Çevreyi ekololik olarak tanımlayacak olursak, bir organizmanın yaşamının herhangi bir bölümünde veya tamamında etkili olan canlı ve cansız varlıklardan oluşan faktörler bütünüdür diye ifade edebiliriz
Aslında insan olarak düşündüğümüzde, nefes aldığımız havadan, ayda bir uğradığımız berbere, yılda bir uğradığımız terziye kadar hepsi çevremizi oluşturur.
Çevreye ne kadar ilgiliyiz hiç düşündünüz mü? Çevremizde neler olup bitiyor farkında mıyız?
Bugün kirliliği, yerlere çöp atmayınız düsturundan ibaret sayanlarımız var.
İnsanın çevreyi kendi amaçları doğrultusunda aşırı ve baskıcı kullanımı sonucu ortaya çıkan küresel ısınma, denizel canlılığın yok olması, kuraklık, çölleşme gibi ekolojik krizler insanoğlunu tehdit eder hale gelmiştir. Elbette ekolojik krizlerde fosil yakıt kullanan sanayi ülkelerinin payının büyük olduğunu açıkça söylemekte yarar var. Ülkemiz ekolojik krizlerde çok etkin olmasa da bireysel bilinç düzeyi olarak oldukça gerilerde bulunmaktadır.
Çevreye ne kadar duyarlı olduğumuzu kısaca sorgulayacak olursak bireysel olarak nerelerdeyiz görelim.
Pazar ve market alışverişlerinden başlayalım isterseniz. Bütün malzemeler için naylon diye tabir ettiğimiz poşetleri kullanıyoruz. Şehir çöplüklerinin 4-5 km etrafında oluşan poşet denizlerini görmemeye imkan yok. Naylon veya polietilen, petrol ürünü ve çöp dağlarının oluşmasında en önemli unsur. Naylon malzemeler okyanuslarda büyük adalar oluşturmaya başladı. Geri dönüşümü kolay olan kâğıt torba ve poşetlerden vazgeçtik.
Temizlik adına kâğıt peçete ve havlu kullanımımız aşırı düzeyde. Temizlik güzel, ancak anılan malzemelerin üretimi için atmosferin akciğerlerinden milyonlarca ağacın kesildiğini çoğumuz bilmiyoruz.
Evsel atıkların ayrımı neredeyse hiç yapılmıyor. Pillerin çöpe atılmaması gerektiğini çok az insanımız biliyor sanırım.
Küresel ısınmanın en önemli aktörü karbon üretimi, diğer bir deyişle petrol ve kömür gibi fosil yakıtların aşırı kullanımıdır. Özel araçlarla atmosferi daha fazla kirletmekten ziyade trafik yoğunluğundan şikâyet eder toplu taşıma araçlarından yararlanmayı düşünmeyiz hiçbir zaman.
Gıda israfının yansımaları doğal kaynaklar üzerindeki baskının artması ve çölleşmenin hızlanması şeklinde karşımıza çıkıyor aslında. Tarımsal üretimi artırmak için daha fazla gübre, daha fazla ilaç ve su kullanımı tarım alanlarının ömrünü kısaltıyor.
Sahillerde ayakların ota değmemesi için yapılan temizlikler aslında denizel ekosistemlerde gıda zincirinin ana üretici ayağını yok etmektedir.
Tarımsal üretimde kullanılan ilaçlar, ilaç ambalaj malzemeleri kirliliği daha da artırıyor. Yine sulamada kullanılan tek kullanımlık damlama boruları tarlalarda birikiyor.
Şehirlerimizin giriş ve çıkışlarında dikkatimizi çeken en önemli kirlilik ise gelişigüzel değişik boyutlarda ve renklerde dikilmiş tabelalardır. Oysa bir şehrin imajını yeşillikler içerisindeki temiz ve düzenli bir giriş oluşturmalıdır.
Bunları daha da artırmak mümkündür. Var olan veya yok olan ne varsa canlı veya cansız sistemde mutlaka bir fonksiyonu var. Önemli olan farkına varabilmek.