Çocuğun dünyaya gelecek...”
-“Bak kardeşim... Bundan beş yıl önce, karım hamile idi... Sürekli ‘İkimize bir dünya’ şarkısını söylüyordu, ikiz çocuklarımız oldu, ikinci defa hamile oldu, bu sefer ‘Üç Silahşörler’ kitabını okudu, üçüz dünyaya geldi... Şimdi ise ‘Bir Millet Doğuyor’ kitabını okuyor…”
 
***
Bir yolcu uçağı okyanusu geçerken korkunç bir sallantı olur ve uçağın kanadından biri kopar.
O sırada, bir kadın bütün kontrolünü kaybeder. Ayağa kalkar, uçağın en ucuna gider ve bağırmaya başlar...
-“Ölmek için çok gencim! Eğer ölmek zorundaysam, hayatımın son anlarında unutulmaz dakikalar yasamak istiyorum! Bir yığın avuntularım oldu, ama hiç bir adam bana gerçekten kadın olduğumu hissettiremedi. Kadınlığımı hissetmek istiyorum. Bu uçakta bana kadın olduğumu gösterecek bir erkek var mı?”
Bir an uçaktaki bütün gürültü kesilir.
Herkes tehlikeyi unutur ve ümitsiz bir şekilde kadına bakmaya başlar.
Uçağın en arkasında bir adam kalkar ve bağırarak;
-“Sana kadın olduğunu göstereceğim…”
Adam, rüyalardaki erkeklere benziyordur.
İri, esrarengiz, simsiyah parlak saçları ve masmavi gözleri vardır…
Yavaş yavaş koridorda ilerler. Gömleğinin düğmelerini birer birer sökmeye başlar.
Uçakta herkes hareketsiz bir şekilde adamı gözleriyle takip etmektedir.
Adam kadına yaklaştıkça, kadının nefesi hızlanır. Kalbi duracak gibi olur.
Yakışıklı genç adam gömleğini çıkarır. Kadına iyice yaklaşır. Göğüs kasları kıpırdar.
Çok seksi bir hareketle gömleğini kadına uzatır bağırarak;
-“Ütüle şunu…”
 
***
Doğumevi bekleme salonuna hemşire koşarak girer, ilk sırada oturan adama yaklaşarak:
-“Sizi tebrik ederim, ikiz çocuğunuz oldu!” der.
-“Ne tesadüf... Minnesota İkizleri Basketbol Takımı’ndayım.” der adam.
Bir saat sonra, aynı hemşire yine koşarak gelir: “Mr. Smith… Artık üçüz babasısınız!” der.
Mr. Smith şaşırır ve “Olacak şey değil, ben de 3M şirketinde çalışıyorum!” der.
Hemşire bir daha göründüğünde dördüncü adama;
-“Eşiniz dördüz doğurdu, kutlarım!” der.
Adam da şaşkınlıkla
-“Ben de Dört Mevsim Oteli’nde çalışıyorum!” der.
O sırada yanında oturmakta olan adam hafif baygınlık geçirerek yere yığılır.
Yetişip müdahale eden hemşire sorar;
-“İyi misiniz, ne oldu size?”
Adam kendine gelmeye çalışarak doğrulur;
-“Temiz havaya ihtiyacım var... 101 Dalmaçyalı Mağazası’nın müdürüyüm de!”
 
***
Bütün gün işsiz güçsüz gezen adam, bir akşam hoplaya zıplaya neşe içinde eve gelmiş.
Karısı çok şaşırmış:
-“Hayrola kocacığım, çok sevinçlisin?”
-“Tabii sevinirim karıcığım! Sonunda iş buldum!”
-“Ciddi misin? Nasıl bir iş?”
-“Bak böyle bir zamanda bundan güzel iş olamaz. Sabah 10’da başlıyor, akşamüstü 5’e kadar. Fazla mesai yok, hafta sonunda çalışmak yok ve haftada 600 dolar!”
-“İnanılır gibi değil... Kocacığım bu gerçekten harika bir işe benziyor...”
-“Böyle düşüneceğini biliyorum hayatım... Pazartesi başlıyorsun!”
 
***
Ali hat bekçisiydi.
Herkes gibi onun da hayatta bir ideali vardı: Makasçı olmak.
Sonunda sınava girdi. Müfettiş sordu:
-“İki ekspres aksi yönlerden aynı hat üstünde birbirlerine yaklaşmaktalar. Bu durumda ne yaparsın?”
-“Bir tanesini başka hatta alırım.”
-“İmkânsız. Raylar donmuş vaziyette. Makas çalışmıyor.”
-“O zaman kırmızı bir bayrak sallarım.”
-“Vakit gece. Kimse seni göremez.”
-“Kırmızı bir fener sallarım.”
-“Memlekette gaz kıtlığı var.”
-“O zaman elime geçen her türlü tahta ve odunu hattın üstüne yığar ve tutuştururum.”
-“Ya kibritin de yoksa?”
Zavallı hat bekçisinin alnından ter damlıyordu. Sonunda içini çekti:
-“O zaman karımı çağırırım.”
Müfettiş şaşırdı:
-“Karını mı çağırırsın? Bu işle ne ilgisi var karının?”
-“Az sonra çıkacak şamatayı o da görsün bari...”
 
***
Diktatör bir akşam meyhaneden içeri girer.
Tezgâhtara yaklaşır.
Hafif içkili bir sarhoşun yanına çöker.
Oradan buradan konuşurlarken sorar:
-“Böyle her gün içmek için ne kadar kazanıyorsun?”
Sarhoş:
-“Günde 2 bin lira.”
-“Peki, kemerleri biraz sıkalım diye ücretleri azaltıp, koşulları ağırlaştırsak, ne kadar kazanırsın?”
Sarhoş:
- “4 bin lira.”
-“Peki, biraz daha sıkarsak kemerleri?”
-“O zaman 5 bin liraya para demem.”
Diktatör kızar:
-“Bu ne biçim iş? Köküne kadar sıkarsak?”
-“O zaman muhakkak 10 bin lira kazanırım.”
Diktatör şaşırmıştır. Adamın ne iş yaptığını çok merak etmiştir. Sorar:
-“Şeytan mısın, nesin. Ne iş yapıyorsun?”
-“Mezarcıyım!”
 
***
İş adamı bütün işleri çabuk tarafından sonuca bağlamaya alışıktı.
Büyük oğlu günün birinde telaşla yanına koştu:
-“Baba, sevgilimi hamile bıraktım.”
-“O kadar mühim değil. Al şu 1000 lirayı hallet işi.”
Biraz sonra babaya başvurma sırası küçük oğlundaydı.
-“Baba metresim hamile!”
-“Hay Allah kahretsin. Al şu 1000 lirayı sen de işini hallet.”
Aynı günün akşamı kızı, iş adamına itiraf etti:
-“Baba hamileyim.”
Baba çok derin bir oh çekti:
-“Çok şükür, bu kez para bizden çıkmayacak.”
 
***
Erkek yetmişine gelmişti, karısı altmış sekizinde idi.
Bir akşam, yemekten sonra, odalarında vakit geçiriyorlardı.
Erkek çay içiyordu, kadın bir roman okumakla meşguldü.
Bir ara adam, gençlik çağını hatırlamış olacak ki, kasıla kasıla, övündü:
-“Artık yaşımızı başımızı aldık, açıkça konuşabiliriz. Hayatta pek çok kimseye boynuz taktırdım”.
Bayan, okuduğu romandan başını kaldırmadan, dalgın dalgın cevap verdi:
-“Talihli adamsın kocacığım, ben bir tek kişiye boynuz taktırabildim…”
 
***
Yaşlı kadın oldukça dini bütün bir insanmış.
Her sabah kapısının önüne çıkar ve bağıra bağıra dua edermiş:
-“Tanrım bize verdiklerin için sana şükürler olsun!”
Ve ardından her seferinde de yan komşusunun sesi duyulurmuş:
-“Tanrı yok kadıııın… Tanrı yok!!!”
Yaşlı teyze ne kadar sinirlense de yine her sabah dua edermiş, öteki komşu da inadından her seferinde ona bağırırmış...
Bir akşam, komşusu yaşlı teyzeyi susturmak için, bir oyun oynamaya karar vermiş...
Markete gidip bir sürü meyve sebze, ekmek vs. alıp torbalara doldurmuş ve yaşlı teyzenin kapısının önüne bırakmış…
Ertesi sabah teyze kapıyı açıp da yiyecekleri görünce çok şaşırmış ve sevinçle bağırmış:
-“Sana şükürler olsun Tanrım, bu gönderdiğin yiyecekler için sana şükürler olsun!”
O anda ağacın arkasından onu seyreden komşusu seslenmiş:
-“Tanrı yok kadııın Tanrı yok! O yiyecekleri ben aldım!”
Yaşlı teyze hiç istifini bozmamış:
-“Yüce Tanrım sana ne kadar şükretsem azdır! Hem bu yiyecekleri göndermişsin, hem de parasını komşum olan şu Şeytan’a ödetmişsin!”