2010 yılından beri beğeni ile okuduğunuz gazetemiz artık el değiştiriyor.
.
“Aaa…!”
“Ne olacak şimdi?”
“Eee…?” gibi soru ve hayret cümleleri beyninizde oluşuverdi sanrım.
.
Haklısınız şimdi “bundan sonra ne olacak?” kısmına cevap verelim.
.
Troia Medya, bünyesinde bulunan “İşte Çanakkale Gazetesi”ni Boğaz Medya grubuna satma kararı aldı.
Yeni patron, satış ön görüşmelerinde gazetenin politikasının aynı kalacağını ve çalışanlarının hepsini devralmak üzere hazır olduğunu bildirdi.
.
Bu gelişme üzerine patronumuz bizi toplayarak “Satışın olacağını ve istersek bizim de aynı statüde devam edebileceğimizi” anlattı.
.
Ben ilk etapta düşünmek için süre istedim.
.
Şimdi gelelim bundan 2 sene öncesine.
.
Mevcut iktidar resmi ilanlarla beslenen yerel gazetelere ayar çekmek ve hizaya getirmek üzere bir takım şartlar getirdi.
Bu şartların en önemlisi 7 tane çalışanın olmasıydı.
.
Buna göre sigortalı olarak 7 kişi çalıştıran gazete resmi ilan alabilecekti.
.
Kısaca bir hesap yapalım;
7 kişinin maliyeti yaklaşık 14.000 lira
Dağıtıcı maliyeti 4000 lira
Matbaa maliyeti 4000 lira
1 aylık kâğıt parası 10.000 lira
Kira ve stopaj gideri 1500 lira
Toplam gider 33.500 lira
.
Gelirler;
400 kişi abone geliri 8000 lira
Resmi ilan geliri 6000-8000 lira
Gazete reklam geliri 4000 lira
Toplam gelir 20.000 lira
.
Buyurun siz çıkın işin içinden.
.
Bu sürekli zarar karşısında yerel gazetelerin direnmesi, ayakta durması mümkün olmadı ve gazete sahipleri yavaş yavaş kapatma veya satma noktasına geldi.
…
6 senedir sizlerle beraberim.
Genel anlamda “Adalet” konusunda dara düşen, haksız yere itham edilen, bel altı vurulan kişi veya kurumların arkasında olmaya çalıştım.
.
İktidarın anlamsız uygulamalarına karşı durdum.
.
Başarılı olanlar, güzel uygulamalar için teşekkür ettim…
.
Halkın dili olmaya çalıştım ve haftada bir kere yayınlanan “Kulağıma Gelenler” köşesinde kent sorunları ile ilgili yetkililere bilgilendirmeler yaptım.
.
Haftada iki kere “Perşembenin Gelişi” ve “Cumartesilik” gibi eğlence sayfalarını sizlerin beğenisine sunarak haftanızı şenlendirmek istedim.
.
Cumartesilik içinde yayınladığım
“Ayı Rüstem” adlı kalbi saf, biraz maço bir kahraman ile gündemdeki konulara mizahi yoldan göndermeler yaptım.
.
Cuma günleri, “Çanakkale” konulu “Çengel Bulmaca” hazırladım.
.
Salı günleri “İlginç Konular” bularak sizleri gündemden dışarı taşımak istedim.
.
Pazartesi günleri “Geçen Haftanın Haberleri”ni sizlere hatırlatmak hem de köşe yazılarıma konu olamayan haberler hakkında yorumlarda bulunmak için bir sayfa düzenledim.
.
Ve en önemlisi 2004 yılında yazarlığa başladığım Kalem Gazetesi’nden beri aralıksız yayınladım “Pazartesilik” başlıklı fıkra köşemi, yine sizler için genelde duyulmamış fıkralarla süslemeye çalıştım.
..
Gazetemiz satışı sonrası yeni patronuma “Gazete Politikası’nda her hangi bir değişiklik olmayacağı garantisi ve yazılarımın aynı doğrultuda yayınlanması şartımı” öne sürdüm.
“Evet” yanıtını aldım.
.
Bunca yıldır bıkmadan, usanmadan beni okuyup, telefonla, e-millerle destek verdiniz.
Beni aykırı yazılarımdan dolayı medenice eleştirdiniz.
Hepinize sonsuz teşekkür ederim.
.
Tek çabam, güzel ülkemizin değerlerine sahip çıkabilen, onları korkusuzca savunabilen basının özgür ve sizlere düşünce farklılıkları ile yazabilen cesur köşe yazarlarının mevcut olabileceğini göstermekti.
.
Şimdi;
Bir aylık izin hakkımı kullanıyorum.
.
Biraz düşünmek, tatil yapmak istiyorum.
Uzun yıllar yapamadığım, kendi köşeme çekilip kitap yazma, yayınladığım fıkralarımı kitap haline getirmek istiyorum.
.
Sizlere (şimdilik) veda ederken bana hakkınızı helal etmeniz umuduyla,
Allahaısmarladık…
***
Durun durun!
Heyecanlamyın sakın.
Bu yazımı 30 Haziran 2016 yılında yazmışım.
Elime geçti de tekrar yayınlayayım dedim.
.
Yani 6 sene önce…
.
Günler sular seller gibi akıp geçmiş.
.
Söz verildiği üzere üzerime hiçbir baskı oluşturulmadan özgür irademle yazlarımı yazmışım.
Hiç sapmadan,
Doğruların peşinde…
Ne mutlu bana…
.
İnsanın arkasında bırakacağı en büyük miras:
Adil olması,
Şerefli olması…
.
İleride torunlarım Çanakkale sokaklarında gezerken başları dik olacak.
Bu yeter bana.
.
Ömrümün yettiğince nice 6 seneler yazmak istiyorum.
Ama en çok istediğim şu:
İktidar değişince “Muhalif yazılarımı” merak edeceksiniz ya.
İşte o zaman görüşeceğiz…
.
Her zamanki gibi;
İktidar kim olursa olsun,
Kim doğru yaparsa yanında,
Kim yamuk yaparsa karşısında olacağım.
Durum bu…
***
AYI RÜSTEM
Belki hatırlayanlarınız vardır, size nostalji olsun diye, “Ayı Rüstem” in yeni bir macerasını yazmak istedim.
.
-“Lan! Kikirik… Çabuk buraya gel. Bak şu telefona? İşlemi doğru yaptım değil mi?”
-“Ne yaptın ki sen?”
-“Benim hesabı teröristler kullanmış. Benden para istediler dosyayı yok etmek için.”
-“Sen ne yaptın?”
-“’Bak dayı’ dedim. ‘Ben anlamam o işlerden, sana şifrelerimi vereyim, sen istediğin gibi yap’ dedim ve kredi kartı bilgilerimi ve şifrelerimi verdim”
-“Ah be ağabey. Sen saf mısın? Dolandırdılar seni işte.”
-“Nasıl yani?”
-“Yahu televizyonlarda, internette, gazetelerde sürekli olarak uyarıyorlar insanları. Bu tip isteklere cevap vermeyin ve arayanları en acil şekilde 112’ye bildirin diyorlar.”
-“Lan ne dolandırılması korkutma beni. Adamlar konuşurken arkadan telsiz sesleri geliyordu.”
-“Tamam işte. Onların taktiği bu zaten. Seni inandırmak için dümen yapıyorlar.”
-“Lan kikirik doğru mu söylüyorsun?”
-“Vallahi be ağabey… Hemen polisi arayıp anlatalım. Ver bakayım şu seni arayan telefon numarasına.”
-“Bak bak çabuk ol ama…”
Aradan yarım saat geçer.
Rüstem’in telefonu çalar.
-“Alooo! Rüstem bey mi?”
-“Evet benim…”
-“Lan kardeşim, verdiğin kredi kartının limiti dolmuş, hatta borcun var. Sen en iyisi nakit olarak ver. Şu meydandaki ağacın altında bekliyoruz, çabuk gel yoksa terörist sayılacaksın…”
-“Tamam ağabey”
Telefonu kapatır.
-“Kikirik çabuk bana 5 bin lira ver. Adamlar beni meydandaki ağacın altında bekliyor, yoksa işim zor…”
-“Ya ağabey sana dolandırıcı diyorum, anlamıyorsun. Ama madem çok istiyorsun al sana 5 bin lira çabuk gel…”
-“Tamam hemen geliyorum.”
.
Kikirik peşinden polisi arar, ihbarda bulunur.
Aradan 1 saat geçer.
Rüstem yanında polislerle kahveye gelir.
-“Beyler! Size bir şey diyeceğim. Adamlar dolandırıcıymış, hepsi yakalandı… Bu arada bu polisler seni almaya geldi Kikirik …”
-“Hayırdır ağabey?”
-“Verdiğin paralar sahteymiş de ondan…”