Bugün Cuma… Hayırlı günler.

Sosyal medyada gezinirken karşıma çıktı.
Okudum, gayet mantıklı geldi.
Sonra “Acaba?” dedim
“Doğru mu?”
.
Araştırdım hepsi “Kaynak: Prof. Muhammed Ebu Zehra (Zehre)” diyerek paylaşmıştı.
Pek itiraz edene rastlamadım.
.
Öyle ya,
Mesela birisi çıkıp “Ana dilde ibadet etmek yasaktır” diyebilir mi?
Dese bile cevabı yapıştırırlar ve:
“Allah başka dil bilmiyor mu?” diye sorarlar.
.
Aşağıda madde madde olarak yazdıklarım,
4 imamdan bir olan Hz. Ebu Hanife’nin, Abbasilere karşı çıktığı için zindanlarda işkenceler görüp, zehirlenmesi karşısında kendisi gibi zindana atılmış talebelerine bıraktığı vasiyet olarak biliniyormuş
.
Önce bir okuyun:
.
Arap olmayan Müslümanlar anadilleri ile ibadet yapabilirler.
.
Bir insanının mümin olduğunu ibadeti belirlemez.
.
Kimin Cennete veya Cehenneme gideceğini Allah'tan başka hiç kimse bilemez.
.
Beşeri ilişkilerde dindarlık ölçü değildir.
.
Namaz kıldırıp para almak helal değildir.
.
Din için toprak gasp etmek meşru değildir.
.
Evlenme ve eş seçme hakkı kadının kendisine aittir.
.
Arapça kutsal dil değildir, kutsal olan anlamıdır.
.
Allah’ın elçileri, Allah’ın kitabına aykırı konuşmazlar.
.
Kuran’a ve akla aykırı rivayetler (hadisler) kaynağı ne olursa olsun reddedilir.
.
İslam’da ‘Evliya’ diye bir sınıf yoktur, her mümin Allah’ın dostudur.
.
Haram para ile hayır olmaz.
.
Zulüm yapan idareciye hediye verilmez, hediyesi de alınmaz.
.
İslam akıl ve vahiy dinidir. Aklı olmayanın dini de yoktur...
.   
Peki Muhammed Ebu Zehra (Zehre) kim?
Muhammed, ‘Zehra’nın babası’ anlamında.
.
Onu da araştırdım.
Kendisi için şöyle yazılmış:
Muhammed Ebu Zehra son dönemin çok yönlü âlimlerinden biriymiş.
Çeşitli konferansları, kitle iletişim araçlarında yaptığı konuşmalar ve başta “Livâ?ü’l-İslâm” olmak üzere dergilerde yazdığı makalelerle Mısır’ın fikir hayatında etkili olmuş.
İslâm hukuku, tefsir, hadis, kelâm, Arap dili gibi alanlarda Kahire, İskenderiye, Ezher üniversiteleriyle Mısır dışındaki bazı Arap üniversitelerinde yüksek lisans ve doktora tezleri yönetmiş, başta ahvâl-i şahsiyye kanunu olmak üzere birçok hukukî düzenleme ve tâdil komisyonunda görev almış.
.
Düşüncelerini çekinmeden ifade eden Ebû Zehre, İslâmî değerlere aykırı bulduğu uygulamalara karşı çıkan bir ilim adamıymış. Kur’an’ın asıl mucizevi yönünün onda mevcut hukuk prensiplerinde olduğunu söylemiş ve bilhassa hukukla ilgili eserlerinde günümüz hukukuyla İslâm hukukunu mukayeseli bir şekilde ele almış, bu yolla hukuk öğrencilerinin muhakemesinin gelişeceğini, görüşleri tartışma ve doğruyu arama melekesi kazanacağını belirtmiş.
.
İslam’a bir de böyle bakmak lazım…
 
***
OKU OKU OKU
İlahiyatçı Recep İhsan Eliaçık’ı bilmeyeniniz yoktur sanırım.
Televizyonlardaki hoş sohbetleriyle,
Dinimizi basit anlatımıyla,
Tabuları yıkmasıyla bilinir.
.
Bu özelliklerinden dolayıdır ki kendisine “Muhalif” sıfatı kullanılır.
.
İhsan Eliaçık, İnternetteki kendi sitesinde “Din” için önce şöyle soruyor:
“Yani din ve ibadet denince neden namaz, oruç, hac, başörtüsü, cüppe, sakal vs. birkaç şekli ibadet ve görüntüden başka bir şey düşünülemiyor?”
.
E doğru.
Cübbeli, başörtülü birini görünce hemen aklımıza o kişinin dindar olduğu düşüncesi geliyor.
Hac’ca giden kişinin İslam’ı iliklerine kadar yaşadığı,
Namaz kılanın İslam konusunda derin bilgisi olduğunu ve hatta eli öpülesi olduğunu düşünürüz.
.
Sakallı birini Nirvana’ya ulaştığını düşünürüz.
.
Ama İhsan Hoca kendi sorduğu soruya şöyle cevap veriyor ve diyor ki:
“Çünkü din ve ibadet anlayışımızın içi boşaltılmış ve muazzam bir anlam kaymasına uğramıştır.”
.
Bunun tam tersi olacağını da söylüyor:
“Hâlbuki bir adam namaz kıldığı halde imansız,
Bir kadın başı açık olduğu halde iman sahibi olabilir.
Bir cüppe içinde ahlaksız,
Saçları arkadan bağlanmış bir kafanın içinde de asil ve erdemli bir düşünce bulunabilir.”
.
Bu söylediklerine itiraz edecek yoktur içinizde.
Hoca haklı aslında.
Dış görünüşe göre değerlendirmemek lazım.
Ama bize dayatılan o
.
Hoca devam ediyor:
“Artık namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, başını örtmek vb. ritüel ve figürler iyi bir Müslüman olmanın değil; ‘Nereye, hangi kampa, hangi mahalleye mensup olduğunuzun göstergesi haline gelmiştir.’ Peygamber zamanındaki işlevlerini kaybetmiş, dahası sahici özelliklerini yitirmişlerdir.”
.
İhsan Hoca’nın düşüncesi şu:
“Kişinin iyi bir Müslüman olduğunun anlaşılması için artık başka şeylere bakılmalıdır.”
Diyerek anlatımına devam ediyor:
“İyi bir Müslüman olmak için:
Her şeyden önce iyi bir insan olmak lazımdır.
Bu da;
İyilik, güzellik doğruluk yolunda (sırat-ı müstakim) yürümekle,
Sevgi ve merhametle (rahmet) Dopdolu olmakla,
Sözün namusu ile yaşamakla (sıdk),
Hakka hukuka tecavüz (zulüm)  etmemekle,
Kalbi adalet ile çarpmakla,
Saf bir yürek temizliğine sahip olmakla (ihlas),
Güzel ahlak sahibi olmakla (hüsn),
Her türden kötülükle aktif mücadeleyle (cihad),
Komşusu açken tok yatmamakla ve
İnsanların elinden ve dilinden emin olduğu bir kişilik sahibi olmakla mümkündür.
Din ve ibadetin özünü bunlar oluşturur.”
.
Var mı itiraz eden?
.
Günümüze dönüp baktığımızda İhsan Hoca’nın anlattıklarıyla çelişen o kadar çok şey görürsünüz ki.
.
Bize Din adı altında dayatılan gerçek dışı çok şey var.
.
Önüne geçmenin tek çözümü var:
“Okumak…”
.
Dinimizde de demiyor mu zaten:
“Oku, Oku, Oku…”
 
***
DİNİN ANLAMI KAYMIŞ
İstanbul’da bir olay yaşanmış.
Sosyal medyaya düştü.
.
Bir kadın, taksi tutmuş.
.
Evine giderken (sigara veya içki almak için) taksiciye Tekel bayisinin önünde durmasını ve kendisini gelinceye kadar beklemesini söylemiş.
.
Taksici itiraz etmiş.
.
Sebep mi?
.
“Ben Müslümanım… Tekel bayisi önünde bekleyemem. Ver benim paramı gideyim. Ben günaha giriyorum” demiş.
.
Bir insanın bunu “Dine” bağlaması kadar abes bir şey olamaz.
O halde taksinin içinde, “Nerelerde durup durmayacağı yazmalıdır” şeklinde bir istek gelebilir.
.
Veya birisi çıkıp:
“Taksiler ikiye ayrılmalı:
‘Müslüman taksiciler’,
‘Müslüman olmayan taksiciler.’
.
Düşünebiliyor musunuz?
.
İhsan Hoca diyor ya:
“Çünkü din ve ibadet anlayışımızın içi boşaltılmış ve muazzam bir anlam kaymasına uğramıştır.”
.
İşte bunu demek istemiş…
 
***
KUL HAKKI
Çardak Feribot İskelesi kapatılmış.
Sebep?
“Güvenli değil…”
.
Peki şimdiye kadar güvenliydi?
Çökme mi olmuş?
Bir tarafında kırılma mı yaşanmış?
Ne olmuş da güvensiz hale gelmiş?
.
Bilindiği üzere bu iskeleyi özel şirket de kullanıyor.
Şimdi ne olacak?
Bu şirkete sefer yapması için Lâpseki İskelesi tahsis edilecek mi?
.
Haber sosyal medyada yayınlanır, yayınlanmaz altına bir vatandaş hemen yorumu yapıştırmış:
“Sırf köprüye yönelsinler diye böyle yapılmıştır” demiş.
.
Yahu ülkenin geldiği duruma bakar mısınız?
Kimse, kimseye güvenmiyor.
Yazık, yazık, hem çok yazık…
.
Peki orada çalışan şirketin hakkı ne olacak?
Kul hakkına girer mi, girmez mi?
.
Hani Nass?
Hani hukuk?
Hani adalet?