İslamiyet’te affı olmayan büyük günahlardan sayılır kula haksızlık etmek, kul hakkı yemek. Kul hakkı yemek sadece madde dünyasında kalmaz, gönül kırmak gibi manevi boyutları da vardır.

Serbest piyasa ekonomisine geçeliden bu yana hemen her alanda kapanın elinde kalıyor felsefesi yerleşiyor. Vahşi kapitalist sistemin bütün unsurları görünüyor mal ve hizmet dünyasında.
Liberal ekonomi ülkemizde para kazandıran her yol mübahtır felsefesiyle oturuyor. Gerek özel sektörde gerekse kamuda para kazanmanın hemen bütün yollarına dalan insanlarımızın sayısı sürekli artıyor. İnsanların hakkı ve hukukuyla ilgili vicdanın zayıfladığı bir döneme, insani değerlerin ekonomiye yenildiği bir çağa doğru ilerliyoruz. Eğitmenlerimiz, imamlarımız hak ve hukuk konusunda en hassas olanın kişiye haksızlık etmek olduğunu defalarca dile getirir. Eğer bir konu bir toplumda sıklıkla tekrarlanıyorsa, mutlaka çok fazla ihtiyaç duyuluyor demektir. Bir yerde ipin ucu kaçmıştır. Devlette de bu konuda disiplin elden gidince Pazar ekonomisi daha da kötüleşiyor.  
Kul hakkı çeşit çeşit. Adam öldürmeye kadar yapılan haksızlıklar var. Kul hakkıyla ilgili olarak başta mali konular gelmektedir. Rüşvet yemekten, hileli mal satmaya kadar hemen birçok alanda başka bir insana haksızlıkların yapıldığına şahit olmaktayız. Bununla birlikte, başka bir insana zarar veren birey çoğu zaman kul hakkı yediğini düşünmüyor. Zeytinyağı gibi üste çıkıyor.  
Bir insanı suçsuz yere öldürmek, bedenine zarar vermek, elini kolunu kırmak da kul hakkı yemektir. Kaza ile meydana gelen zarar görmelerde kazaya ihmal sebebiyet verdi ise kul hakkı yine doğar.
Toplumumuzda en çok yenen kul hakkı, bir insanın gıyabında haysiyetine dokunacak dedikodu üretmektir. Hemen her yerde bayan erkek fark etmemektedir. İnsanlarımız genellikle eleştirel bazda üçüncü kişilere çok fazla haksızlık etmektedirler. İşin ilginci ettikleri dedikodulara göre o şahsı tanımaktadırlar. Dolayısıyla iki kere hakkına tecavüz etmektedirler.
Dini olan kul hakları da vardır. Öğrenme ve bilgilenme ile ilgilidir. Dolayısıyla öğrenmeyi engellemek de kul hakkı yemektir.
Kul hakkından kurtulmanın çok sayıda, yüzlerce yolu vardır. Çeşitli kitaplarda, çok sayıda din adamının bu konularda fikirleri bulunmaktadır. Hemen birçoğunda hakkı yenen kimseyle, kimse ölmüşse varisleriyle helalleşmek gerektiği ifade edilmektedir. Dolayısıyla haksızlık edildiğine inanılan kişiden veya yakınlarından helallik istemenin önemi bütün din alimleri tarafından dillendirilmektedir.
Kamu idaresinde yenen kul haklarının ise bedelini ödemek neredeyse imkânsızdır. Haksızlık edilen bireylerden helallik istenebilir. Atamasını yapmamıştır, haksız yere görev değişikliği yapmıştır, hak ettiği halde kadrosunu vermemiştir gibi birçok alanda kul hakları yenmektedir. Bunların sahipleriyle helalleşme, helallik alma şansı vardır. Kişi haklarına yapılan tacizler çok yaygın olmakla birlikte, yapılan uygulamaların tamamı üçüncü dünya ülkesi olduğumuzu göstermektedir.
İnsan hakkında kimin hakkı yendiği bilindiği için helalleşmek için adam bulunur en azından. Devletin hakkını yiyenler kiminle helalleşir acaba? Tüyü bitmedik yetimin hakkını hesap etmeden devletin parasını hoyratça harcayanlar?