Mevsimler bir garip oldu.

Ne yaz yazlığını, ne de kış kışlığını biliyor. Baharın ortasında yaz sıcakları, yazın başında bahar yağmurları kendini gösteriveriyor. Nisan ayında kuraklık, Mayıs ayında yağmur yaş derken ardından bastıran sıcaklar harman mevsimini getiriverdi. Zaten mevsim nasıl giderse gitsin zamanı gelince bütün ürünler hasada geliyor. Mayıs yağmurları başladığında başaklar henüz yeşildi, ancak birden olgunlaşıverdi.
Türkiye’de buğday ekim alanı geçtiğimiz on yıl içerisinde 3 milyon hektar civarında azalmıştır. Bu da toplam üretimde yaklaşık 5 milyon ton azalışa denk gelmektedir. Türkiye’nin tahıl ambarı olarak bilinen orta Anadolu’da sonbahar kuraklığı, gübre fiyatlarının artışı ve taban gübresi kullanımında düşüşler ve düzensiz iklim koşulları verimi az da olsa azaltacak gibi görünüyor.
Mayıs ayında tüm yurtta meydana gelen, hatta sellere neden olan yağışlar tahıl ekili alanlarda verimi artıracak gibi görünüyor. Çukurova’da ve Güneydoğu Anadolu’da buğday hasadı hızla devam ediyor. Ege ve Marmara bölgelerinde arpa hasatlarına giriyor. Hasat edilen alanlarda elde edilen verim geçen yıllara göre geç ekimden dolayı düşük gibi görünmektedir.
Her ne kadar buğdayını sulayan üreticilerimiz verimden memnun ise de buğdayın tamamına yakını kıraç şartlarda yetiştirilmektedir. Bu nedenle ülke genelinde rekoltenin düşük olması beklenmektedir. Ancak TÜİK tahminleri oldukça yüksek görünüyor.
Uzun süredir buğday ithalatı yapan Türkiye, bu sene de buğday ithalatına devam etmek zorunda görünüyor. Uluslararası borsalarda işlem gören fiyatlar ve dövizin yüksekliği dikkate alınırsa kaliteli ürün 6,5 TL’nin üzerinde rahat alıcı bulur. Açıklanan taban fiyatları da ümit var görünüyordu zaten. Bununla birlikte, TMO’nun alım politikası ile Un Sanayiine indirimli buğday satışları arasında ciddi çelişkiler bulunuyor. Un sanayinin ithal buğdaya yönelmesi, içerdeki fiyatları düşürme riski devam ediyor. Bu politikanın kamu zararı olarak açıklanması anlamlı değil.
Verimin düştüğü yerlerde buğday fiyatlarının üreticiyi memnun etmesi mümkün değildir. Üretim kalemleri toplandığında 1 dekar buğdayın ambara girinceye kadar maliyeti 1550 TL ile 2000 TL arasında değişmektedir. Bu demektir ki dekara 300 kg verim alan bir üretici ancak masrafını kurtarır. Sattığı samandan para kazanır. Saman halen tarlada balyası 40 ile 50 lira arasında satılmaktadır.
Dünya borsalarında korona salgını ve Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle fiyatlar yükselmektedir. Tonu 500 dolara yaklaşmıştır. İçerde de yükselirse çiftçiye para kazandırır.
Bu hasat döneminde yine dışarından buğday gelmeye devam edecek. İthal fiyatlar yüksek olsa da, dışarından gelen buğdayın daha ucuza sanayiye gitmesi ve sanayinin ithal ürünü tercih etmesi içeride oluşacak fiyatları kısmen de olsa baskı yapmaktadır.
İthal ürünle rekabet yollarının bulunması gerekmektedir. Her yıl 5 ila 10 milyon ton buğday ithal eden Türkiye’de, üreticinin sanayiye ürün verebilmesi için yeknesaklığın sağlanmasında, bunun için de çeşit sayısının azaltılmasında, en azından belli bölgelerde aynı çeşidin ekilmesinde yarar vardır.