Bugün Cuma. Herkese hayırlı olsun. Öyleyse konumuz din olmalı… .

Bugün Cuma.
Herkese hayırlı olsun.
Öyleyse konumuz din olmalı…
.
Dinin vecibeleri anlamına da gelen Nas’a bakarak “Faiz” konusunda hassasiyet gösterenler, ahlak, adalet konularında pek oralı bile olmuyor anlaşılan.
.
Diyanet kuruluşunun amacı dinin doğrusunu öğretmek, ülkeyi şeyhlere, şıhlara, tarikatlara, cemaatlere, tekkelere teslim etmemekti.
.
Camilere atanacak imamların art niyetli olmasını önlemek ve dini devlet yapısından uzak tutmaktı.
.
Ancak muhafazakârlığı ile ön plana çıkan iktidar himayelerinde 20 senede dinimizin geldiği nokta şu haberlerde saklı.
 
***
500 YIL ÖNCEKİ KURALLAR GÜNÜMÜZE UYARLANIYOR
ANAP’lı eski milletvekili, emekli müftü Abdulbaki Erdoğmuş kitabında şöyle diyor:
Ahlakın ve adaletin olmadığı bir toplumda camilerin inşa edilmesi İslam’ın varlığına bir alamet olabilir mi?” diye sordu.
Abdulbaki Erdoğmuş, 20 yıllık ‘siyasal islamcı’ iktidarın, muhalefette iken talep edilen ‘hak, hukuk ve eşitlik’ temelinde hayal kırıklığı olduğunu söyleyerek, “Samimi Müslümanlar için büyük pişmanlık oldu, büyük bir hüsran da oldu. Hem içinde yer alanlar hem de destekleyenler için” dedi.

Geleneksel fıkhın mezhepleri oluşturduğunu, Müslümanların hayatlarında uygulamaya geçirdiği fıkıh anlayışının şiddet ürettiğini, şiddete kaynaklık ettiğini gördüm.
Kuran'da kadın ile fıkıhta işlenen kadın farklıdır. Müslümanların dini yaşayışını da fıkıh belirliyor. “Bizim bu fıkıhla yüzleşmemiz söz konusu olmadığı için biz bunu anlayamadık. Doğal olmayan 500 yıl önceki kuralların (fıkhın) günümüze uyarlanmaya çalışılmasıdır.”
.
Ahlakın ve adaletin olmadığı bir toplumda camilerin inşa edilmesi İslam'ın varlığına bir alamet olabilir mi? ‘Camiler İslam’ın şiarı’ deniyor. Ben de bakıyorum ülkemizde ihtiyaçtan fazla, israfa girmiş görüntüden ibaret çok sayıda camii var. Din adamlarının fazlalığı, İslam’ın şiarından mıdır, yoksa adaletin olması mı İslam’ın şiarındandır.
Çok açık, ahlak ve adalettir. Camiler ortaçağ kiliselerinin görevine soyunmuşlar.
.
Şeyhinin; havuzlu villalarda, yalılarda, Mercedes içinde tasavvufu, sahabe hayatını yaşadığına inanan ve iradesini, manevi kurtuluşunu ona bağlayan milyonlarca Müslüman var.
Parti genel başkanını “Ulu'l emir”
Siyasi liderini “İslam emiri”
Devlet başkanını “Peygamber halifesi” bilen milyonlarca Müslüman var.
 
***
NEDENSE DOKUNULMUYOR
Sözcü gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, Diyanet İşleri’nde uzun yıllardır gizli tutulan bir skandalı köşesine taşıdı.
Terkoğlu, Diyanet-Sen Genel Sekreterinin çeşitli vaatlerle birlikte olduğu kadınlara şiddet uygulamasını ve olayın Diyanet tarafından görmezden gelindiğini yazdı.
.
“Daha önce, Diyanet-Sen’in başkanı imamın, alkollü araba kullanmaktan ihracı basına düşmüştü. Dokuz yıldır boş bir bira kutusuna dayanarak hikâye anlatanlar, olayı sessizlikle geçiştirmişti. Elimdeki dosya ise Diyanet-Sen Genel Sekreteri H.Ö.’la ilgili. Bu dosya, sekiz yıldır Diyanet içinde dolaşıyor da susuluyor” diyen Terkoğlu, yazısına şöyle devam etti:
 
“Doğru mu?” diye Diyanet ve sendika yetkililerini aradım.
‘Diyanet’in yönetmeliğine göre, imamların alkol alması ya da evlilik dışı ilişki yaşaması atılma nedeni.’
 
H.Ö’ın, M. ismindeki bir Kuran hocası kadınla da evleneceğini söyleyerek beraber olduğu iddiası Diyanet’i karıştırmıştı. Konuştuğum bir başka Diyanet yöneticisi şunları anlattı:
“Kuran Hocası M. ile beraber olmuşlar. Kadın, bir gün, Diyanet-Sen Genel Merkezi’ni bastı. Ortalığı dağıttı. ‘Beni kandırdı’ diye bağırdı, çağırdı. Bir gün de H.Ö’ın evinin önüne gitmiş. H. ve eşi, kadını dövmüş. Hastanelik etmişler. Kadını, Gazi Üniversitesi Hastanesi’ne ambulans götürmüş. İşin tuhafı, gidip hastaneden H. çıkarmış kadını.”
.
Peki bunları Diyanet bilmiyor muydu? Diyanet-Sen’in kritik bir ismi anlatıyor:
“Olay ayyuka çıkınca soruşturma açıldı. Teftiş Kurulu Başkanı kapattı. Bizzat kendi ağzından duydum. ‘Yanlış yaptık’ dedi. ‘Arkadaşımızdır, hata yapmış’ dedi. ‘Aile huzurunu bozmayalım’ dedi.”
.
Olaylar ayyuka çıkınca H.Ö. Diyanet’e çağrılmış. Kurtulması için emekli olması istenmiş. Ancak halen Diyanet-Sen’deki genel sekreterlik görevi sürüyor.
.
Terkoğlu diyor ki: “… İnancınız ne olursa olsun. Yeter ki yeşerdiği toprak, yüreğinizdeki vicdan olsun. Yoksa meyvelerinin hep başkalarının toprağına düşmesinden şikâyet etmek zorunda kalırsınız.”
 
***
BİR İMAM HAKKINDA
Bir köyde imamlık yapan H.İ.A., köyde komşusunun hurda ve bakırını çaldı.
Suçunu itiraf eden İmam H.İ.A., Diyanet İşleri Disiplin Kurulu tarafından meslekten ihraç edildi.
 
***
BİR İL MÜFTÜSÜ HAKKINDA
Kaldığı lojmanının su faturasının genel bütçeden ödendiği, lojman kirasının ödenmediği, camilerde toplanan yardım paralarının yerine ulaşmadığı ve müftülüğün özel giderlerine harcandığı ayrıca resmi araçların amacı dışında farklı yerlerde kullanıldığı iddiaları öne sürülmüştü.
.
İddialar üzerine Diyanet İşleri Başkanlığı kente müfettiş göndermiş.
Diyanet İşleri Başkanlığı Müfettişliği görevlileri 3 ay 22 gün süren incelemelerini Ekim 2021’de sonlandırmışlar.
Disiplin açısından yapılan inceleme sonucunda, müfettişler 4 defa kınama cezasıyla cezalandırılması talep ettikleri İl Müftüsü’nün idari açıdan da cezalandırılmasını istedi.
Müfettişlerin olumsuz raporuna rağmen Müftü Çakar 8 aydır görevine devam ediyordu.
Ancak geçen gün görevinden alındı.
 
***
VE GELDİĞİMİZ NOKTA
“Lise 11. sınıf öğrencilerinin bir ders sınavından sonra boş kalan sınıfta arkadaşlar arasında şakalaşırken, bir öğrenci Kur’an-ı Kerim’i havaya atıp diğeri tekme vurdu…”
.
Gençliğin geldiği nokta bu mu?
.
Yazıktır,
Ayıptır…
.
Eğitim-Bir-Sen Antalya Şube Başkanı Eyüp Bülent Miran, “Son dönemde sık sık rastladığımız, dikkat çekmek, gündeme gelmek, sosyal medya hesaplarının daha fazla tıklanması amacıyla başvurulan yollar, paylaşılan görüntüler, bazısı ölümle biten çekimler, üzerinde daha fazla durulması, dur denilmesi gereken bir noktaya varmıştır.
Sıklıkla yaşanan ve toplumun değerlerini zedeleyen, insanların hassasiyetlerine, sinir uçlarına dokunan yaklaşımların, açık edilen nahoş görüntülerin önüne geçilmesinin; sosyal medya mecralarıyla ilgili olarak ciddi bir şekilde adım atılmasının zamanı gelmiş hatta geçmiştir” dedi.
.
“Okul içinde meydana gelen bu hadisenin bir öğrenci tarafından kameraya alınması ise, cep telefonlarının okul ortamına ve sınıfa sokulmaması yönünde tedbir alınmadığını göstermektedir. İlgili öğrenciler ve sorumluluğu olan herkes hakkında gerekli işlemler bir an evvel yapılmalı; bu ve benzeri iğrençliklerin bir daha cereyan etmemesi için gereken ne varsa yapılmalıdır.”
.
“Bu çirkin ve kabul edilemez davranış, göz ardı edilmemesi gereken olay bir kez daha göstermiştir ki eğitim sistemimizde yolunda gitmeyen, yanlış ve eksik olan bir şeyler var. İnanç değerlerimize, kitabımız Kur’an-ı Kerim’e saygısızlık yapılıyorsa, bu toplumda yaşayıp kendi değerlerine yabancı bireyler yetişiyorsa, eğitimde amaçlananın ne olduğunun sorgulanması, yapılması gerekip de yapılmayanların üzerinde durulması, müfredatın bu bağlamda yeniden elden ve gözden geçirilmesi elzemdir.”
.
İnançsız da olsa başkasının inancına saygıyı öğrenmemiş bir nesilden bahsedebiliriz.
Eğitim-Bir-Sen Antalya Şube Başkanı Eyüp Bülent Miran, söylediği şu cümle her şeyi açıklıyor zaten:
“… olay bir kez daha göstermiştir ki eğitim sistemimizde yolunda gitmeyen, yanlış ve eksik olan bir şeyler var…”